İzmir Dr.
Suat Seren Göğüs Hastalıkları Eğitim ve
Araştırma Hastanesinin göz kliniğinde aynı doktor tarafından yapılan katarakt
ameliyatı sonrası ''8
hastanın kör olduğu'' iddiaları üzerine gözler, bu ameliyatların nasıl yapılması gerektiğine çevrildi. Doğru bir
katarakt ameliyatının en önemli şartlarının iyi malzeme kullanılması, sterilizasyona dikkat edilmesi,
ameliyathane personelinin bilinçli ve eğitimli olması, en önemlisi de ameliyatta kullanılan fakoemülsifikasyon cihazının (göz merceğini
küçük parçalara ayıran ve bir bölümünü alan cihaz) prob ucunun her vakada değiştirilmesi gerektiği belirtildi.
Batıgöz Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı
Operatör Doktor Mehmet Söyler, konuya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, katarakt ameliyatlarında öncelikle ameliyat koşullarına bakmak gerektiğini bildirdi.
B
sınıfı olarak, yani orta sınıf olarak değerlendirilen bu ameliyatta, ameliyathanedeki sterilizasyon koşullarının en üst seviyede olması, partikül ölçümlerinin doğru zamanlarda yapılması gerektiğine işaret eden Söyler, her ay ameliyathane numunelerinin alınıp, tetkik edilmesi, bakteriyel ya da başka bir mikrop üremesi var mı diye bakılması gerektiğine işaret etti.
Söyler, ikinci olarak, ameliyathane personelinin işine karşı ciddiyetinin önemli olduğunu belirterek, ''Çünkü cerrah olarak bizler malzemeler açıldıktan sonra malzemelerin steril olup olmadığını bilemeyiz. Bu yüzden ameliyathane ekibinin çok bilinçli olması gerekiyor. Malzemeleri hazırlarken, sterilize ederken ve cerrahın kullanımına sunarken bilinçli ve eğitimli olması şart'' dedi.
Üçüncüsü noktanın ameliyat esnasında ve gözde kullanılan malzemelerin sterilizasyonundan emin olunması gerektiğinin altını çizen Söyler, ''Çünkü kullanılan malzemelerin neredeyse tamamı
ithal malzemeler. Bunların
üretim esnasında, yurda girişinde yani nakliyesinde belli prosedürleri var. Son zamanlarda özellikle de
Sağlık Bakanlığının
fiyatları düşürmesiyle artık
Avrupa ve
Amerika yerine daha çok Uzakdoğu ülkelerinden malzeme ithalatı gerçekleşiyor. Özellikle de gözün içinde kullandığımız solüsyonların hangi ortamlarda taşındığını, ne işlemlerden geçtiğini bilmeden kullanmak durumunda kalıyorsunuz. Bu da
enfeksiyona açık tehdit oluşturan unsurlar'' şeklinde konuştu.
''TEK KULLANIMLIK MALZEMELER BİR KEZ KULLANILMALI''
Dr. Mehmet Söyler, kullanılan malzemenin kalitesine ilişkin soru üzerine,
halk arasında son zamanlarda bu tip enfeksiyon olaylarının artmasıyla birlikte daha çok göze takılan merceğe odaklanıldığı, aslında bunun doğru bir şey olduğunu, çünkü göz içine takılan merceğin bir protez olduğunu kaydederek, ''Yani ameliyatı en iyi şartlarda da yapsanız, hastada kalan sabit eser gözün içine taktığınız mercek. Merceğin en iyisi olması, yıllar içinde gözün içinde bozulmayacak olması, başka bir olayı tetiklememesi, başka bir dokuyla ilişkiye geçmemesi gerekiyor'' dedi.
Kullandığınız
bıçak, solüsyon ve diğer materyaller, bunların tümünün iyi ve sterilizasyon koşullarına uyulmasının önemine işaret eden Söyler, burada en önemli noktayı ''Fakoemülsifikasyon cihazının prob ucunun her vakada değiştirilmesi ve yenisinin açılması gerekiyor. Ya da steril edilebilir bir materyal ise her vakada steril edilmesi ve bu sterilizasyon işleminden emin olmanız gerekiyor. Yani olay sadece mercek değil'' sözleriyle açıkladı.
Söyler, hastanın tüm bu süreçlerden nasıl emin olacağına dair soruya, şu karşılığı verdi:
''Hasta nasıl emin olacak? Bunu hastanın anlaması mümkün değil. Bunu hekim olarak ben de algılayamam. Doğru adres kesinlikle ameliyathane şartlarına ve kullanılan malzemeye güvendiği bir
hastane. Bunu nasıl bulacak? Daha çok eşin dostun nerede başarılı ameliyat olduğuyla kıyaslanıyor. Hastanenin ve cerrahın vaka sayısına, yani deneyimine bakılabilir. Artı kullanılan malzemeye dair bilgilendirme etiketi istenebilir. Önemli olan, her vakada tek kullanımlık malzemelerin kullanılması ve sonrasında bunların atılması.''
-''10 KİŞİYE AYNI MİKROBUN BULAŞMA İHTİMALİ ÇOK ÇOK DÜŞÜK''-
10 hastanın aynı günde bu ameliyatı olabilmesinin tek yolunun tek bir malzemenin bu hastalara kullanılması şeklinde gösteren Söyler, şu bilgileri verdi:
''Bunun için öncelikle Sağlık Bakanlığının ya da SGK'nın fiyat politikasını yeniden gözden geçirmesi lazım. Çünkü gerçekten her hastaya ayrı malzeme ve iyi bir mercekle bunu yapmaya kalkarsanız bunun maliyeti 100 liraya yakın. Şu anda devletin ödediği 405 lira. Bir de hastadan alınan farklara bir sınırlama söz konusu. Yani ben daha iyi malzeme istiyorum, fazlasını vermeye razıyım diyecek hastanın önü tıkalı. Hastanelerin de önü tıkalı. Bademcik ameliyatında devletin ödediği, ki kullanılan malzemenin ederi 15-20 liradır, devlet katarakttan daha fazla, 700 liraya yakın
ücret ödüyor. Bu, dengesizlik.''
İzmir'deki hastalarda katarakt ameliyatının ardından 8 hastada ''endoftalmi'' adı verilen bir göz enfeksiyonunun tespit edildiğinin hatırlatılması üzerine Söyler, ''Edoftalmi demek göz içinde mikrop üremesi demek. Bu bakteri, virüs, mantar olabilir. Fakat bunun görülme sıklığı binde 1-2'dir. Gelişmiş ülkelerde on binde 1-2'lere kadar düşebiliyor. Fakat siz aynı malzemeleri aynı hastalarda kullanmadığınız sürece 10 kişiye aynı mikrobu bulaştırma ihtimaliniz çok çok düşük. Birinde, belki ikisinde olabilir, ama 10 kişide olmaz. 7 yılda 50 binden fazla ameliyat gerçekleştirdik ve hiç böyle bir durumla karşılaşmadık'' diye konuştu.
Söyler, iyi malzeme kullanılıyorsa, sterilizasyona dikkat ediliyorsa, personel bilinçli ve eğitimliyse endoftalmiyle karşılaşma ihtimalinin çok çok düşük olduğunu söyledi.
-''KATARAKT AMELİYATI RANDEVULARI İPTAL EDİLMEYE BAŞLANDI''-
Dr. Mehmet Söyler, son olayların ardından katarakt ameliyatındaki randevuların iptal edilmeye başlandığını belirtti.
Hastaların son günlerde yaşadığı tedirginlik nedeniyle daha hassas olduğunu ifade eden Söyler, ''Hastalarımız bu durumu soruyor artık. 'Bu bende de olur mu?' diye. Hastalarda tedirginlik oldu. 'Bu kısa bir ameliyatmış ama sanıldığı kadar da kolay değilmiş, hastalar gözünü kaybedebiliyormuş' gibi sorularla geliyorlar. Fakat bunu çok büyütmemek gerekiyor. 50 binden fazla hastada endoftalmi söz konusu değil'' dedi.
Söyler, kuruma, hekime güveniliyorsa bu ameliyattan korkacak bir hususun bulunmadığını, çünkü Türkiye'de yılda ortalama 350 bin katarakt ameliyatı yapıldığını sözlerine ekledi.