Türkiye'de her 100 kişiden 15'inin
idrar yollarında taş oluştuğunu belirten Erkurt, bu hastaların 5'te birinin çocuk olduğunu söyledi. Taş yola girdiği zaman idrar da kanama, bulantı,
kusma ve yan ağrısına yol açtığını hatırlatan Erkurt, "İdrar tahlili,
röntgen, spiral taş tomografisi ve ilaçlı böbrek filmi taşın detektörleridir. Hastaların radyolojik görüntü ve biyokimyasal analizleri sonrasında taşın neden oluştuğu anlaşılabilmekte ve uygulanan koruyucu
tedaviler anlamlı oranda yeni taş oluşma sıklığını azaltabilmektedir." diye konuştu.
Her taşa uygulayabilecek standart bir tedavi olmadığını dile getiren Erkurt şunları kaydetti: "Her taş boyutunun, her taş bölgesinin ve her taş cinsinin tedavisi farklıdır. Ürologlar bu yolu iyi tanırlar. Hangi yolda sıkıntı var, hangi taşları tedavi etmeli iyi bilirler. Ebeveynlerinde taş hastalığı olanlar, daha önce taş düşürenler, doğuştan farklılığı olanların düzenli görüştükleri ürologları olmak zorundadır. Taşın yeniden oluşması bu kontrollerde engellenebilir. Taşı kendi haline bırakırsanız ya böbreği bitirir ya da kötü yola düşer."
İdeal taş tedavisi yöntemleri hakkında da bilgi veren Erkurt, 2 cm'den
küçük böbrek taşlarının tedavisinde
vücut dışı şok dalgaları ile taş kırma yönteminin kullanıldığını ifade etti. Hastalara uygulanan bir diğer yöntemin de vücut içi taş kırma yöntemi olduğunu ifade eden Erkurt şu bilgileri verdi: "Bu yöntemlerde vücudun
doğal yolları kullanılmakta cerrahi kesi yapılmamaktadır. Endoskopun içindeki mercek taşın yaklaşık 25 büyütme ile bire bir görülmesini sağlamaktadır. Aynı endoskopun içinden geçen
lazer enerjisi ile taş milimetrik hale getirilmekte veya bir bütün olarak çıkartılabilmektedir."