Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Aktepe Keskin,
gebelik döneminin bedensel, ruhsal ve sosyal değişimlerin yaşandığı bir süreç olduğunu söyledi. Kadın vücudunun bu değişimlere uyum sağlamaya çalıştığını dile getiren Keskin, "Bir taraftan uyum çabaları, bir taraftan yeni bir bebeğe sahip olacak olmanın verdiği heyecan ve sorumluluk duygusu gebe kadında ruhsal dalgalanmalara neden olabilir." dedi.
Hamile kadınların, bebeğin bakımı ile ilgili soru işaretleri,
doğum kaygıları, sorumlulukların artması gibi farlı sorunlar ile yüzleştiğini dile getiren Keskin, bu yüzleşmenin ağır bir stres kaynağı olduğunu ifade etti. Depresif bozuklukların, üzüntü, ümitsizlik, kilo değişiklikleri, dikkati toplamada zorluk çekme gibi bulgularla kendisini gösterdiğini aktaran Keskin, "
Depresyon gebelik süresince en sık görülen ruhsal bozukluktur." diye konuştu.
Doğumdan sonraki dönemde özellikle depresyon riskinin arttığına işaret eden Keskin, şöyle devam etti: "Özellikle doğumdan sonraki ilk üç ayda, hafif bir hüzün halinden ağır depresyona kadar değişen derecelerde depresyon nedeniyle sağlık kuruluşlarına başvurma oranlarının yüzde 10-15 arasında olduğu biliniyor. Bu oran gebelik dönemi depresyon oranının 3-4 katıdır. Gebelik boyunca
psikolojik sıkıntılar yaşayan gebelerde doğum sonrası depresyon sıklığı 3-7 kat artış gösterir."
Keskin, bu dönemde uyku düzeni ve beslenmeye gösterilecek özenle olası hastalıklardan maksimum korunma sağlanabileceğini dile getirerek, "Mümkünse bebek bakımında eş ya da
aile büyüklerinden
yardım alınmalıdır. Bütün bu desteklere rağmen kişi kendini güçsüz, çaresiz, hüzünlü hissediyorsa zaman kaybetmeden bir
psikolog ya da psikiyatriste başvurmalıdır." dedi.