Sadece Hazreti Musa için değil , Hepimiz için...

Hz. Musa Aleyhisselamın Hz. Hızır Aleyhisselamla yolculuğunda en dehşetli test, bir oğlanın öldürülmesidir… Dayanılır gibi değildir:

SHABER3.COM

ABDULLAH AYMAZ- SAMANYOLUHABER.COM 

Hz. Musa Aleyhisselamın Hz. Hızır Aleyhisselamla yolculuğunda en dehşetli test, bir oğlanın öldürülmesidir… Dayanılır gibi değildir:
“İkisi yine yola koyuldular. Bir süre sonra bir oğlanla karşılaştılar. O kulumuz hemen onu öldürdü. Musa ‘Öldürülmüş bir cana kısas olmayarak masum bir cana mı kıydın? Gerçekten çok kötü bir iş yaptın’ dedi.” (Kehf Suresi, 18/74)
Hz. Hızır’ın birinci davranışı gemiyi delmekti, o zaman yolcuların boğulma İHTİMALİ  vardı. Bu ise, bilerek, taammüden düpe düz adam öldürmekti. Gerçekten bir cinayetti. Söz vermesine ve kendisine hatırlatmalar yapılmasına rağmen Hz. Musa Aleyhisselam kendisini tutamayıp itiraz etti. Erginlik çağına ulaşmamış bir oğlanın, işlediği bir suç da ortada olmadığı halde yargısız infazla öldürülmesine Hz. Musa Aleyhisselam katlanamamıştı işte!.. Ama ledün ilmine mazhar Hz. Hızır Aleyhisselam, başa dönüp şöyle dedi: “Ben sana benimle beraber olmaya katlanamazsın dememiş miydim?’ dedi.” (18/75)
Hızır Aleyhisselam “Ben sana dememiş miydim?” diyerek bir kendine getirici bir azar ifadesinde bulunuyor… İşin içine ölüm girince, sabır sınırları zorlanmış oluyor. onun için de kaderin ölüm takdirleri gizlenmiştir.
Tabii burada işin ledünniyatı gösterilsin diye beşinci boyutun icraatı olarak, Hızır’ın icraatı olarak gösteriliyor ama bizim yaşadığımız boyutta o belki merdivenden düşüp öldü veya bir şey çarptı veya çıktığı ağaçtan veya düştüğü bir kuyunun içinde can verdi. Sebepler âleminde görüntü ile meselenin Hızır boyutu farklı… Çünkü Hz. Musa Aleyhisselama işin arka planı ve gerçek sebep ve illeti anlatılmak isteniyor. 
Bu azara benzer hatırlatmadan sonra Musa Aleyhisselam kendine geliyor, iki kere uyarılardan  etraflıca düşünüp ona kendi kendine kızıyor, bağlayıcı bir karar olarak artık önündeki yolları kapatıyor: “Eğer sana bir daha bir şey sorarsam artık benimle arkadaşlık etme, o zaman seni  mazur görürüm’ dedi.” (18/76)
O sahne bitiyor, yeni bir sahne başlıyor: “Yine yola koyuldular. Bir süre sonra bir karyeye (bir kasabaya, bir şehre) vardılar. Onun halkından yemek istediler. Fakat onların ağırlanma istekleri reddedildi. Az sonra yıkılmaya yüz tutmuş bir duvarla karşılaştılar. O kulumuz, hemen onu doğrultuverdi. Musa ona ‘Eğer isteseydin bu yaptığın işe karşılık bir ücret alabilirdin.’ dedi.” (18/77)
Aç kalmışlar, yiyecek istemişler, bu cimri, hasis halk onlar bunlara hiçbir şey vermemiş. Ama bu misafir kabul etmeyenlerin yerine yıkılmak üzere olan bir duvar görmüşler. Hz. Hızır da hiçbir karşılık beklemeden onu böyle bir duvarı doğrultup imar ediyor. Şimdi ortada bir çelişki var. Bu cimrilerden hiç olmazsa bir ücret istemesi gerekmez miydi? İşte Hz. Musa Aleyhisselamın itirazı bu… Makul gibi görünen bu teklifi bile, soru sorma manasına geldiği için üç hakkını da kullanmış oluyor. Hz. Hızır Aleyhisselam: “İşte bu durum, birbirimizden ayrılmamızın sebebidir. Şimdi sana sabırla karşılayamadığın olayların sebep ve  hikmetlerini açıklayacağım.” dedi.” (18/78)
Gerçekten ledün ilmine vâkıf olmayan herkesin anlayamayacağı, onun için de asla sabredemeyeceği sırlı olaylar cereyan ediyor: Navlun   olarak biniş ücreti olarak kendilerinden hiçbir şey alınmadan bindikleri, iyi insanların gemisini su alacak şekilde delik açan; hiçbir kötülüğüne ve herhangi bir cinayetine şahit olunmadık bir oğlanı öldüren aç-susuz olmalarına rağmen, yiyecek-içecek hiçbir şey vermeyen bir yerde hiçbir ücret almadan yıkılmak üzere olan bir duvarı imar eden birisi var… Normalde nasıl itiraz edilmeden durulur? Onun için, sırların ve hikmetlerin açıklanması gerekiyor… Nihayet Hz. Hızır Aleyhisselam açıklıyor:
“O gemi var ya, yoksul deniz işçilerinin malı idi. Onda bir kusur meydana getirmek istedim. Çünkü bu denizcileri, rastladığı her sağlam gemiye zorla el koyan bir hükümdar kovalıyordu.” (18/79)  Gemi delinmek suretiyle zâlim hükümdarın eline geçmekten kurtuldu. Gemiye verilen bu küçük zarar; sağlam kalması durumunda başına gelecek olan ve gaybın perdesi altında saklı bulunan büyük zarara karşı koruyuculuk işleri görmüştür.
12 Eylül 1980 darbecileri, İslamî hizmetlerin, bütün mal varlıklarına el koymak istedikleri zaman, Hizmet hareketi hızla bitirilmek üzere olan okul ve yurt inşaatlarını durdurarak ihtilalcilerin el koyma iştihalarını kursaklarında bırakmıştır… Dersini buradan alarak… 
“Oğlana gelince, onun annesi ve babası mümin kimselerdi. Onları azgınlığa ve kâfirliğe sürüklemesinden çekindik. İstedik ki, Rabb’leri onlara, o oğlandan daha temiz ve daha iyiliksever bir evlat bağışlasın.” (18/81)
İlk bakışta, zâhiren, görüldüğü kadarıyla öldürülmeyi hak etmeyen bu oğlanın, gerçek karakteri üzerinden perde kalkıyor. Onun özünde, kâfir ve azgın bir karaktere sahip olduğu ortaya çıkıyor. İçine ekilen, muzır madenler hükmündeki küfür ve azgınlık tohumları zamanla gelişip kökleşerek davranışlarına yansıyacaktı. Hem bir imtihan vesilesi yapılarak o alındı yerine anne-babasına saygılı, iyi ve merhametli bir evlat bahşedildi.
“Ama duvara gelince, o şehirde yaşayan iki yetim çocuğun malı idi ve duvarın altında bu yetimlere miras kalmış bir hazine vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin istedi ki, o yetimler erginlik çağına erdikten sonra Rabb’lerinin bir merhameti olan hazinelerini kendi elleriyle duvarın altından çıkarsınlar. Yoksa ben bu işleri kendi kafamdan yapmış değilim. İşte sabırla karşılayamadığın olayların ve icraatların açıklanması budur.” (18/82)
Cenab-ı Hak, muhakkak ki, olayları sonsuz ilminin gereği ve uyarınca, hikmetlere göre planlar takdir eder. Bizlerin bir insan olarak noksan bilgilerimiz ve kapasitemizle bunları hemen kavramamız mümkün değildir. Çünkü hep önlerinde gaybın perdeleri dikilip durmaktadır. Ancak olayların üzerinden o örtülerin sıyrıldığı kadarıyla bizim bilgimiz olabilir; onların sırlarını ve hikmetlerini öğrenebiliriz…
Bu surede geçen Ashab-ı Kehf, nüve kadronun yetişme serasına işaret ettiği gibi bu bölüm de olayların arkasındaki sırları çözme, dünyada dönen dolapların arka planında olanları öğrenme dönemine işaret eder. 


<< Önceki Haber Sadece Hazreti Musa için değil , Hepimiz için... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER