Tarımdan askeri sanayiye, camdan deterjana, ilaç sanayisinden enerjiye kadar yaklaşık 500 alanda yararlanılan bor madeninin kullanım alanlarına her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Son yapılan araştırmalar, borun, obeziteyle mücadele ve
kalp krizininin önlenmesinde de önemli katkılar sağladığını ortaya koydu.
Bor, çağın en büyük sağlık sorunlarının başında gelen obeziteyle mücadelede umut oldu. Dünyada en hızlı yayılan hastalıklardan birisi olan obezite, sigaranın neden olduğu ölümlerin ardından ikinci sırada yer alıyor. Her yıl 300 bin insan obezite nedeniyle hayatını kaybediyor. Türkiye'de yapılan araştırmalar, borun
vücut ısısını artırarak zayılamayı sağladığını ortaya çıkardı.
Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü,
Ankara Üniversitesi ve
Hacettepe Üniversitesince ortak yürütülen araştırmalarda, borun kalp krizinin önlenmesinde ve kalp krizi sonrası uykuya geçen hücrelerin yeniden kalbe kazandırılmasında önemli bir katkı sağladığı tespit edildi.
Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (
BOREN) Endüstriyel İlişkiler Koordinatörü Münib Karakılıç, A.A muhabirine yaptığı açıklamada,
Ankara Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesiyle birlikte borun, zayıflamaya ve kalp krizinin önlenmesine yönelik bir araştırma yaptıklarını belirtti. Araştırmada elde ettikleri bulguların son derece çarpıcı olduğunu ifade eden Karakılıç, borun, obezite ile mücadele ve kalp krizinin önlenmesi konusunda umut olduğunu dile getirdi. Karakılıç, şunları söyledi:
''Ankara Üniversitesi ile Hacettepe Üniversitesince ortaklaşa yapılan çalışmalarda borun zayıflamada ve kalp krizinde çok önemli pozitif etkiler sağladığı tespit edildi. Şu an çalışma devam ediyor. Araştırma sonuçları bu senenin sonunda ya da önümüzdeki yıl dünya literatüründe yayınlanabilir. Bor madeni, özellikle kalp krizini engellemede veya kalp krizi sonucu uykuya geçmiş hücrelerin kalbe yeniden kazandırılması konusunda çok önemli bir fonksiyon üstleniyor. Bu hücreleri kalbe yeniden kazandırıyor. Bu sonucun çok büyük bir ilgi ve dikkat odağı olacağını düşünüyoruz. Bu konuda hazırlanan ilaç şu anda fareler üzerinde deneniyor. Farelere çeşitli yollarla kalp krizi geçirtiliyor ve ilaç veriliyor. Farelerde yeterli dozda kullanıldığında uykuya geçen hücrelerin yeniden faal hale geldiğini gözlendi.
Bunun yanı sıra borun bir diğer etkisi üzerine yaptığımız bir çalışma daha var.
Obeziteyle mücadelede borun kullanılması. Borun vücuda belli bir miktarın üzerinde alınması halinde vücuttaki genel ısı seviyesini bir miktar artırdığı ve böylece zayıflamaya yardımcı olduğu belirlendi.''
-''AVRUPALILAR BORUN KULLANILMASINI ENGELLEMEK İSTİYORLAR''
Bor madeni kullanımın erkekte üreme fonksiyonunu olumsuz etkilediğine yönelik görüşlerin,
Avrupa Birliği Komisyonu'nun 2008 yılında bor kullanımını ''Kategori 2'' altında ''üremeye olumsuz toksik madde'' olarak sınıflandırmasıyla gündeme geldiğini belirten Karakılıç, BOREN Ensittüsü olarak bu konuda yaklaşık 500 bin liralık ödenekle bor maruziyetinin insanların üreme fonksiyonu üzerindeki toksik etkilerinin araştırdıklarını ifade etti.
Deneklerin, özellikle bor maruziyetinin çok yüksek olabileceğinin düşünüldüğü bor tesislerinden ve topraktaki bor yüzdesinin fazla olduğu yerlerden seçildiğini anlatan Karakılıç, bor maruziyetinin insanların üreme fonksiyonu üzerindeki toksik etkilerinin araştırılması çalışmaları sonucunda, olumsuz bir etkiye rastlamadıklarını bildirdi.
AB'nin yapmış olduğu çalışmada farelere çok yüksek dozda bor enjekte edilerek borun erkekte üremeyi düşürdüğü açıklandığını ifade eden Karakılıç, şunları kaydetti:
''Halbuki farelerle insanların gerek
terleme mekanizmaları gerekse vücuda aldıkları toksinleri atış mekanizmaları çok farklıdır. İnsanda vücut ısısının yükselmesiyle birlikte doğrudan doğruya terleme başlar. Bunun yanı sıra diğer dışarı çıkarma kanalları da ayrıca vücuttan toksik madde atımını sağlar. Halbuki farelerde terleme yoktur. Fareler sadece dışkılama ve
idrar yoluyla toksik maddeleri atabiliyorlar. Dolayısıyla yeteri düzeyde atamadıkları için böyle bir etki görülüyor. Farelerde terleme olmadığı için vücut ısısı artarken erkek üreme organları da yeterince soğuyamadığı için fertilite düşüyor. İnsanlarda bu konuda olumsuz bir etki gözlemlenmedi ancak, çalışmalarımız değişik kanallardan devam ediyor.''
Araştırmada elde ettikleri bulguları, AB'ye uluslararası düzeyde yayınlanması için gönderdiklerini belirten Karakılıç, buna karşılık Avrupalıların bunu duyurmak istemediklerini savundu. Dünyadaki toplam bor rezervinin yüzde 70'inin Türkiye'de bulunduğunun altını çizen Karakılıç, ''Avrupa kıtasında bor cevherlerinin miktarı çok az ve bulunduğu bazı bölgelerde çıkarılması çok zor. Bu nedenle Avrupalılar borun kullanılmasını engellemek istiyorlar. Bor ürünleri hiç bir zaman tek başına bir şey değil, ama bir başka maddeyle kullandığınız zaman müthiş özellikler kazandırıyor. Avrupalılar, borun yerine ikame edecek kendilerinde bulunan malzemeleri kullanmak istiyorlar'' diye konuştu.