Ataman, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son günlerde bazı basın yayın organlarında, fruktoz şurubunun
kanserojen olduğu,
Hollanda,
İngiltere ve Fransa'da yasaklandığı yolunda haberlerin yer aldığını belirtti.
''
Mısır şurubu'' veya ''yüksek fruktozlu mısır şurubu''nun bir
şeker olduğunu ifade eden Ataman, ''Fruktoz, meyvelerde bulunan
doğal şekerdir. Çay şekeri ya da beyaz şeker olarak bilinen sakkarozu oluşturan iki temel yapıdan biridir, diğeri glukozdur. Ticari fruktoz üretiminde
hammadde olarak nişasta kullanılmaktadır'' dedi.
Türkiye'de
gıda mevzuatına ve
Avrupa Birliği (AB) gıda mevzuatına göre, yüksek fruktozlu mısır şurubunun şeker kapsamı içinde olduğunu vurgulayan Ataman, şöyle konuştu:
''Katkı maddesi veya yapay bir kimyasal değildir. Bu
ürün grubu ne ABD ne de herhangi bir AB ülkesinde sağlık riski nedeniyle yasaklanmamıştır. Bu nedenle yasaklandığı şeklindeki ifadeler yanlış ve yanıltıcıdır. AB'de tarımsal üretimini yönlendirmek amacıyla belli ürünlerde ortak tarım politikaları uygulanmaktadır. Bu bakışla fazla üretimi
kontrol altına almak üzere uygulanan bir 'şeker rejimi' vardır ve bu rejim kapsamında,
ekonomik ve politik nedenlerle bizlerin beyaz şeker olarak bildiği sakkaroz da dahil tüm şekerlerin üretimi ve ithalatında kısıtlamalar vardır. Bu kısıtlamalarda amaç tümüyle politiktir. Rejimin
fiyat dalgalanmalarının önlenmesi, çiftçinin
yaşam standartlarının artırılması gibi birçok hedefi olmakla birlikte, gıda güvenliğine yönelik bir amacı, hedefi ve yetkisi yoktur. Bir başka deyişle şeker rejimi ile getirilen kısıtlamalar gıda güvenliğine yönelik değildir.''
FRUKTOZ ŞURUBUNUN KANSEROJEN OLDUĞUNA YÖNELİK VERİ BULUNMUYOR
''
Fruktoz şurubunun
kanserojen olduğuna dair uluslararası kabul görmüş veri bulunmuyor'' diyen Ataman, şöyle devam etti:
''Bu konuda çok farklı görüşler savunan bireysel çalışmalar mevcuttur ancak genel kabul gören bir araştırma ve veriye rastlanmamıştır. Yüksek fruktozlu mısır şurubunun obezite etmeni olduğu yönünde veriler mevcuttur. Ancak bu noktada da diğer enerji kaynaklarından daha fazla obeziteye neden olduğu kanıtlanmış değildir.
Obezite ile kanser arasında da bilim adamlarınca ilişki kurulmaktadır. Dünya
Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) 'Bulaşıcı Olmayan Hastalıklara Yönelik
Strateji Belgesi'nde kanser de dahil olmak üzere bu hastalıkların önlenmesinde gıdalarla ilgili olarak, tuz
tüketimini azaltılması,
trans yağ asitlerinin uzaklaştırılması, doymuş yağ tüketiminin azaltılması ve şeker tüketiminin sınırlandırılması öneriliyor. Bu öneriler arasında kanserle ilgili fruktoz şurubuna yönelik özel bir hüküm bulunmuyor. Şeker tüketiminin sınırlandırılmasına yönelik öneriler tabi ki, diğer şekerleri olduğu gibi fruktoz şurubunu da kapsıyor.''
Ataman, tüm
besin ögelerinin günlük tüketim miktarlarının insan sağlığı açısından önem arz ettiğini belirterek, dengeli beslenilmediği sürece, bir
takım sağlık risklerinin ortaya çıkacağının bilinmesi gerektiğini bildirdi.
AŞIRI TÜKETİLEN VİTAMİNLER BİLE ZARARLI
Aşırı karbonhidrat alımının en başta obezite olmak üzere birçok hastalığın etmeni olduğunu vurgulayan Ataman, şunları kaydetti:
''Aşırı protein tüketimi de gut hastalığından, osteoporoza kadar birçok sağlık sorununa neden olabilmektedir. Fazla yağ tüketiminin
kalp damar hastalıkları ile ilintisi bilinmektedir.
Hayat için vazgeçilmez olan vitaminlerin de birçoğunun aşırı tüketimi önemli sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Asıl olan dengeli beslenmedir. Yüksek fruktozlu mısır şurubunun da aşırı tüketimi bu kapsam içerisinde değerlendirilir. Dünya kabullerine göre etikette uyarı gerektiren, özel
uygulama gerektiren ürünler arasında değildir. Ne yazık ki, tüketicilerin gıda güvenliği ve sağlık konusunda taşıdıkları hassasiyet zaman zaman bu şekilde kullanılıyor. Sürekli gıda ile ilgili krizler yaratılıyor. Hepsinde de en çarpıcı olduğu için kanserojen ifadesi hemen yerleştiriliyor. Bir bakıyorsunuz bir gün MSG, ertesi gün fruktoz şurubu gündeme getiriliyor. ''
Genel olarak şekerlerin, özel olarak da fruktozun obezite ile ilişkisi üzerine araştırmalar ve sonuçları konusunda kamuoyunu bilgilendirmek yerine, tek bir çalışmayı esas alarak kanserojen olarak nitelemenin, insanların gereksiz yere panik olmasına, nasıl besleneceği, ne yiyeceği konusunda kafalarının iyiden iyiye karışmasına yol açtığını dile getiren Ataman, ''Bu tip sansasyonel yaklaşımlar basında yer alırken diğer görüşler basında yer bulmuyor, sağlıklı bilgiye ulaşmak bu nedenle iyice zorlaşıyor. Hepimizin en temel hedefi, tüketiciyi yanıltmayan, doğru bilgilerle besleyen ve yol gösteren yaklaşımlar sergilemek olmalıdır'' dedi.