[Safvet Senih] Burdur, Antalya, Şam, Medine, Yemen

Âyet-i kerimede buyurulduğu üzere: “Bu dünya hayatı bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur.” (Ankebut Suresi, 29/64)

SHABER3.COM

SAFVET SENİH- SAMANYOLUHABER.COM 

Âyet-i kerimede buyurulduğu üzere: “Bu dünya hayatı bir eğlence ve oyundan  başka bir şey değildir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur.” (Ankebut Suresi, 29/64) Bu âyetin izâhında Üstad Bediüzzaman Hazretleri şöyle diyor: “Bil ki: Ey ihtiyarlığa, kabre, haşre ve ebede yolcu olan nefis! Uzunluğu ve kısalığı nisbetinde iki hayatın levâzımâtını elde etmen için, Mâlikinin sana verdiği ömrün tamamını, sen denize nisbetle bir damla serap hükmünde bulunan şu fâni hayat için zâyi etmiş bulunuyorsun. Eğer aklın varsa, kalan ömrünün yarısını veya üçte birini, hiç değilse, onda birini bâkî hayata sarf et. Acâibdendir ki, senin gibi ahmaklara akıllı ve bilgili diyorlar!”


 “Sen şu hizmetkârdan daha ahmak birisini görüyor musun? Şöyle ki: Efendisi ona yirmi dört altın vererek onu Burdur’dan Antalya, Şam, Medine ve Yemen’e yollar. Ve ona, o altınları yolculuk levâzımatı için harcamasını emreder. Lâkin Antalya’ya kadar yaya gidecektir. Hem her nevi tercih ve iradesi de vardır; bir şey harcasa da, harcamasa da oraya varacaktır. Ondan sonraki menziller gitmekte ise iradesi yoktur. İsterse gemi, tren veya uçak için bilet alarak bir aylık mesafeyi bir günde kat edebilir. Yoksa yayan, tardedilmiş ve kaybolmuş bir vaziyette, tek başına gidecektir. Buna rağmen, o ahmak yolcu, yirmi üç altını iki günlük bir mesafe için harcayıp bitirir! Ona denir ki: ‘Hiç değilse kalan bir altını uzun seferine azık tedarik etmek için harca. Bakarsın, efendin sana merhamet eder.’ O der: ‘Harcamam; boşa gitmek ihtimali var.’ Ona denir: ‘Senin bu dereceye varmış ahmaklığına ancak şaşılır! Bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarında binde bir ihtimalle belki bin altın kazanacağım diye kırk sekiz altınlık bütün sermayenin yarısını kumara vermeyi aklın sana nasıl câiz gösteriyor? Ve o akıl nasıl oluyor da milyonlarca meselenin uzmanlarının, usta ve üstadlarının şâhitliğiyle hiç tükenmeyecek hazineleri binde dokuz yüz doksan dokuz ihtimalle sana kazandıracak olan şeye malının yirmi dört parçasından bir tanesini vermen için sana fetvâ vermiyor? Hem bu kadar büyük bir menfaat için avam halktan bir tek adamın haber vermesine bile ehemmiyet verilirse, insanlığın güneşleri ve yıldızları hükmünde olan yanlış üzerine birleşmesi imkansız olan mütevatir ehl-i şuhudun (müşâhede ehli, keşif sahibi peygamberlerin ve velilerin) verdikleri haberlerine nasıl olur da ehemmiyet vermezsin? Halbuki, isbat edici iki ehl-i şuhud, nefiy ve inkâr eden binlerce kişiye tercih olunur. Ramazan hilâlini görmedim diyen binlerce kişiye tercih edilmesi gibi. “Bu temsildeki yolcu hizmetkâr sensin, Burdur senin dünyandır. Antalya kabir, Şam berzâh, Yemen ise haşir sonrasıdır.’ Yirmi dört altın, günün 24 saatidir. Sen onun 23 saatini fâni hayatın için sarf ediyorsun; bir saatini, o uzun seferde pek lüzumlu azık olan beş vakit namaza sarf etmekte gevşeklik gösteriyorsun.” (Şemme, 55. İ’lem)


Bu husus ile ilgili Üstad benzer bir misal getiriyor: “Bir zât, bir hizmetçisine 24 altın verdi, tâ mahsus bir kumaştan kendisine bir kat elbise alsın. O hizmetçi gitti, o kumaşın âlâsından mükemmel bir elbise aldı, giydi. Sonra gördü ki: O zât, diğer bir hizmetkârına bin altın verip, bir kâğıt içinde bazı şeyler yazılı olarak onun cebine koydu, ticarete gönderdi. “Şimdi, her aklı başında olan bilir ki; o sermâye, bir kat elbise almak için değil. Çünkü, evvelki hizmetkâr, yirmi altınla en âlâ kumaştan bir kat elbise almış olduğundan, elbette bu bin altın, bir kat elbiseye sarf edilmez. Şayet bu ikinci hizmetkâr, cebine konulan kâğıdı okumayıp, belki evvelki hizmetçiye bakıp, bütün parayı bir dükkâncıya bir kat elbise için verip, hem o kumaşın en çürüğünden ve arkadaşının elbisesinden elli derece aşağı bir elbise alsa, elbette o hizmetçi nihayet derecede  ahmaklık etmiş olacağı için şiddetle azap edilecek ve hiddetle te’dip edilecektir.” (On Birinci Söz)  

<< Önceki Haber [Safvet Senih] Burdur, Antalya, Şam, Medine, Yemen Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER