Adnan
Menderes Üniversitesi Dermatoloji Ana
Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Neslihan Şendur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, her yetişkin insanın vücudunda bulunan kılların ortalama bir sayısının bulunduğunu belirterek, bu sayının beş milyon kıl kökü olarak ifade edildiğini, kıl köklerinin, baş, kollar, bacaklar, göğüs, göbek, kasık, koltukaltı gibi vücudumuzun değişik bölgelerinde bulunduğunu belirtti.
İnsan kafasında, ortalama 100-150 bin arasında, 'saç' olarak tanımlanan kıl kökü olduğunu ifade eden Şendur, ortalama her gün 50-150 tel saçın dinlenme evresindeyken döküldüğünü bildirdi.
Saç kayıplarının normal olarak kabul edildiğini, ancak saçların önlenemez kayıplarının diğer adıyla ''kelliğin'' başlı başına sorun olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şendur, kelliğin görülme sıklığının, ''etnik ve ailesel'' faktörlerden etkilenebildiğini, farklı toplumlarda yapılan araştırmalarına göre, ırksal birtakım farklılıklar gösterdiğini söyledi.
Örneğin bütün beyaz erkeklerin
saç dökülmesine genetik yönde eğilim taşıdığı ve yüzde 96'sının saçlarını farklı derecelerde kaybettiklerinin belirtildiğini anlatan Şendur, beyaz erkeklerin
siyah erkeklere kıyasla 4 kat daha fazla bu sorun yaşadıklarını vurguladı.
Şendur, şöyle devam etti:
''
Erkeklik hormonlarının fazlalığı erkek ve kadın
tipi saç dökülmesinde rol oynuyor. Ancak, erkek tipi saç dökülmesi olması için erkeklik hormonlarının normalden fazla olması gerekmiyor.
Eğer saç dökülmesi geni kişide varsa saçları dökülüyor. Yani erkeklerdeki saç dökülmesinde asıl sorun kalıtsal gen geçişi.
Erkeklerde saç kaybı, ergenliğe geçiş sonrası erkeklik hormonlarının artmasıyla ya da aktifleşmesiyle başlayabiliyor.
Erkekler
ergenlik sonrası herhangi bir yaşta, eğer genlerine kodlanmışsa bu tip saç dökülmesiyle karşı karşıya kalabiliyorlar. Saç kaybı ilk olarak, şakak ve alın köşe bölgelerindeki hafif açılmalarla kendini gösteriyor. Bu kayıp, bazen bu kadarla kalabiliyor, bazen de daha da ilerliyor.''
KADINLARDA SAÇ DÖKÜLMESİ
Kadınlarda tüm saçlı deride saç dökülme riskinin olabileceğine dikkati çeken Şendur, özellikle menopoz döneminde saç dökülmesinin belirginleşebildiğini, çoğunlukla da kadınlarda erkeklerden daha geç yaşta saç kayıpları görüldüğünü söyledi.
Kadınlarda
doğum kontrol hapı kullanımı, doğum sonrası, menopoz dönemi civarı ve menopoz sonrası gibi hormonal değişiklik zamanlarında saç dökülmesi konusunda risk bulunduğunu bildiren Şendur, ''Kadın ve erkekte saçların kaybı konusunda farklılıkların yanısıra benzerlikler de var. Örneğin, her iki cinste de saç dökülmesinin şiddeti, genler ve
cinsiyet hormonları düzeyiyle ilintili. Yine her iki cins bu sorunu kendilerine oldukça dert edebiliyorlar'' diye konuştu.
YÜZYILLARIN SORUNU
Şendur, saç dökülmesinin insanları neredeyse var oluşlarından beri etkilediğini ve bu soruna karşı çare olabilecek her yolu denediklerini söyleyerek, şöyle devam etti.
''Hele son yüzyılda saç dökülmesi erkeklerin ve de kadınların önemli
kozmetik sorunlarından biri olmuştur. Ama geçmişte de kelliğinden utanan, bunu sorun haline getirip, kelliğini gizlemenin yollarını arayan
ünlüler de var.
Örneğin Roma'nın Julius Caesar'ı, dökülmüş saçlarını gizlemek için saçlarını buna uygun şekilde tararmış.
Mısır kraliçesi Kleopatra da saç azalması sorununu çekenlerden.
Kelliğini kendine sorun etmiş ünlülerden bir diğeri de önce
İngiltere, sonra da
Fransa kralı olan 8. Louis. O kelliğini gizlemenin bir yolu olarak farklı bir
giyim tarzı geliştirmiş.''
Prof. Dr. Şendur, saç dökülmesinin özellikle erkeklerde
vücut imajını etkilediğini ve stres yapan bir olgu olduğunu da vurguladı.
Saç dökülmesi sorunu yaşayanların büyük bölümünün, kendilerini ''daha az
çekici'' bulduklarını ve dökülmeyi gizlemek için ellerinden geleni yaptıklarını bildiren Şendur, ''Saç dökülmesi klinik bir sorun olmanın yanı sıra
psikolojik ve toplumsal sorunları da beraberinde getiriyor.
Kişi kendine olan özsaygısını yitirmezse, hangi durumda olursa olsun önemli olduğunu bilirse, saç kaybının aslında hiç de önemsenecek bir durum olmadığını çok kolay fark edebilecek'' diye konuştu.