Kâbe sevgisi engel dinlemiyor

Her yıl milyonlarca Müslümanın hacı olmak için koştuğu kutsal topraklara sadece vücut sağlığı yerinde olanlar gitmiyor.


Engelli insanlar da tüm engellerini aşarak kutsal topraklara gidip hacı oluyor. Kas erimesi hastası olan ve tekerlikli sandalyede yaşayan Fatma Tatlı da tüm engellerini aşarak Kâbe'ye yüz sürenlerden. Sivas'ın Suşehri ilçesinde yaşayan engelli Fatma Tatlı'nın hacca gidiş hikayesi Yazar Ahmet Bulut tarafından kitaplaştırılarak Nesil Yayınları tarafından yayınlandı. Ahmet Bulut'un bir namaz konferansı için gittiği Sivas'ın Suşehri ilçesinde tanıştığı Fatma Tatlı'nın hayatı bir çok ibretli olayı da barındırıyor. Fatma Tatlı fiziksel engelliydi ama kendi ifadesiyle "engel sadece elinde ve ayağındaydı, gönlü ise rabbiyle birlikteydi." Halinden asla şikayet etmiyor, ahret azığını kazanmaya çalışıyordu. Ahmet Bulut ve Senai Demirci'nin televizyon programlarına katılan Fatma Tatlı'nın şu sözleri milyonlarca kişiyi gözyaşlarına boğmuştu: "Namaz ne güzel bir şey! Namaza 'Ey şifam, neredesin, gel!' diyorum. Çok bekliyorum sabırla namazımı. Hocam, hani insanı kendinden geçiren, huşû ile kılınan namaz var ya, işte ben onu arıyorum. Bizi izleyen bütün insanlara da diyorum ki; ayakta durmanın kıymetini bilsinler. Ben rüyalarımda ayakta namaza durduğumu görüyorum bazen. Çok özlüyorum kıyamı... İzleyicileriniz de önce 'ayakta bir kıyama' dursunlar sonra da 'oturarak kıyama' dursunlar, aradaki farkı o zaman anlayacaklardır. Ayakta kıyama durmak ve sonra nazlana nazlana, küçülerek secdeye varmak ne büyük bir nimettir, anlatamam! Bunun kıymetini bilsinler." HAC MÜJDESİ Fatma Tatlı'nın en büyük arzusu hacca gitmektir. Ancak bunun için imkan bulamayan Tatlı, Hz. Muhammed'e (a.s.m.) hitaben yazdığı mektupları Medine'ye götürmesi için Ahmet Bulut'tan Peygamberin huzurunda okuması için ricada bulunur. Bulut, Fatma Tatlı'nın bu isteğini Senai Demirci ile paylaşınca TRT'de program yapan Demirci, çekilmesi düşünülen belgeselde Fatma Tatlı'ya yer verilmesini TRT yönetiminden ister. Diyanet İşleri Başkanlığı ile yapılan yazışmalar sonucu bürokratik engeller aşılarak Fatma Tatlı'nın hacca gönderilmesi kararlaştırılır. Hac müjdesi verilen Tatlı, o anki duygularını şöyle anlatır: "Hacca, canım annemle birlikte gideceğiz, hep benimle olacak, hep birlikte olacağız inşaallah. Kevser'im annem, o aktığı sürece ben de akacağım, annemle birlikte akacağız. O, benim yürüyen ayağım, tutan elim olacak, inşaallah. Hacca, tekerlekli sandalye ile gitmek zor olmayacaktır. Ayağıyla gidenlere nasıl zor olmuyorsa, benim de ayaklarım tekerleklerim şükürler olsun, hem de dört tane. Herkes iki ayakla gidiyor, ben dört tekerlekle gidiyorum, elhamdülillah." Fatma Tatlı, hac yolculuğu esnasında daha sonra kendisini yalnız bırakmayacak Zeynep ile tanışır. Zeynep, Fatma Tatlı ile yaptığı haccı şöyle anlatıyor: "Fatma ile birlikte hac yaptığım için çok mutluyum. Güzel insanlarla birlikte olmak ne büyük bir nimetmiş! Hele de bu hac yolunda olursa. Kâbe'ye Fatma ile birlikte gittik. Kâbe'ye yaklaştıkça Fatma'nın heyecanı da artıyordu. Beytullah'ı görünce Fatma kendinden geçercesine taştı. Gözyaşları sel olup aktı. Hem ağladı, hem ağlattı. Yıllardır hasretiyle yandığı Sevgili'nin evine kavuşmanın sevinç gözyaşlarıydı bunlar. Hac içinde hac yaşadık. Onunla birlikte olup da etkilenmemek mümkün mü? Otelde kaldığı sürece en sadık dostları, kitaplarıydı. Özellikle de Kur'an-ı Kerim'ini hiç yanından ayırmıyordu. Onun Kitab'ımızla olan ilişkisi beni çok etkiledi. Onun bu halini hep gıptayla seyrettim. 'Kendini çok iyi yetiştirmiş' diye hayran oldum. Bütün bu sıkıntılara nasıl sabrettiğini o zaman anlayabildim. 'Bu yaşta bunca yükü ancak böyle bir imanla taşıyabilir' diye düşündüm. Fatma Tatlı, haccın gerekleri olan tavaf, Arafat, şeytan taşlama, kurban gibi ibadetlerini yerine getirerek hacı olur. Tatlı, hac görevlerini ifa ederkenki duygularını şöyle dile getiriyor: "Bugün Arafat'a gidiyoruz. Kâbe'yi arkamızda bıraktık, Arafat'a gidiyoruz. Bizi Arafat'ta neyin beklediğini bilmiyoruz, ama ben günahlarımı oraya bırakmaya kesinlikle kararlı¬yım. Arafat çok güzel bir şey. Böyle hep ağlamak istiyorum, sanki orada her yer suymuş gibi geliyor bana. Hep gözyaşları varmış gibi geliyor, Hz. Âdem'in Havva annemizle buluşması, sonra diğer peygamberlerin hep oraya gelmesi, Sevgili Peygamberimizin veda hutbesini okuması, Hz. Ebubekir'in ağlaması, "Bundan sonra sizinle bu son haccım" demesi, hep orada yankılanıyor. O gün, oraya gittiğimizde gerçekten, o taşlar dile gelse de bir konuşsalar yani... Şeytan taşlamaya gidiyorum. Düşmanımı taşlayacağım, inşaallah. Elimde mermilerim, ona bütün gücümle fırlatacağım. Taşları atarken içimdeki düşmanımı da taşlayacağım. Bütün kötü huylarıma bir taş ayırdım. Bugün bir bir hepsini taşlayacağım. Rabbimin rızasını kazanmama engel olan bütün benliğimi taşlayacağım. Attığım taşların bir adı ve hedefi var. Hepsini ona doğru fırlatacağım ve kurtulacağım hepsinin şerrinden, inşaallah. Kurban bence hac yapanların bayramı. Haccın bitiş noktası kurban. Ben de "Allahım" dedim, "ben hacca gidemedim, bari noktasını koyayım, kurbanımı buradan keseyim, ben de onlarla birlikte olayım." Hiç aklıma gelmezdi bu sene hacda olacağım. Böyle güzel güzel, bir tatlı kurban geçmişti geçen sene, onları anımsadım. Bugün veda tavafına gidiyoruz. Son defa Kâbe'ye gidiyoruz. Dokunmak istiyorum, dokunamıyorum. Kâbe'nin sahibi daha bir tatlı zaten. Kâbe'yi geçip Kâbe'nin sahibiyle buluşmak istiyorum. Kâbe'yi gördüm, onun ötesini istiyorum artık. Hep bir basamak ileri bakıyorum. Kâbe'den bahsediyoruz, ama onun sahibinden hiç bahsetmiyoruz. Sevgili Peygamberimizin orada ne acılar çektiğini tefekkür edemiyoruz. Kâbe'ye Peygamberimiz; "Sen çok tatlısın, güzelsin. Kokun hoş, ama vallahi bir mümin bana senden daha bir tatlı geliyor" diyor ya, bir düşün. Onun yanında müminin değerine bak. Peygamberimiz oraya bakıyor, yine ümmetini hatırlıyor, yine müminleri hatırlıyor." PEYGAMBERİ ZİYARET Fatma Tatlı'yı hac sırasında en çok heyecanlandıran olaylardan birisi de Medine'de Hz. Muhammed'in kabrini ziyaret etmek olur. Fatma Tatlı, o anı ise şöyle ifade ediyor: "Medine'ye Peygamberimizi ziyarete gidiyoruz. Mekke'de, Arafat'ta bütün günahlarımızı bıraktık, inşaallah. Tertemiz, bebekler gibi sevgili Peygamberimizi ziyaret edeceğiz. Ben, Medine için yaşıyordum zaten. Bugün annemle birlikte Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa'yı (a.s.m.) ziyarete gidiyoruz. O buyurmuş; "Benim kabrimi ziyaret eden, beni sağlığımda ziyaret etmiş gibidir." Ne muhteşem bir lütuf! İyi ki de böyle söylemiş. İnşaallah, bu hadis-i şerif üzere, bu niyetle, bu uyanıklıkla onu ziyaret edebilirim. Rüyamda da aynen burada oturuyordum. Tam burada işte... Aynı, her yer aynı, hiç yabancı değilim sanki buralara, çok tatlı. Ne demiş sahabiler; "Anam da, babam da, canım da sana feda olsun ya Rasulallah!" Bu ten de, bu can da feda... Aynen onlar gibi. "Gel" dedi, geldik. Gitmek istemiyordum, çok ağlıyordum rüyamda; "Ben gidemem, huzuruna bu halimle çıkamam" diye. Aynı bugün gibiydi, ama geldim. Aynı böyleydi, buradan ağlayarak orayı seyrediyordum. Yine aynı muhabbet, aynı rahmet, aynı merhamet Sevgili Peygamberimizde."
<< Önceki Haber Kâbe sevgisi engel dinlemiyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER