Macahel Vadisi'ndeki HES projesine iptal

Rize İdare Mahkemesi, UNESCO'nun Biyosfer Rezerv alanı ilan ettiği Artvin'in Borçka ilçesindeki Macahel Vadisi'nde HES projeleri yapılmasına ilişkin Artvin İl Özel İdaresi Genel Meclisi kararını oy birliğiyle iptal etti.


Camili (Macahel) Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Yavuz ile 18 kişi, Türkiye'nin önemli saf Kafkas cinsi arı üretim alanlarından olan Macahel Vadisi Düzenli köyü sınırları içinde özel bir şirket tarafından HES projeleri gerçekleştirilebilmesi için 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planı yapılmasına ilişkin Artvin İl Özel İdaresi Genel Meclisinin 6 Temmuz 2009 tarihli kararının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Rize İdare Mahkemesinde dava açtı. Rize İdare Mahkemesi, İl Özel İdaresi Genel Meclisi kararını oy birliğiyle iptal etti. Mahkemenin kararında, imar planlarının, insan, toplum, çevre ilişkilerinde kişi ve aile mutluluğuyla toplum hayatını yakından etkileyen fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimlerini ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve toprağın koruma kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek amacıyla hazırlanacağı vurgulandı. Kararda, konuyla ilgili yaptırılan bilirkişi incelemesi sonrasında hazırlanan bilirkişi raporuna yer verildi. Bilirkişi raporunda, ''imar mevzuatında, kentsel arazi kullanım kararlarının sürdürülebilir planlama anlayışı ile planlanması gerektiği, aksi takdirde dava konusu HES projesinde olduğu gibi bilimsel dayanaktan yoksun, yalnızca amacına yönelik parçacıl planlarla doğal varlıkların yok olmakla karşı karşıya kalacağı''nın belirtildiği kaydedildi. Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki en önemli vadilerden birisi olan bu vadinin Türkiye'nin biyolojik çeşitliliği açısından da büyük önem taşıdığının vurgulandığı belirtilen kararda, dava konusu alanın, Camili Biyosfer Rezervi olarak ilan edilen ve Türkiye'de şu ana kadar biyosfer rezerv statüsünde ilan edilmiş tek alan olduğunun da kaydedildiği ifade edildi. Bilirkişi raporunda ayrıca, dava konusu alan içerisinde bulunan bitki örtüsünün flora zenginliğine de değinilerek, Doğu Karadeniz'e özgü bütün habitatların burada bulunduğunun işaret edildiği kaydedilen kararda, bu alanın yaban hayatı açısından da önem arz ettiğinin vurgulandığı bildirildi. Kararda, bilirkişi raporunda ayrıca orman içlerinde bulunan yaban domuzu, çengel boynuzlu dağ keçisi, yaban keçisi, kurt, tilki, çakal, yaban kedisi, vaşak, karaca ve porsukların dışında, derede kırmızı benekli alabalık, denizalası gibi balıklara da rastlandığı, yırtıcı kuşların en önemli göç yollarından birinin buradan geçtiğinin de belirtildiği ifade edildi. Bilirkişi raporunda ayrıca, Doğu Karadeniz yol inşaatı sırasında çıkan toprak dolgu şevinin kontrolsüz dökülmesi nedeniyle bölgede erozyon tehlikesinin de bulunduğuna işaret edildiği belirtilen kararda, ''Bilirkişi raporunda, bu yönleriyle dava konusu işlem ile onaylanan 1/5000 ölçekli nazım ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planının, planın kapsadığı alan, yakın çevresi, hidroelektrik santrali kurulacak olan alan, çevrenin flora ve faunası, habitatı dikkate alındığında imar mevzuatına, planlama tekniklerine, plan bütünlüğüne ve kamu yararına uygun olmadığı vurgulanmıştır'' denildi. -''BİTKİ ÖRTÜSÜNÜN YOK EDİLMESİNİN TELAFİSİ OLANAKSIZ''- Mahkemenin kararında, imar planlarının yargısal denetimi sırasında şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı kriterlerinin yanı sıra özelliği itibariyle imar planının bütünlüğü, genel yapısı, kapsadığı alanın nitelikleri ve çevrenin korunması gibi olguların gözetilmesinin zorunlu olduğuna işaret edildi. Bugünkü ve gelecek kuşakların, sağlıklı bir çevrede yaşamasını güvence altına alan çevresel, ekonomik ve sosyal hedefler arasında denge kurulması esasına dayanan ''Sürdürülebilir Kalkınma ilkesi''nin, ülke kalkınmasına yönelik yapılacak tüm yatırımlarda esas alınması gerektiği vurgulanan kararda, şu tespitler yapıldı: ''Bu bağlamda ulusal kalkınmada 'Sürdürülebilir Kalkınma' ile 'Sürdürülebilir Çevre' arasında, birisi diğerine feda edilmeden, sağlıklı bir dengenin kurulması gerekmekte olup, sağlıklı ve sürdürülebilir bir ulusal kalkınma hedeflenirken milyonlarca yıldır devam eden ekolojik dengenin bozulmamasına ve yine milyonlarca yıldır var olan tabii güzelliklerin gelecek kuşaklara en güzel bir şekilde devredilmesine özen gösterilmesi gerekmektedir. Kamu idareleri tarafından temel bir politika olarak kabul edilen bu ilkelerin idarenin eylem ve işlemlerinde kendine yer bulamaması halinde ise bir söylem olarak dile getirilen bu ilkeler esasında özümsenmemiş, mevzuat hükümleri arasında kaybolmuş ilkeler olarak kalmaya mahkum olacaklardır. Bu durumda, dava dosyasının ve bilirkişi raporunun birlikte incelenmesinden, biyosfer rezerv alanı olarak ilan edilen alanın genel olarak yüksek eğimli olduğu, vadilerin keskin ve birbirine yakın sırtlar, dik yamaçlar ,'V' şekilli, genç çentik vadiler olarak bölgenin karakteristik topografık görünüşünü oluşturduğu, bu itibarla erozyona ve özellikle de göçük oluşumuna karşı çok hassas bir bölge olduğu, alanda yer alan bitki örtüsü bu açıdan oldukça önem taşıdığı, bitki örtüsünün yok edilmesinin telafisi olanaksız olumsuzlukları beraberinde getireceği ve devamlı bitki örtüsü ile kaplı olması gereken bir alan olduğu belirlenmiştir. Bu nedenlerle dünya biyosfer rezerv alanı olarak ilan edilen bu bölgenin HES kurulabilmesi amacıyla nazım ve uygulama imar planı yapılmasına ilişkin dava konusu işlemin, bölgeye ciddi zararlar verebileceği, zengin bitki çeşitliliğine, toprak yapısı ve yaban hayvan yaşamını etkileyeceği, planın kapsadığı alan, yakın çevresi, hidroelektrik santrali kurulacak olan alan çevrenin flora ve faunası, habitatı ve ayrıca bölgede Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik'in ilgili maddesinde ifade edilen ekolojik açıdan korunması gerekli alanlar için gerekli çalışma ve araştırmanın yapılması zorunluluğunun ihmal edildiği dikkate alındığında, imar planının bütünlüğüne, kapsadığı alanın nitelikleri ve çevrenin korunması ilkelerine, imar mevzuatına, planlama tekniklerine ve kamu yararına uygun bulunmadığı sonucuna varılmıştır.'' Rize İdare Mahkemesinin bu kararına karşı davalı Artvin İl Özel İdaresinin temyiz hakkı bulunuyor. Temyiz istemini Danıştay karara bağlayacak. -''HAVZA EKO-TURİZM VE EKO-TARIM FAALİYETLERİNİN YOĞUN OLARAK YAPILDIĞI BİR ALAN'' Macahel Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Yavuz, yaptığı yazılı açıklamada, Macahel Havzası'nın UNESCO'nun 29 Haziran 2005 tarihli kararıyla Türkiye'nin ilk ve tek Biyosfer Rezerv Alanı olarak ilan edildiğini anımsattı. Biyosfer Rezerv alanlarının tabiat, kültür ve doğa varlıklarıyla bir bütün olarak korunması gerektiğine dikkati çeken Yavuz, şunları kaydetti: ''Camili (Macahel) Havzası, eko-turizm ve eko-tarım faaliyetlerinin de yoğun olarak yapıldığı bir alandır. Havza ayrıca saf Kafkas cinsi arısıyla da önemli bir kraliçe arı üretim alanıdır. Böylesi bir hazinenin gelecek nesillere bozulmadan bırakılması hem yöre halkının, hem de başta Bakanlık olmak üzere her seviyeden yöneticinin vazifesi ve borcu olduğunu düşünmekteyiz. Derneğimizin ve vatandaşlarımızın bu hazinenin korunması için idare nezdinde yapmış olduğu bütün girişimler maalesef sonuçsuz kalmış ve haklı davamızı yargıya taşımak zorunda kaldık. Avukat Yakup Şekip Okumuşoğlu vekaletiyle Rize Bölge İdare Mahkemesine Artvin İl Özel İdaresi aleyhine açtığımız imar planının iptaliyle ilgili davada Mahkeme, İmar Planının iptal edilmesi yönünde karar vererek haklılığımızı bir kez daha teyit etmiştir.''
<< Önceki Haber Macahel Vadisi'ndeki HES projesine iptal Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER