3. havalimanında çalışan işçi Fatih Mukan (19), şantiyedeki kötü çalışma koşullarını ve iş cinayetlerini protesto ettiği için 41 gündür Silivri Cezaevi’nde tutuklu. İnşaat İş Sendikası Örgütlenme Sekreteri Yunus Özgür (44) de eylem yapan işçilerin durumunu öğrenmek için geldiği kamp alanında, 15 Eylül’de gözaltına alındı, iki gün sonra tutuklandı. Cezaevinden Cumhuriyet’ten Mehmet Kızmaz‘ın sorularını yanılayan Özgür, “Gözaltına alınan işçi arkadaşlarımızdan, sendikamızı ve bizi ‘provokatör’ ilan etmek için zorla yalan ifade aldılar” dedi. Mukan ise “Gözaltında, sabaha kadar karakol komutanı ve diğer görevliler tarafından dövüldük” diye yazdı.
Cumhuriyet gazetesi, Dev Yapı İş Sendikası Başkanı Özgür Karabulut’a yönelttikleri sorulara, gardiyanlar tarafından el konulduğunu belirtti. Söz konusu haber aynen şöyle:
‘SENDİKALI OLURSANIZ KAFANIZI EZERİM’ MESAJI
Yunus Özgür, hem sendika üyesi hem de başka bir şantiyede inşaat işçisi. Eylem gecesi yapılan operasyonun sabahında, işçilerin durumunu öğrenmek için alana gitti ve tutuklandı. Özgür, sendikacıların tutuklanmasıyla, tüm işçi ve emekçilere “sendikalı olursanız kafanızı ezerim” mesajının verildiğini söyledi. Haksızlığa uğrayan ve sesini çıkartan kesimlere ibret olsun diye tutuklandıklarını dile getirerek, “Şantiye, ağır ve kölece çalışma koşullarının hüküm sürdüğü bir yer ama hepsinden daha fazlası var. Projenin politik niteliği, işin en acımasız biçimlerle hızlandırılarak yapılmasına neden oluyor. İşçi isyanından önce de bu koşulların acımasızlığını anlattık” dedi. Gözaltında, sendikalıların, işçilerden “tecrit” edildiğini ve kendilerine sanki işçileri “provoke” ediyorlarmış gibi davranıldığını söyleyen Özgür,“Saldırgan bir tutumla karşılaştık. İşçileri bize karşı kışkırtmaya çalıştılar. Bizi ‘provokatör’ ilan etmek için işçilerden zorla yalan ifadeler aldılar” ifadelerini kullandı.
‘BİZ BİR SUÇ İŞLEMEDİK’
Özgür, cezaevi koşullarını da şöyle anlattı:
“Tecrit koşulları sürüyor. Nevresimi ve diğer malzemeleri kantinden parayla alıyoruz. Burası tam bir ticarethane. İdareyle en basit bir sorunu bile çözmek olabildiğince zor. Beni en çok üzen, ailesini geçindirmek için memleketinden gelen işçilerin ayrı koğuşlara konulması ve ailelerinin mağdur edilmesi. Biz bir suç işlemedik. Suçlu aranacaksa o da işçilere köle muamelesi yapan İGA patronları ve onları denetlemekle görevli resmi kurumlardır. Önümüzdeki günler, dünden daha ağır olacak. Bu ağırlığın altından ancak direnme ve örgütlenmeyle kalkabiliriz. Tahliye edilirsem, şantiyelerde işçi arkadaşlarımla geleceği planlayarak çalışmak isterim. Bir de çok sevdiğim denizin kıyısında balık tutmak isterim.”
‘DEVLET BİZE TERÖRİST MUAMELESİ YAPTI, YAPIYOR’
Fatih Mukan, geçen yıl Eylül ayında, elektirikçi olarak çalıştığı şantiyeden, maaşını alamadığı için ayrıldı. Başka iş bulamayınca yeniden havalimanında çalışmaya karar verdi. İş görüşmesi için gittiğinde, işçilerin eylemine denk geldi. Yürüyüşe katıldığı için gözaltına alındı. Mukan, bu süreçte en çok eylem yapan işçilere terörist muamelesi yapılmasına üzülmüş.
“Ekstra maaş, pirim talebinde bulunmadık. Devlete karşı bir girişim de değildi. Sadece insani çalışma şartlarının yerine getirilmesi istendi” diyerek, mektubunda şunları yazdı:
“İGA’nın etkisiyle devlet, bize terörist muamelesi yaptı, yapmaya devam ediyor. Koşulların düzeltilmesi yerine tutuklandık. Adalet mülkün temeli değil, mülk adaletin temeliymiş. Ülkem ve ailem için tüm tehlikelere rağmen çalışırken, bize terörist muamelesi yapılması kabul edilemez. Bunları söyleyenler nasıl insanlar?”
‘7 KİŞİLİK KOĞUŞTA 44 KİŞİYİZ’
Gözaltında, sabaha kadar karakol komutanı ve diğer görevliler tarafından dövülerek sorgulandıklarını söyleyen Mukan, “Cezaevinde beton üzerinde yatanlarla birlikte, 7 kişilik koğuşta 44 kişiyiz. Ben de mescit denilen yerde yatıyorum. Koğuştaki arkadaşlar revire çıkamıyor. Sıcak su, yatak, yorgan sıkıntısı var. Neler yaşadığımı psikolojik olarak nasıl anlatacağımı bilmiyorum” dedi.
‘TAHTAKURUSU SIRTIMI YEDİ’
Mukan, 3. havalimanındaki çalışma koşullarını ise şöyle anlattı:
“Bir keresinde otobüs sırasındayken, bir işçinin ezildiğini gördüm. Tahtakurusu sırtımı yedi. Yemekler hep aynı. En az 25 dakika yemek kuyruğu… Baş mühendisler sürekli proje değiştiriyordu. İşlerin çoğu israf. İki haftada bir projeler değişiyor, yeni malzemeler kullanılıyordu. ‘Avrupa’nın en büyük havalimanı yapılıyor’ reklamlarıyla, çalışırken gururlandık ama en insani taleplerle ilgili kimseye bir şey anlatamadığımız için kahrolduk. Hırsızlık yapsaydım cevaevinde 1 ay bile tutulmazdım. Pişmanlık duyacak, utanılacak bir şey yapmadım. Kimse yapmadı. Tahliye olursam bu yaşadıklarımızı tiyatroyla insanlara anlatacağım.”
ÖLEN İŞÇİLERİN SAYISI BİLİNMİYOR
Dönemin Başbakanı Erdoğan tarafından 7 Haziran 2014’te temeli atılan şantiyede, işçi ölümlerinin kesin sayısı bilinmiyor. İnşaatta çalışan bir kamyor şoförüyle yaptığımız söyleşi, 12 Şubat’ta yayımlanmış ve şantiyedeki koşullar Türkiye’nin gündemine taşınmıştı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ertesi gün, ölen işçilerin sayısını 27 olarak açıklamıştı. Haberimiz internette sansüre uğradı. İsimleri bilinen ölen işçi sayısı ise 39.
30 İŞÇİ TUTUKLANDI
İşçiler, 29 Ekim açılış baskısına dayanamayarak, 14 Eylül sabahı toplu iş bırakma eylemi yaptı. Güvenlik güçlerinin biber gazıyla müdahale ettiği eylem tüm Türkiye’de yankı buldu. Eylemci işçilerin koğuşlarına geceyarısı baskını düzenlendi. 600’den fazla işçi gözaltına alındı. Şu an sendikacı ve işçi olmak üzere 30 kişi, “kamu malına zarar verme”, “iş ve çalışma hürriyetinin ihlali”, “izinsiz gösteri”, “polise direnme” iddialarıyla tutuklu.