Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (
KOSGEB),
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (
İMKB) ve
Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşlar Birliği (TSPAKB) arasında yapılan
işbirliği protokolünün
imza töreninde konuşan
Ergün, Türkiye'nin, son yıllarda
ekonomik ve siyasi alanda büyük reformlara imza attığını ve gerçekleştirdiği bu reformlarla dünyada en çok dikkati çeken ülkelerden biri olduğunu kaydetti.
Ergün, yaşanan küresel
krize rağmen, Türkiye ekonomisinin güçlü
büyüme eğilimini sürdürdüğünü, özellikle kriz döneminde gösterdiği performansla büyük takdir topladığını anlattı.
2010 yılının ilk üç çeyreğinde yüzde 8,9 oranında büyüyen Türkiye ekonomisinin, 2010 yılının tamamında yüzde 8 civarında bir büyüme rakamına ulaşacağını tahmin ettiklerini dile getiren Ergün, bu oranın, Türkiye'yi dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden birisi yapacağını söyledi.
Ergün, Türkiye ekonomisinin yaşadığı bu değişimde, güven ve istikrara dayanan ekonomi politikalarının belirleyici olduğunu ifade ederek, ekonomik büyümenin, özel
sektörün gelişimine;
özel sektörün gelişiminin ise güven ve istikrarın tesisine bağlı olduğunu söyledi.
Hükümet olarak, özel sektörün daha fazla ve daha nitelikli yatırımlar yapmasına,
üretim kalitesini ve ihracat potansiyelini artırmasına büyük önem verdiklerine işaret eden Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Özel sektör denilince, sadece birkaç tane büyük ve başarılı firmayı değil, en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün
işletmelerimizi dikkate alıyoruz. Ülkemizde işletmelerin yüzde 99'unun KOBİ niteliğinde olduğu düşünülürse, KOBİ'lere yönelik politikalarımızın önemi daha iyi anlaşılacaktır. Mesela son yıllarda, ihracatımızda yaşanan muazzam artışta KOBİ'lerin çok önemli bir payı bulunmaktadır.
Yaptığımız ihracatın neredeyse yüzde 60'ına yakınını KOBİ niteliğindeki işletmelerimiz yapmaktadır. Dünya genelinde küresel krizin mağduru olan KOBİ'ler, Türkiye'de krizden çıkışın anahtarı olmuştur. Bu nedenle, iktidara geldiğimiz günden itibaren KOBİ'lere özel bir önem atfettik, KOBİ'lerin
rekabet güçlerini artıracak politikaları da bilinçli olarak gerçekleştirdik.''
-KOSGEB DESTEKLERİ...-
Nihat Ergün, KOSGEB'in
hedef kitlesini,
hizmet ve ticaret sektörlerini de kapsayacak şekilde genişlettiklerini belirterek, bunun yanı sıra
kredi faiz desteği programlarıyla KOBİ'lere çok önemli
destekler sağladıklarını, KOSGEB aracılığıyla son 8 yılda, işletmelere daha önceki 13 yılda verilen destek miktarının tam 28 katı kadar destek verildiğini anlattı.
Bakan Ergün, Türkiye'de bulunan KOBİ'lerin en önemli sorunlarının başında finansman sıkıntısının geldiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
''2010'un son aylarında geliştirdiğimiz 2 yeni destek programına gösterilen yoğun ilgiden de bunu anlayabiliyoruz. İki günde kapandı. Elbette çok daha fazla sayıda KOBİ'ye uygun şartlarda kredi desteği sağlamak bizi sevindiriyor; ancak bu durum, aynı zamanda KOBİ'lerin nakit ve finansmanla ilgili bazı önemli sıkıntılarını olduğunu da karşımıza çıkartıyor. Aslında bu sorun, sadece ülkemizde değil, dünya genelinde KOBİ'lerin yaşadıkları temel sorunlardan birini teşkil ediyor.
Ülkemizde KOBİ'ler, yalnızca
bankacılığa dayalı sistemlerden yararlanma yoluna gidebiliyor ve faaliyetlerini daha çok öz kaynakları ile sürdürmek durumunda kalıyorlar. Böylece, kendi yağında kavrulan KOBİ'ler, büyüme, teknoloji yatırımı,
ürün geliştirme gibi rekabet gücünü artırıcı etkinliklerden uzak kalıyorlar. KOBİ'ler
sermaye yapıları konusunda yeterli bilgiye sahip olmadıkları gibi, finansman konularında uzman kişi ya da kuruluşlara başvurma konusunda da çok istekli değiller.''
Ergün, genellikle yetersiz öz sermaye ile kurulan KOBİ'lerin, zaman ilerledikçe ortaya çıkan ihtiyaçlarını, ağır şartları olan ticari kredilerle karşılamaya çalıştıklarını anlattı.
Büyük çoğunluğu
aile şirketi kimliğine sahip olan KOBİ'lerin öz sermayelerinin teminat göstermeye yetmediğini, yeterli güvenceyi sağlayamadıkları için dış kaynak bulmalarının da güçleştiğine değinen Ergün, sağladıkları destek programlarıyla KOBİ'lere yardımcı olsalar da, bu alanda daha somut ve kalıcı adımlar atmanın gerektiğine inandıklarını vurguladı.
-''TÜRKİYE, SERMAYE PİYASALARININ ÖNEMİNİ ZAMANINDA KAVRAYAMADI''-
Bakan Ergün, KOBİ'lerin çoğunluğunun aile şirketi yapısında olmalarının, işletme sahibinin yetkisini paylaşmak istememesinin ve mali konulardaki yetersizliklerin, çoğu kez işletmenin başarısızlığı ile sonuçlandığını dile getirdi.
Ortaya çıkan manzaranın, KOBİ'lerin banka kredileri dışında finansman sağlayabileceği imkanların yok denecek kadar az olduğunu dile getiren
Sanayi Bakanı, her ne kadar
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası altında oluşturulan ''İkinci
Ulusal Pazar'' ile ''Yeni Şirketler Pazarları''nın, KOBİ'lere yönelik olarak tanımlanmışlarsa da, bu
pazarların KOBİ'ler tarafından kabul görmüş birer yapılanma olduklarını söylemenin oldukça güç olduğunu belirtti.
Ergün, KOBİ'lerin
yönetim yapılarından kaynaklanan sıkıntılarla birlikte, Türkiye'de borsaya kote olmanın oldukça ağır koşulları bulunduğunu ifade ederek, ''Halbuki KOBİ'lerin desteklenmesi ve fon ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için sermaye piyasalarının kullanılması stratejik önem arz etmektedir. Sermaye piyasalarının kullanılmasının önemi, sadece finansman ihtiyacının karşılanmasıyla sınırlı değildir'' dedi.
Halka açılmanın işletmelere itibar artışı, şeffaflık, tanınma ve kurumsallaşma gibi çok önemli faydalar sağladığına işaret eden Ergün, Türkiye'de işletme ömrünün çok kısa olduğunu kaydetti.
Bakan Ergün, Türkiye'nin diğer birçok alanda olduğu gibi sermaye piyasalarının önemini de zamanında kavrayamadığını ifade ederek, Türkiye'de ilk binde bulunan şirketlerden 120'sinin İMKB'de işlem gördüğüne dikkati çekti.
Küçük tasarrufların yatırıma dönüşmesi için, finansal piyasalarda sağladıkları etkinliği, sermaye piyasalarında da sağlamak durumunda olduklarını vurgulayarak, ''Zira küresel kriz ortamında, bankaların reel sektöre kaynak aktarmada tereddüt ettiğine
tanık olduk. Bankalar, o dönemde daha cesur davransalardı, kriz Türkiye'yi çok daha az etkileyecekti. Bazı işletmeler, özellikle de KOBİ niteliğinde olanlar süreci daha az hasarla, belki de güçlenerek atlatacaklardı. bazı işletmeler bankaların hasisliği ve çok aşırı temkinli olmaları yüzünden çok önemli sıkıntılar yaşadılar'' dedi.
Nihat Ergün, her konuda olduğu gibi, finansman konusunda da tek bir kaynağa sahip olmanın doğru olmadığına işaret ederek, farklı enstrümanları devreye alarak riskleri dağıtmanın, daha doğru ve daha akılcı bir davranış olduğunu belirtti.
KOBİ'lerin, büyük işletmelerden ve kamu kurumlarından alacaklarını zamanında tahsil edememelerinin, finansman sıkıntısı yaşamalarına, hatta iflaslara neden olduğuna değinen Ergün, AB üyesi ülkelerde yapılan bir araştırmaya göre, üye ülkelerdeki iflasların yüzde 25'inin bu tür sıkıntılardan kaynaklandığını anlattı.
-TÜRK TİCARET KANUNU...-
Ergün, ''Hükümet olarak, bu soruna çözüm bulmak amacıyla, yeni Türk
Ticaret Kanunu'na,
küçük işletmelerin alacaklarının zamanında ödenmesiyle ilgili özel bir hüküm koyduk. Bu düzenlemeden sonra, artık sözleşmede faiz şartı olmasa bile mal ve hizmetin kabul edildiği tarihten veya
fatura tarihinden sonraki 30 gün içinde ödenmeyen borçlar için herhangi bir ihtara gerek kalmaksızın temerrüt faizi ödenecektir. Temerrüt faizi oranının sözleşmede belirtilmediği durumlarda uygulanacak faiz, gecikme faizinden en az 8 puan daha fazla olacaktır. Bu, KOBİ'lerin alacağı temin etmek için en pahalı finansman yolu olacaktır. Sözleşmelere özellikle küçük üretici ve tedarikçileri sıkıntıya sokacak haksız şartlar konulamayacaktır. Konulsa bile geçersiz olacaktır'' diye konuştu.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ergün, bu düzenlemedeki temel amaçlarının KOBİ'lerin uluslararası piyasalardaki rakiplerinin, kendi ülkelerinde faydalandıkları kolaylıklardan faydalanmalarını sağlamak olduğunu dile getirdi.
AA