İstanbul Üniversitesi (
İÜ) Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyofizik Ana
Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tunaya
Kalkan, Dünya
Sağlık Örgütünün (DSÖ) cep telefonlarına ilişkin raporunun, toplumda paranoyaya dönüşmemesi gerektiğini vurgulayarak, cep telefonlarının
kulaklıkla kullanılmasının yeterli bir
tedbir olacağını ifade etti.
Prof. Dr. Kalkan yaptığı yazılı açıklamada, cep telefonuyla
kanser ilişkisinin kamuoyunda geniş yer tuttuğunu ve konuya ilişkin doğru ve yanlışın aynı anda söylendiğini belirtti.
DSÖ'nün raporunda,
turşu,
kahve gibi
ürünlerle cep telefonlarının aynı riskte olduğunun açıkladığını ifade eden Kalkan, ''Oysa günde 15 fincan kahve içmenin ya da bir bidon turşu yemenin insan sağlığına ciddi zararları olacaktır, ama bunları yiyip, içip hangi tedbirin alınacağını bilim adamları söyleyemez'' değerlendirmesinde bulundu.
Raporun toplumda paranoyaya dönüşmemesi gerektiğine işaret eden Kalkan, şunları kaydetti:
''Bilim adamı olarak, bu teknolojiden vazgeçmemiz mümkün olmadığına göre cep telefonlarının kulaklıkla kullanılmasının yeterli bir tedbir olacağı görüşündeyim. Cep telefonları gibi diğer tüm telekomünikasyon cihazları, hatta elektrikle çalışan tüm aletler belli bir
elektromanyetik dalga yayar. Bu noktada, elektromanyetik dalgaların limitlerini belirleyen kuruluşlar, DSÖ'den görüş alıyorlar. Bu limitler insan sağlığı ve çevreye etkisi gözetilerek oluşturuluyor. Hayatımıza giren her yenilik gibi teknolojik cihazlara karşın kullanım alışkanlığı geliştirmek gereklidir.''
-ULUSLARARASI SAĞLIK KURULUŞLARININ DEĞERLENDİRMELERİ-
Açıklamada, uluslararası sağlık kuruluşlarının değerlendirmeleri de yer aldı.
İngiltere Kanser
Araştırma Cemiyeti Sağlık Danışma Başkanı Ed Young, Kanser Araştırma Ajansının (IARC) çeşitli ürün kullanımlarını kategorize ettiğini, cep telefonlarının dahil edildiği ''2b grubu''nda, kahve, turşu ve ahşabın da yer aldığını ifade etti.
İnsanların cep telefonları konusunda endişe etmelerine gerek olmadığını belirten Young'ın, şu görüşlerine yer verildi:
''Bugüne kadar yapılan çalışmaların büyük çoğunluğu cep telefonlarının kanser riskinin arttırmadığını kanıtlıyor. Bu bildiride de değişen bir şey yok, sadece ürünler ya da maddeler kategorize edilerek sınıflara ayrılmış. Cep telefonu kullanımının
beyin kanseriyle olan olası ilişkisine bakıldığında cep telefonu kullanımını gün geçtikçe büyük hızla arttığı görülürken,
beyin kanseri vakaları oranı aynı seviyelerde geziyor.
IARC bildirisi, 'cep telefonları kanser yapar' demek değil 'riskleri göz ardı edemeyiz' demektir. Cep telefonlarının risk taşıdığına dair güçlü işaretler yok.
Cep telefonu kullanımı insanların kendi inisiyatifine bağlı ve insanlar bu konuda endişe etmemeliler.
Trafik kazaları, cep telefonu kullanımına bağlı olarak gösterilebilecek en önemli sağlık sorunu. Araç kullanırken cep telefonu kullanılması cep telefonlarının kanserle ilişkisinden daha önemli.''
Amerikan Kanser Kurumu Sağlık Memuru Şefi Otis W. Brawley de IARC'ın çalışmalarını henüz tamamlamadığını ve bu konuda kesin bir veri olmadığını ifade etti.
Cep telefonlarının da içinde bulunduğu 2b grubunun, ''kesin kanser yapar'' değil ''kanser yapabilir'' anlamı taşıdığına işaret eden Brawley, cep telefonuyla kanser ilişkisinin daha fazla incelenmesi gerektiğini vurguladı.
Cep telefonu kullanırken elektromanyetik dalgalara maruz kalma oranını azaltmanın insanların elinde olduğuna dikkati çeken Brawley, ''Bunun için insanlar cep telefonuyla görüşme yaparken kulaklık kullanabilir. İçlerinde benzin tüketimi ve hatta kahvenin de yer aldığı 2b Grubu'na pek çok ürünün giriyor. 2b sınıflandırmasının iyi perspektife edilmesi gerekir'' değerlendirmesinde bulundu.