Bunları "olumluluk, açıklık, bağlılık, sosyal çevre ve sorumlulukları paylaşma" olarak adlandırabiliriz.
Öyle zamanlar olur ki, bazı duygu, düşünce ve davranışlarımızdan dolayı bir kısırdöngü içinde dolanıp dururuz. Fakat bizi yalnızlığa ve çaresizliğe iten bu davranışlarımızdan, yine kendi gayretlerimizle kurtulabiliriz. Eşler arasında çözüme kavuşturulamamış kızgınlıklar, ilgisizlik, karşıt gereksinimlerin karşılanmadığına dair düşünceler, sevginin kıtlığı, beraber olmanın yetersizliği, tatillerin nasıl geçirileceği, kıskançlık, sözünü yerine getirememe, ana-babalığın nasıl olacağı, para, güç, beni dinlemiyor gibi birçok konuda çatışma yaşanabilir.
"Benim dediğim doğru, benim dediğim olacak" gibi bir davranış içindeyseniz, çatışmayı başlatır ve kısırdöngünüze doğru yol almaya başlarsınız. Bu arada eşinizi de yalnızlığa itersiniz.
Anlaşılmadığını ve yalnız kaldığını düşünen eş, zamanla sevgisini yitirmeye başlar. Eşine karşı farkındalığı azalır. Bu noktadaki sevgisizlik ortamını artık siz hayal edin. Siz sevdiğinizi, ilgi duyduğunuzu söyleseniz bile, davranışınızı değiştirmedikçe bu sizin için bir kısırdöngüye dönüşür.
Mutlu evliliğe sahip olan eşler de zaman zaman çatışma yaşarlar. Fakat çatışmalarını kavgaya dönüştürmezler. Bardağın dolu tarafını görmeye kendimizi alıştırmalı, sanki bir "özel dedektif" gibi hep olumsuz şeylere odaklanmamalıyız. Olumsuzluklar üzerine yoğunlaştıkça hayattan alınan mutluluk azalır, her şey
siyah-beyaz renklere bürünür, başka renkleri düşünemez hale gelirsiniz. Çözüm, "
sabır, anlayış ve müsamaha" şifrelerinde gizli. Zamanın her şeyin ilacı olduğunu unutmayalım.*
Aziz
Yıldırım - Psikolojik Danışman,
Aksaray Özel Sema Koleji