Sorumluluk duygusu eğitimle ve ebeveyn tutumuyla kazandığı bir duygudur. 15 yaşındaki bir çocuğun sorumluluklarını yerine getirebilmesi için 3 yaşında iken yaşına uygun sorumlulukları yapmaya alıştırılmış olması gerekir. Küçüklükten itibaren her istediği sorgulanmadan karşılanan, isteklerini erteleyemeyen, onun adına anne babası düşünen, kendi adına karar veremeyen, bağımsızlaşamamış, kendine güvenmeyen ve kendini yönetemeyen çocukların sorumluluk duygusunun gelişmesi pek mümkün değildir.
15 yaşındaki çocuk ödevlerini yapmadığı gibi devamsızlıktan sınıfta kalma sınırına gelmişti. Ailesi devamlı bilgisayarda oyun oynamasından ve vazifelerini yapmamasından şikâyetçiydi. Gencin küçüklükten beri kendi kararlarını kendisinin vermesine müsaade edilmediğini, neyi, ne şekilde yapması gerektiğini hep başkaları tarafından belirlendiğini, kendisine seçme ve
tercihte bulunma hakkı tanınmadığını ve devamlı büyükleri tarafından uyarıldığını,
kontrol edildiğini gördüm.
Çocuk hiçbir zaman kendi hayatının başrolünü kendi oynayamamış, başkalarının yazdığı senaryonun aktörlüğünü yapmak zorunda kalmıştı.
Bazı anne-babalar çocuğunun peşinde devriye gibi dönüyor, çocuğunun her ihtiyacını, isteğini anında karşılıyor, çocuklarını koruma güdüleriyle
şefkat dengesini ayarlayamıyorlar. Adeta yürüyebilme potansiyeli olan çocuklara
koltuk değnekliği yapıyorlar. Bu durumda çocuklar yapamayacağına inanıyor ya da yapabilse bile yapmamayı tercih ediyor. Sorumluluk duygusunun gelişebilmesinin 2 şartı vardır: Birincisi çocuğun özgüveninin geliştirilmesi, ikincisi ise çocuğun ego kapasitesinin geliştirilmesidir.
Özellikle 2-4 yaş arası dönem önemlidir. Bu dönem çocuğun anneden ayrışma ve bağımsızlaşma dönemidir. Bu dönemde çocuk hem anneden ayrışmak ister hem de anneyi kaybetmekten korkar.
Anne, çocuğunun kendinden uzaklaşma girişimlerine izin verir ve çocuğun kendini bıraktığı yerde bulmasını sağlarsa çocuğun bağımsızlaşmasına katkıda bulunmuş olur. Yine bu dönemde çocuk bir şeyi hem yapmak ister hem yapmak istemez, anne çocuğunu yatıştırmayı başarır ve ne yapmak istiyorsa onu yapmasına fırsat verirse çocuğun hayatı keşfetme ve girişimde bulunmayı öğrenerek egosu güçlenmiş olur. Tuvalet alışkanlığını edinirken bunun çocuğun başarısı olduğu hissini çocuğa yaşatması çocuğun egosunu güçlendiren başka bir durumdur.
Çocuğun yemeğini dökerek de olsa kendisinin yemesi sağlanmalı, kendini, çevreyi, hayatı keşfetmeye dair atılımları engellenmemeli, bilakis yeni ve farklı girişimlerde bulunması
teşvik edilmeli, deneme yanılmalar yaşaması sağlanmalıdır. Çocuğa hata yapma hakkı tanınmıyorsa, kusursuz olma yüklemesi yapılıyorsa, neyi, ne zaman, ne şekilde yapacağı sürekli söyleniyorsa çocuk suçlanmamak için ya da hata yapmaktan korktuğu için hiçbir şey yapmamayı tercih eder. Tam aksine çocuk hata yaparak, deneyip yanılarak doğruları öğrenirse bu doğrular anne-babasının değil kendi doğruları olur. Bilinmelidir ki insan kendi doğrularının arkasında durur.
Aşırı koruyucu, hataları örten olmayın
Aile çocuğun açıklarını kendi kapatmaya çalışır ya da davranışlarının bedelini kendisinin ödemesi engellenirse çocuk olgunlaşamaz, kendine güvenemez ve sorumsuz olur. Sorumsuz bir insan da okul, iş ve evlilik hayatında sorunlar yaşamaya mahkûmdur. Çocuğun yaşına uygun sorumluluk verilmesi çok önemlidir. Başarabileceği sorumluluğu almış bir çocuk hem kendine inanmaya hem de vazifelerini yapabilmeye koşullanmış olur.