Bebeğinizin yüz ifadesi ne anlatıyor?

Bebeğinizin yüz ifadesi ne anlatıyor?

Eşiniz ya da en iyi arkadaşınızın ne hissettiğini anlamak için onlara sormanıza gerek yoktur. Yakınları­nızın yüz ifadelerine bakmanız, ne his­settiklerini anlamanız için yeterlidir. Sizde bu çeşit bir 6. his oluşması o in­sanlarla yıllardır birlikte yaşadığınız sa­mimiyet ve yakınlıktan kaynaklanır. Za­manla yaptığınız alıştırmalarla bebeği­nizi de “okumayı” öğrenir, onun karmaşık küçük kafasında neler olup bittiğinin farkına varırsınız. Eğer bu konuda çaba harcarsanız ikiniz de karlı çıkarsınız. Onun neler hissettiğini anlamaya başla­dıkça, siz daha az sinirli, o ise daha an­laşılır olacaktır. Böylelikle aranızdaki bağ büyüyecektir. İşin en iyi tarafı da, bu “okuma sanatında” uzmanlaşmak o kadar da zor değildir! Uzmanlara göre, doğumdan itibaren bebekler mutluluk, kızgınlık ve şaşırma gibi bazı temel duyguları ifade edebil­mek için yüz sinyallerini, sesleri ve vücut dilini kullanıyorlar. Bebeğiniz nasıl hissediyor? üzgün mü, kızgın mı? Peki ama böyle hissetmesinin nedeni ne? Kafanızı çevirin ve onun şirin suratına şöyle bir bakın. Bütün cevaplar onun yüzünde yazılı... İlgi: Ne kadar etkileyici! ilgi ifadesi, değişik renklerle süslenmiş toplar veya rüzgar gülü gibi çocuğunuzun meraklanmasını sağlayan bir şeyler gördüğünde meydana gelir. Kaşları hafifçe yu­karı doğru kalkar. Eğer onun ilgisini çeken nesne hareket ediyorsa, çocuğunuz göz leriyle bu nesneyi takip edecek, eğer bu bir oyuncak arabaysa muhtemelen üzerine doğru atlayacaktır. Bebeğinizin ilgisini çeken bir şey olursa, ilgisini dışa vurması için onu cesaretlendi rin. Diyelim ki oyuncak bir kamyon onun çok ilgisini çekti, o halde çocuğunuza kamyonun kapılarının nasıl açıldığım gösterin. Ona sayfalarında kamyon resimleri olan bir hikaye kitabı okuyun ya da kamyon lafının geçtiği bir şarkı söyleyin! Ayrıca eğer çocuğunuz dokunmaması gereken şeylere ilgi duyuyorsa, bunu asla göz den kaçırmayın. Mutluluk: Buna bayıldım! Mutluluk hissi, çocuğunuzun yüzünün her yerini aydınlatır. Muhtemelen gözleri pa­rıldar, gülümser ya da kesik kesik ve mutlu sesler çıkarır. Bu seslerin muhteşemliğini, onu izleyeyim derken kaçırabilirsiniz. Bu yüzden gözlerinizi kapayın, ama kulak­larınızı mümkün olduğunca açın! Bu parıltılı duygu, aslında oldukça ciddi bir şeydir. Hayatın dopdolu olduğunu öğ­renmek için “mutlu olabilmek” hayati bir beceridir. Bu yüzden çocuğunuzu mutlu olması ve bunu dışa vurması için cesaretlendirin. Bebeğinizin sevdiği ve hoşlandığı şeylere sizin onay vermeniz, kendisine güven duy masını sağlar. Onaylamamanız ise onun güvenini sarsabilir. Eğer onun için güvenli olmayan bir şeyden hoşlanıyorsa; örneğin camdan bir vazoya göz diktiyse, ona vu ruyorsa, çocuğunuza plastik bir vazo verin. Şaşırma:Beklenmeyenle karşılaşmak Şaşırma, hepimizin zaman zaman yaşadığı bir şeydir. Bebeklerin dünyasının her anı bir yeniliktir. Bu yüzden yetişkinlerin aksine, onlar her an her şeye şaşırabilir. Bir araba alarmı çaldığında, ona “ce e” diye oyun yaptığınızda ya da zıplayan bir oyuncağım izlediğinde bebeğinizin kaşları yukarı doğru kalkacaktır. Şaşkınlıktan kırpıştırdığı gözleri açılmış ve dudakları adeta yuvarlak (o) bir şekil almıştır. Başını ve eğer yapabiliyorsa gövdesini, şaşırdığı sese ya da görüntüye doğru çevirir. Şaşkınlık duygusu; korku, ilgi ya da mutluluğa yol açabilir mi? Aslında bunun ceva bı biraz da size bağlı. Çocuğunuzun şaşkınlığını küçümsemeyin. Bunun yerine çocu­ğunuz örneğin bir sesten şaşırmışsa onun kulaklarını ellerinizle kapatabilir ve sakin ce “Burası çok gürültülü, hadi biraz uzaklaşalım” diyebilirsiniz. Onu şaşırtan şey, bir kutunun içinden fırlayan oyuncak gibi “olumlu” bir şey ise ço­cuğunuzun şoktan, eğlenceye doğru geçiş yapmasına yardım edin. Sıkıntı: Yardım çağrısı gönderiyor! Sıkıntı, kendisini birçok yolla gösterebilir. Sıkıntı hissinin en belirgin işareti ise ağ-. lamadır. Çocuğunuzun dudaklarının kenarları çekilir, büzülür ve huzursuzluk baş gösterir. Çocuğunuzun yüz ifadesi aşağıya doğru sarkabilir veya kollarını şiddetle sallayabilir. Daha büyük çocuklar böyle tepkiler vermek yerine sızlanabilir ve mızmızlanabilir. Sizin için en önemli şey ise, onun bu huzursuzluğuna derhal cevap vermenizdir. Ço­cuğunuza, “Sen üzgünsün hayatım. Bırak bakalım ben neyin yanlış gittiğini anlaya bilecek miyim?” diyebilirsiniz. Bu şekilde davranarak onun erkenden “empati” duy gusu kazanmasına yardımcı olursunuz. Sıkıntının neden kaynaklandığını bilmek her zaman o kadar kolay değildir. Çocuğunuzun huzursuzluğunun nedeni, kaybettiği bir emzikten, ishal olmasına kadar herhangi bir şey olabilir. Öfke: Yüzü kızarabilir Öfke sizin tatlı, iyi huylu bebeğinizi kırmızı suratlı bir hiddet topuna dönüştürebilir. Dişlerini sıkar, burun delikleri şişer ve çene kaslarında tıpkı ağladığı zamanlarda oldu ğu gibi çıkıntılar oluşur. Bağırır, vurur, tekmeler ya da ısırır. Eğer çocuğunuz sessiz dur mayı tercih eden bir yapıdaysa, öfkesini susarak ya da içine kapanarak belli edebilir. Çocuğunuzun öfkesini bastırmak yerine, onu öfkelendiren tetikleyici nedenleri bul maya çalışın. Aç mı veya uykuya mı ihtiyacı var? Eğer hiçbir şey onun problemini çözecekmiş gibi görünmüyorsa ve kızgın hissediyorsanız, kendinize birkaç dakika zaman verin. Çocuğunuzu karyolasına geri koyup; “Biraz sonra geri geleceğim.” di­yebilirsiniz. Bunu yaptıktan sonra onun yatak odası kapısının önünde durun ya da uygun bir mesafeden onu gözleyin. İlk önce kendi duygularınızla baş edebilirseniz, çocuğunuzun kendisini kontrol etmesini öğrenmesinde ona iyi bir ders vermiş olursunuz. Korku: Küçük şeylerden bile korkabilir! Korku, kendini birçok şekilde ortaya çıkarabilir. Bebeğinizin gözleri büyüyebilir, benzi sararabilir veya teni soğuyabilir. Ağlayarak ya da yerinde sabit bir şekilde otu­rarak yüzü ve kolları titreyebilir. Hatta saçları bile diken diken havaya kalkabilir. Görünüşte küçük şeyler bile (örneğin parktaki döner salıncaklar, tahterevalli) be beğinizin korkması için yeterli olabilir. Böyle bir durumda ona güvence vermek için onu korktuğu herhangi bir oyun aletinden uzaklaştırın. Ona “Tamam bebeğim, baş ka bir sefere tekrar deneriz” diyebilirsiniz. Daha sonraki denemenizde ise çocuğu nuzun korktuğu nesne hangisiyse ona birlikte binin. Diğer çocukların tek başlarına nasıl bindiğini ona gösterin. Böyle davranarak çocuğunuzun korkusunu yenmesini sağlayabilirsiniz. Onun duygularını ifade etmesine izin verir ve korkusunun azalma sını sağlayacak adımlar atarsanız, çocuğunuzun hayata iyimser ve canlılıkla bakabil mesi konusunda çok uzun bir yolu şimdiden aşmışsınız demektir. Utanma: Ne yaptım ben? Utanç duygusu, çocuğunuzun yüz hatlarında kendini hemen belli eder. Onun ışıl ışıl, parıldayan, etrafa canlılıkla bakan gözleri, utandığı zamanlarda aşağıya doğru bakar, göz kapakları aşağıya doğru düşer. Bazı bebeklerin yüzleri kızarır. Bu duyguya sizin tavırlarınız da sebep olabilir? Örneğin bebeğiniz mutfakta duran mı sır gevreği kırıntılarını yere dökmüş ve üstüne üstlük gülüyor, siz onun yanma doğru koşup “Bak ortalığı ne hale getirdin!” derseniz çocuğunuz utanacaktır. Çocukların yü zünde utanma ifadesi, genellikle 4. aydan sonra görülür. Bu güçlü duyguyu onu disip line sokmak için kullanmamalısınız. Örneğin, “Neden böyle bir baş belasısın?” gibi bir söz söylememelisiniz. Çocuğunuzdan çok, davranışına odaklanın. Örneğin, çocuğunu za “Mısır gevreklerini yere dökmemeksin.” gibi bir söz söyleyebilirsiniz. Çocuğunuzun dikkatini kabul edilebilir bir şeye yöneltmeye çalışın. Daha sonra bu davranışından ötürü onunla iftihar ettiğinizi gösterin. Böylece kendine olan saygısı gelişecektir. Tiksinme: Bundan iğreniyorum! Tiksinme hissi, genelde dudak hareketleriyle ifade edilir. Bebeğiniz alt dudağını ve dilini aşağıya doğru uzatır. Salya çıkarabilir ya da kusabilir. Tiksinme genelde “kö tü koku” ile bağlantılıdır. Bu onun üst dudağını kaldırmasına, burnunu kırıştırması na ve kafasını bir yöne doğru çevirmesine neden olur. Her zaman tahmin edemeseniz de çocuğunuz, bir şeyden tiksindiğini anlatan mesa jını genellikle yemek zamanlarında verir. Bu buruşmuş yüze gülmemeye çalışın. Onun yediği yemeği tadın ve “Mmmm harika bu!” deyin. Çocuğunuzun “tiksinme” duygusu onun için sizin tahmininizden çok daha gerçektir. Tüm bunların yanında ona “Bunu daha sonra deneyelim.” diyebilirsiniz. Ancak daha sonra bu söylediğini zi yapmalısınız. Tekrar tekrar o sevmese de yeni denemeler yapmaya çalışın. Peki çocuğunuz sevmediği yemeğe asla alışmazsa? Bu o kadar da önemli bir sorun değil dir. Kendi kararlarını verme becerisini geliştirmesi için ona şans vermelisiniz.
<< Önceki Haber Bebeğinizin yüz ifadesi ne anlatıyor? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER