TBMM’ye acil önlem alınması için gönderilen
rapor,
Türkiye’de çoğu
hastanenin
enfeksiyon konusunda
alarm verdiğini ortaya koyuyor.
Edirne’deki tıp fakültesi
hastanesinde beş günde sekiz bebek öldü.
Kayseri Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Hastanesi’nde sekiz bebek daha hayata gözlerini yumdu.
Manisa Üniversitesi Yenidoğan Servisi’nde iki bebek hayata
veda etti… 2005 yılında hastanelerden art arda gelen bebek
ölümü haberleriyle irkilmişti Türkiye. İlk başlarda bebeklerin neden öldüğüne dair hastanelerden açıklama yapılmadı. Ancak daha sonra anlaşıldı sebep. Yenidoğan ünitesindeki 18 bebeğin ölüm sebebi, ‘hastane enfeksiyonu’ olarak
kayıtlara geçti.
Dört yıl önce eski
Ulaştırma Bakanı Veysel Atasoy’un da hastane enfeksiyonu dolayısıyla hayatını yitirmesi, bu konuda yeni
tedbirler alınması gereğini ortaya koymuştu. Ancak
Sayıştay’ın bu yıl hazırladığı “Hastane Enfeksiyonlarıyla Mücadele Raporu” Türkiye’deki hastanelerin enfeksiyon konusunda hâlâ yeterince önlem almadığını gözler önüne serdi. Sayıştay raporuna göre, Türkiye’de çoğu hastanede bulunan enfeksiyon komiteleri yeterli çalışmıyor, hastane enfeksiyonuyla ilgili kayıt tutulmuyor. Hatta hastaneler deşifre olmamak için hastane enfeksiyonunu ölüm nedenleri arasında göstermiyor!
DÜZENLİ RAPOR VE KAYIT TUTULMUYOR
Sayıştay Başkanlığı geçen yıl bir
raportör görevlendirerek hastanelerdeki enfeksiyonların sebeplerinin araştırılmasını istedi. Performans denetimi grubunca 5’i üniversitelerde, 14’ü
Sağlık Bakanlığı’na bağlı on ayrı ildeki 19 hastanede yerinde denetim gerçekleştirildi. 119 hastaneyle ise anket çalışması yapıldı. Ayrıca çoğu hastanenin uzman ve akademisyenleriyle görüşülerek rapor hazırlandı. Rapor, Sayıştay Genel Kurulu’nda görüşülüp onaylandı ve acil önlem alınması için yaklaşık bir ay önce TBMM’ye gönderildi. 140 sayfalık raporda,
ülkemizde hastane enfeksiyon oranının yüzde 5-15 arasında seyrettiği belirtiliyor.
Sağlık Bakanlığı’nca hastane enfeksiyonlarıyla ilgili istatistiki veriler tutulmadığına, enfeksiyonla mücadele için durum
analizi yapılmadığına değiniliyor. Ayrıca düzenli kayıt tutulmadığı için yılda kaç hastanın hastane enfeksiyonundan dolayı hayatını yitirdiği
bakanlık tarafından dahi bilinmiyor.
Sağlık Bakanlığı, üç yıl önce yaşanan bebek ölümlerinin ardından hastane enfeksiyonunu önlemek için harekete geçmişti. Bakanlık önce Yataklı Tedavi Kurumları Enfeksiyon Kontrol Yönetmeliği’ni çıkardı. Buna göre bütün yataklı
tedavi kurumlarında enfeksiyon
kontrol komiteleri kurulacak, bu komiteler enfeksiyon kontrolünde en üst karar organı olarak çalışacak, veriler Sağlık Bakanlığı’na düzenli olarak bildirilecekti. Sayıştay raporunda, enfeksiyonla ilgili olarak çoğu hastanenin ‘sürveyans’ yani kayıt sistemi tutması gerekirken Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerin yüzde 57’sinde bu sistemin uygulanmadığına dikkat çekiliyor. Ayrıca enfeksiyonla ilgili yıllık faaliyet raporu formunu 632 kamu hastanesinden sadece 12’si tam olarak doldurmuş.
EĞİTİM YETERSİZ, MASRAFLAR ÖDENMİYOR
Konuyla ilgili bir diğer sorun ise meselenin mali boyutu. Hazırlanan rapora göre enfeksiyonun hastanelere ciddi bir maliyeti var. Çünkü hastanın enfeksiyon kapması, hastanede kalma süresinin uzaması, ilave antibiyotik kullanımı ve iş gücü maliyetinin artması anlamına geliyor.
İngiltere, hastane enfeksiyonlarıyla ilgili olarak her yıl bir milyar pound harcıyor.
Hacettepe Üniversitesi’nin araştırmasına göre enfeksiyon kapan hasta, hastanede yaklaşık 20 gün kaldığında, hasta başına yapılan ek harcama bin 582 dolar.
Raporda dikkat çekilen bir diğer husus ise enfeksiyonla ilgili bilimsel toplantılara katılımın az sayıda olması. Bunun sebebi de hastane yönetiminin il ya da ülke dışındaki toplantılara katılacak
personelin masraflarını ödememesi. Bakanlığın
döner sermaye gelirlerinin bilimsel faaliyetlere harcanabileceğine ilişkin hükmüne rağmen çoğu hastane bunları ödemeye yanaşmıyor. Raporda hastane enfeksiyonları konusunda tıp fakülteleri ve hemşirelik okullarında verilen eğitimin yetersiz olduğu da vurgulanıyor.
HASTANELERDEN ACI MANZARALAR
Hastane enfeksiyonları hasta hastaneye yattıktan 48-72 saat içerisinde ve
taburcu olduktan sonra 10 gün içinde gelişen enfeksiyonlar olarak tanımlanıyor. Bunlar, en sık
ameliyat yerinin enfeksiyonu, zatürree,
idrar yolu enfeksiyonu ve kan dolaşımı enfeksiyonu olarak karşımıza çıkıyor. Ancak vücudun her bölgesi enfeksiyon için risk taşıyor. Hastalara tedavileri esnasında uygulanan solunum cihazları, ilaç ve kan verilmek üzere
damar içine yerleştirilen aletler ve protezler de enfeksiyonun gelişiminde önemli rol oynuyor.
Hastane enfeksiyonları en fazla tıbbi cihaza bağlı yaşayan hastaların tedavi gördüğü yoğun
bakım ünitelerinde görülüyor. Bağışıklık sistemi zayıf olan 65 yaş üzerindekiler ve yenidoğan bebekler ise en fazla risk taşıyan grup. Hastane enfeksiyonunun bir diğer önemi başka enfeksiyonlara göre tahribat gücünün daha fazla olması. Çünkü hastanede oluşan mikroplar yoğun antibiyotik kullanımından dolayı daha dirençli hâle geliyor. Bu nedenle hastane enfeksiyonu ölüm oranı en yüksek enfeksiyon. Buna rağmen Sayıştay’ın hazırladığı raporda riskin yoğun olduğu ünitelerde
tehlike normalden çok daha fazla. Gözlem yapan denetimciler, ünitelerin steril olmaktan çok uzak olduğuna dikkat çekiyor: “El yıkama,
eldiven,
maske, bone gibi bariyer malzemelerini kullanma, riskli birimlerde takı takmama vb. gibi kişisel
hijyen kurallarına yeterince uyulmuyor. Yalnızca
ameliyathane içerisinde giyilmesi gereken terlikler, dışarıda da kullanılıyor. Bazı hastanelerde
temizlik sırasında elektrik süpürgesi kullanılıyor. Kalp- damar cerrahi,
yoğun bakım servislerinde pis su dolu kaplar açıkta bırakılıyor. Hastanelerin tamamında tıbbi atıkların ayrıştırılmasında özen gösterilmiyor.”
Hastane enfeksiyonu sadece yatan hastalar için değil hastane çalışanları için de tehlike taşıyor. Rapora göre personelin mesleki risklere karşı korunması konusunda gerekli önlemler alınmıyor. El yıkama ve kurulama malzemelerinin yeteri miktarda ve kalitede olmaması hastane personeli için en büyük risk.
Hastane enfeksiyonlarının tek sorumlusu hastane şartları ve
sağlık personeli değil. Kişisel hijyen ve alınan önlemlerle enfeksiyon riskini en aza indirmek mümkün. Hastanın yara yerine dokunmaması, fazla ziyaretçi kabul etmemesi, hijyen kurallarına dikkat etmesi, riski azaltıyor. Sağlık personelinin alması gereken en önemli tedbir ise el temizliği. Hastayı muayene etmeden önce ve sonra eğer el yıkanırsa enfeksiyon riski yüzde 50 azalıyor. Sayıştay raporunda el temasının en azından kritik birimlerde olmaması gerektiği belirtiliyor. Çünkü yoğun bakım ünitelerinin yüzde 22’sinde, ameliyathanelerin yüzde 37’sinde fotoselli musluk yok. Ayrıca yoğun bakımın yüzde 42’sinde, yenidoğan ünitelerinin yüzde 62’sinde otomatik kapı bulunmuyor. Bu da enfeksiyona davetiye çıkaran en önemli sebeplerden.
SAYIŞTAY RAPORUNDA DİKKAT ÇEKEN BAŞLIKLAR
Hastanelerde kullanılan suların analizi yapılmıyor. Buna göre 45 hastanenin suyu hiç analiz edilmemiş.
Hastanelerdeki çamaşırlar için kurutma odaları bulunmuyor. Bazı hastanelerde bahçeler bu amaç için kullanılıyor.
Kültür testlerini yapacak personel ve cihaz bulunmuyor.
Hastalara damardan verilmesi gereken serumlar tedavi masalarında elle hazırlanıyor.
Hastanelerin bir bölümünde yeterli kuvöz olmadığı için iki bebek tek kuvözde yatıyor.
Hastanelerin çoğu
mimari olarak hastane hizmetlerine elverişli değil.
Bakanlık tarafından enfeksiyon kontrol ilkeleri belirlenmediği için uygulamalar hastaneden hastaneye farklılık gösteriyor.