Çevresel faktör ve
besin diğişikliklerinin
şeker hastalığını kuzey ülkelerde daha çok, güney ülkelerde ise az görülmesine neden olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Hasan Mesut Kaldır,
Türkiye'de ise yaklaşık 4.5 milyon insanın şeker hastası olduğunu bildirdi.
Şeker hastalığı
tedavisinde hekim ve hasta uyumunun önemli bir etken olduğuna dikkat çeken
Erzurum Şifa Hastanesi İç Hastalıkları
Uzmanı Dr. Hasan Mesut Kaldır, hastaların insülin tedavisini son çare olarak görmesinin yanlış olduğunu, bu tedavinin en başta uygulanması gereken en mükemmel
tedavi yöntemi olduğunu savundu. Şeker hastalığının yüzde 10 ile 20 çocukluk çağı veya
genç yaşlarda, yüzde 80- 90'ının ise genel olarak erişkin çağda (30- 40 yaş) görüldüğünü belirten Uzm.Dr. Kaldır, bundaki en önemli nedenin ise obezite olduğunu söyledi. Tedavide bazı ilaçlar ve insülin kullanıldığına işaret eden Uzm. Dr. Kaldır, "Şeker hastalığında etken günümüzde hala tam olarak ayırt edilememiştir. Genel olarak Tip 1 Diabetes Mellitus (D.M)'da genetik eğilim, çevresel faktörler, besin değişiklikleri ve bağışıklık
sistem bir bütün olarak suçlamaktadır. Tip 2 DM'da ise insülin salınım fazlarında bozukluk ve vücuttaki tüm hücrelerin insüline karşı duyarsızlaşması ön plandadır. Bu sebeplerden dolayıdır ki dünya üzerinde şeker hastalığının görülme sıklığı farklılıklar göstermektedir. Genel olarak kuzey ülkelerinde daha sık görülmekte ve güneye indikçe sıklık azalmaktadır. Türkiye de ise yaklaşık 4-4.5 milyon şeker hastası bulunmaktadır"dedi.
Şeker hastalığında en çok merak edilen konunun tedavisi ile ilgili olduğunu hatırlatan Uzman Doktor Hasan Mesut kaldır, günümüzde şeker hastalığının tedavisinin tek başına veya birlikte olmak üzere diyet tedavisi, egzersiz, ağızdan alınan bazı ilaçlar ve nihayet insülin
uygulama ile mümkün olduğunu vurguladı.
Hekim ve hasta arasındaki uyumun tedavideki en önemli etken olduğuna dikkat çeken Uzm.Dr.Kaldır, yapılacak kontroller ile hastaya en uygun tedavi şeklinin hekim tarafından önerileceğini aktardı. Genel olarak hastanın kilosuna göre diyet listesi hazırlandığını hatırlatan Kaldır, günlük olark 30 ile 45 dakika süresince yapılacak yürüyüş veya aerobik türü egzersizlerin metabolik düzenin sağlanması için önerildiğini bildirdi.
Ayrıca şeker hastalığına bağlı olarak yıllar içerisinde oluşabilecek ek hastalıklara da işaret eden Uzm. Dr. Kaldır, göz, böbrek,
kalp ve
beyin gibi organların
kan şekeri düzeylerinin normale en yakın olarak sabit tutulmasında ve hayat kalitesinin devamlılığını sağlamada en mükemmel tedavi şeklinin ise insülin uygulama olduğunu vurguladı.
Hastalarda yanlış bir kanı olarak insülin tedavisinin son çare olarak gözüktüğünü belirten Kaldır, "Oysa ki insülin tedavisi en başta uygulanması gereken en mükemmel tedavi şeklidir. Zira uygulanan tedavi günümüz teknolojisi ile (rekombinant DNA) farklı etki sürelerine sahip insülin preparatlarını istenebilen dozlarda kullanabilmeye olanak sağlamakta ve hasta uyumunu arttırmaktadır. Kaldı ki, bir şeker hastası hayatının geri kalan kısmında göz
damarlarındaki yapısal bozukluktan dolayı kör olma riskini ortadan kaldırmak isterse (diyabetik retinopati), böbrek yersizliğinden dolayı diyalize girmekten korunmak isterse (diyabetik nefropati), kalp-damar rahatsızlıkları ve kalp krizinden sakınmak isterse, beyin damar hastalıklarına bağlı beyin kanamsı ve
felç (
inme) riskini ortadan kaldırmak isterse bir hekim olarak kendisine ilk önerilecek tedavi insülin yerine koyma tedavisidir" şeklinde sözlerini tamamladı.