Çocuklarda irade,
adalet, dirayet, cinsel kimlik, zihinsel
gelişim, sosyal
yaşam, aidiyet duygusu, özgüven ve akademik başarı gibi birçok 'hayati' özellik
baba aracılığıyla gelişiyor. Peki nasıl?
'Babalı büyüyen çocuklardan değilim. Bu yüzden, bir çocuğun babasını kaybettiği o dramatik an hakkında doğru dürüst ve şahsi kanaatim yok. Nasıl olabilir ki? 6 yaşımdaydım. O günlerde hiç de mutat olmayan bir sıklıkla
mezarlık ziyaretleri oluyordu. Başta annem, halam ve komşu kadınlardan oluşan bir hanım heyetiyle girdiğimiz kabristanda, yazılı kısmının bir tülbentle sıkı sıkıya sarılıp gizlendiği, kaba saba bir çam tahtasının dikili olduğu mezar etrafında toplanıyorduk ve kadınlar ağlıyordu. Henüz okula gitmiyordum ama üzerinde bir şeyler yazılı o çam tahtasını niçin tülbent sararak kapattıklarına bir türlü mana verememiştim. Başında ağlayıp durdukları mezar ise belli ki bir komşumuza aitti ve onun için çok üzülüyorlardı. Peki, ama babam neredeydi? Cevabı basitti: Yine çalışmak için Almanya'ya gitmişti.
Sivas semalarında ne zaman bir
uçak sesi duysam, 'Teyyare, babama
selam söyle!' diye bağırıyordum. Acaba ne zaman gelecekti? Neredeyse Kemalettin Tuğcu hikâyelerinden alınmışa benzeyen bir yetim çocuk hikâyesi gibi. Babam
genç ölmüş, 41 yaşında. Ben 41'ime girdiğimde bu yaşın ölmek için ne kadar
erken olduğunu hatırlamıştım. Yattığı yer nur olsun..."
Yazar Ahmet Turan Alkan, babasının ardından yaşadıklarını böyle anlatıyordu "Oğullar ve Babaları" kitabında. Sadece o değil, onlarca tanınmış oğul, babalarının vefatıyla bir yarılarının da öldüğünü, bir gecede nasıl da büyüdüklerini dile getiriyorlardı hissiyatlarını paylaşırken... Zira onların hayatında baba, dış dünyaya açılan
köprü demekti. Koca bir çınara sırtını dayamak, devasa bir güce güvenmekti. Asaletin temsilcisi,
ailenin direğiydi baba. Yani insanı ayakta tutacak 'çok şey' anlamına geliyordu.
Babalar oğullarına belki bilerek belki de bilmeyerek 'kendilerince' anlatmışlardı onca erdemi, kültürü, yaşayışı, duyguyu. Peki, günümüz babalarının ardından çocukları ne söyler, ne düşünür? İyi okullarda okuttuğunuz, sürekli pahalı oyuncaklarla şımarttığınız, hayatın kötü ve yıpratıcı hiçbir yönünü göstermeyerek koruduğunuzu sandığınız yavrularınız sizin ardınızdan da aynı şeyleri söyleyebilecek mi?
Modern zamanlar, insanların anlam ve yaşayışla alakalı davranış, düşünce ve hissiyatını şüphesiz başkalaştırdı. Hâl böyle olunca, birçok ana başlık gibi 'baba olmak' da tekrar değerlendirilmesi, yorumlanması gereken unsurlar arasında. Artık babalık yapmak da çocuk olmak da zor. Çünkü her ikisi de tadil edilmeye muhtaç...
Türkiye'de anne merkezli bir hayat var.
Televizyon programları,
gazete-
dergi haberleri, söyleşi ve konferanslar da hep bu minvalde. Tüm dikkatimizi tek bir kanala vermemiz, çocuğun maddi manevi bakımından 'sadece' anne sorumluymuş gibi bir sonucu ortaya çıkarıyor. Üstüne bir de ataerkil aile yapısı eklenince hiçbirimiz, 'Bir babanın asli vazifesi nedir?' sorusunu ne birbirimize ne uzmanlara ne de kendimize yöneltiyoruz. Erkekler evlerine bakıp çocuklarının ihtiyaçlarını eksiksiz karşıladığında vazifesini yerine getirdiğini düşünüyor. Hâlbuki bebeklik, çocukluk,
ergenlik ve
gençlik dönemlerinde babanın çocuk gelişimindeki rolü çok büyük. İrade, adalet, dirayet, cinsel kimlik, zihinsel gelişim, sosyal yaşam, özgüven, akademik başarı gibi birçok 'hayati' durum çocuklarda baba aracılığıyla gelişiyor. Maddeten ya da manen baba eksikliği yaşayan kız ve erkekler, bu özelliklerini geliştiremediği için hem aile içinde hem de toplumda sorun teşkil ediyor.
Devamını okumak için TIKLAYIN