-Sağlık Bakanlığı Bütçesi’nde tedavi edici hizmetlere ayrılan ödenek 74,5 milyar TL (%64) iken; koruyucu hizmetlere ayrılan ödenek sadece 38,7 milyar TL (%33) ile sınırlandırılmıştır. Unutulmamalıdır ki; salgınlar, ancak birinci basamakta bitirilir.
-Sağlık Bakanlığı Bütçesi’nde aslan payı, “hizmet alımı” ve “yatırım kullanım bedeli” adları altında yine şehir/şirket hastanelerine ayrılmıştır. Kaynakların üniversite hastaneleri yerine bir avuç patrona aktarılması, sağlık sistemindeki çöküşün bir diğer göstergesidir.
-Sağlık Bakanlığı Bütçesi’nde binlerce zor vakayı kabul eden, ameliyatlarını ekonomik bir şekilde gerçekleştiren köklü eğitim-araştırma hastanelerine yeterli kaynak ayrılmaması da kaynakların eşitsiz kullanımını işaret etmektedir.
-Sağlık Bakanlığı Bütçesi’nde aile sağlığı merkezleri binalarının ve tıbbi cihazların iyileştirilmesine yönelik yeterli düzenleme yoktur. Bu bakımdan Sağlık Bakanlığı’nın, aile sağlığı merkezi çalışanlarının taleplerine kulaklarını kapadığı aşikardır.
-Emekçilerden alınan vergilerle oluşturulan Sağlık Bakanlığı Bütçesi’nin büyük bölümü bir avuç sermayedara aktarılmaktadır. Sağlık emekçilerinin aldıkları pay, kaynağın üçte birini dahi geçmemektedir.
-Sağlık Bakanlığı Bütçesi içinde Sağlıkta Dönüşüm Programı öncesi, 2003 yılında %70 olan personel giderleri oranı 2022 yılında %33’e kadar gerilemiştir.
-Yapılması gerekenler bellidir: Sağlık Bakanlığı Bütçesi’nde Sağlıkta Dönüşüm Programı ve salgın sonucu iş yükü artan sağlık çalışanları için 3600 ve 7200 ek göstergelere yer ayrılmalı; yoksulluk sınırının üstüne çıkan, emekli aylığını artıran yeterli tek ücret verilmelidir.
-Sağlık Bakanlığı Bütçesi ile şehir/şirket hastanelerinin patronlarına değil; üniversite ve eğitim-araştırma hastaneleri ile aile sağlığı merkezlerine ve koruyucu hekimliğe yeterli bütçe ayrılmalıdır.