Eğer bir toplulukta ‘başım ağrıyor’ derseniz en az 3-5 kişinin çantasından çıkarıp size ağrı kesici verdiğini görürsünüz. Yardımlaşmak güzel bir duygu; ama her konuda yardımlaşmak doğru değildir. Bazen bir
aspirin mide kanamasına sebep verebileceği gibi bazı bünyelerde avuç dolusu aspirinin bir zarar vermediği de görülebilir. Onun için tıbbi konularda eğer konunun uzmanı değilsek,
akıl vermekten kaçınmalıyız.
4 aylık hamile olan bayan, tahlilleri sonucunda yoğun bir
idrar yolları enfeksiyonu taşıdığını öğrenir. Doktoru, ‘Size gerekli antibiyotiği yazıyorum’ demesi üzerine beklemediği bir
cevap alır, ‘Zahmet etmeyin, yazmayın; kullanmayacağım. Çünkü komşularım ilaçların bebeğe zararı olduğunu söylüyor.’
Bebek bekleyen bir başka
hasta ise ultrasona girmek istememektedir. Çünkü,
aile büyükleri ultrasonun bebeğe zarar verdiğini söylemiştir. Bu tür yaklaşımlar hekimlerin güvenilirliğinin sorgulanmasından başka bir şey değildir. Tıp tahsili yapmış her hekim öncelikle hastasına zarar vermemesi gerektiğini bilir. Doktorların bir anlamda mücadele etmesi gereken güruh da hastanın yakınları ve komşularıdır.
Sağlıkla ilgili sorunlarda ne yapılacağına ve ne kullanılacağına evdeki büyükler ve komşular karar vermemeli. Çünkü bu tür ön fikirlerle doktora gitmenin de bir anlamı kalmıyor. Hastaların çoğu, konu komşuyu her gün gördüğü ve onlarla beraber yaşadığı için onlara her konuda gereğinden fazla güven duyuyor. Bütün hekimler, genel tababeti bilmelerine rağmen uzmanlık alanının dışındaki tıbbi konularda konuşmamaya dikkat eder. Komşu hakkı olarak yapılabilecek en güzel davranış, onları en yakın sağlık merkezine gitmeye
teşvik etmek ya da alıp götürmek olmalıdır.
Son aylarda bebeğinin hareketlerinin yavaşladığını belirten bir hastaya çevresindekiler, bunun normal olduğunu söyleyerek, doktora gitmesini engeller. Üç gün sonra hasta geldiğinde bebeği karnında ölü bulunur.
Bir gün önce
ameliyat kararı aldığımız hastaya, ameliyathanedeki gereğinden fazla endişeli tavırlarının sebebini sorduğumuzda, çevresindekilerin hastaya moral vermek yerine nerede olumsuz, nadir oluşan komplikasyon varsa onları anlatarak güya
destek olduklarını anladık. İçeride
makas ve sargı bezi unutulmasına kadar duydukları bütün kötü hikâyeleri anlatarak ellerinden geldikleri kadar ‘moral (!)’ vermişlerdi hastaya. Aynı şekilde
doğumu yaklaşan her hamile kadına, karşılaştığı her doğurmuş kadın, kendi doğumunun olumsuzluklarını ve dikiş sayısını anlatarak gebenin korkularını artırır. Bugünün
genç kadınları normal doğum yapmaktan korkuyorsa bunun sebebini biraz da yakın çevresindeki kadınların anlattığı dehşet dolu doğum hikâyelerinde aramalıdır.
Özetle hastalara şunu söyleyebiliriz: Komşunuzdan
yemek tarifi veya örgü örneği alın; ama sağlıkla ilgili sorularınızı sadece hekimlere sorun. Hiç kimse de başkalarına bilmediği konularda sağlık danışmanlığı yapmasın. Her birey ve her bünye farklıdır. O yüzden tıpta ‘hastalık yoktur hasta vardır’.
Opr. Dr. Yıldız Tanrıseven -
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı
ZAMAN GAZETESİ