Bosna'da entite tartışmaları sürüyor

Bosna-Hersek'in "doğu" ve "batı" şeklinde adeta "görünmez Berlin duvarıyla" ayrılan tarihi ve turistik kenti Mostar, şimdi ülkedeki Hırvatlar için istenen üçüncü entite tartışmalarıyla yeni bir gerilim içine girdi.


Hersek bölgesinin en önemli kenti ve Türk halkının daha çok tarihi köprüsüyle yakından tanıdığı Mostar, Bosna'daki savaş sırasında 1993-1995 yıllarında Boşnaklarla Hırvatlar arasında en şiddetli çarpışmaların çıktığı şehir oldu. Ağır çatışmalar nedeniyle harabeye dönen kentte başlatılan imar çalışmaları bir nebze de olsa Mostar'ın çehresini değiştirse de savaş dönemindeki bölünmeler devam ediyor. Zümrüt yeşili rengiyle görenleri büyüleyen Neretva Nehri üzerine Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından bir "gerdanlık" gibi inşa edilen ve savaş zamanında yıkılan tarihi köprünün yerine yenisi yapıldı, ancak "gönüllerdeki köprü" henüz kurulamadı. Doğu kısmında Boşnakların, batı tarafında Hırvatların yaşadığı kent, adeta "görünmez Berlin duvarıyla" ayrılmış durumda... Savaş öncesinde helikopter ve silah gibi ağır sanayi fabrikalarının bulunduğu, bu fabrikalarda 50 binden fazla çalışanın olduğu, bir zamanlar "üniversiteler kenti" olarak da anılan Mostar, şimdi eski günlerini özlemle anıyor. İşsizliğin yoğun görüldüğü kentte topluma hizmet veren kurumların etnik bazda bölünmesi de dikkati çekiyor. Boşnak ve Hırvatlar için ayrı ayrı hizmet veren 2 hastanenin, 2 üniversitenin, 2 itfaiyenin, 2 posta hizmet biriminin, 2 çöp toplama şirketinin, 2 GSM operatörünün, aynı okulda 2 farklı sınıf, 2 ayrı müfredat, 2 ayrı öğretmenler odasının bulunduğu kentte "entegre" olan ender kurumlardan biri hapishane... Dışarıda ayrı hizmetlerden yararlanan Boşnak ve Hırvatlar, ancak suç işledikleri takdirde girdikleri cezaevinde kendilerine sunulan ortak hizmetten faydalanıyor. Boşnak ve Hırvat futbol takımlarının siyasi hesaplaşmaya dönen karşılaşmalarında Hırvat fanatiklerin taşıdığı "Nazi bayrakları" ise ülkedeki uluslararası toplum yetkililerini her geçen gün daha da endişelendiriyor. Aynı yetkililer, "Bosna-Hersek' class='textetiket' title='Bosna Hersek haberleri'>Bosna Hersek'teki fay hattının merkezinin Mostar olduğuna işaret ederek, buradaki yerel yetkilileri sürekli itidalli olmaya" davet ediyor. -MOSTAR'IN "DAYTON"U 2004'TEN BU YANA KABUL EDİLMEYİ BEKLİYOR- Mostar'da savaşın bitiminin ardından 6 belediye haline gelen kentteki bu karışık yapıya son vermek, şehirdeki etnik gerginliği gidermek amacıyla eski AB Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi Paddy Ashdown, 2004 yılında "Mostar'ın Dayton'u" olarak adlandırılabilecek 55 maddeli, "Mostar'ın Statüsü" adlı bir düzenleme yaptı. Bu düzenlemeyle Mostar tek belediye haline getirildi, icranın başı belediye başkanı, yasama organı ise şehir konseyi olarak belirlendi. Ashdown'un hazırladığı bu statü, 2004 yılından bu yana şehir konseyinde oylanıp kabul edilmeyi bekliyor. Bu statü kabul edilmediği için, içerikle ilgili herhangi bir değişiklik yapılamıyor. Bu nedenle de kentte birçok şey kilitlenmiş ve dondurulmuş halde bulunuyor. Hırvat ve Boşnaklara yönetimde eşit haklar tanıyan bu statüye Hırvat yöneticiler karşı çıkıyor. Hırvatlar, bir süre önce Ashdown'un hazırladığı bu statünün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurdu, ancak mahkeme anayasaya aykırılık görmediği için başvuruyu reddetti. -ÜÇÜNCÜ ENTİTE TARTIŞMALARI- Ülkedeki Hırvatların partilerinin genel merkezlerinin, sendikalarının ve basının da merkezi konumunda olduğu Mostar'da, kentin en hakim noktası olan Hun Dağı'na dikilen dev haç ve batı tarafına yaptırılan, 100 metre kulesi bulunan katedral ise kentin "siluetini" bozduğu gerekçesiyle bir süredir Boşnakların tepkisine neden oluyordu. Ancak bu defa ülke genelinde ve Mostar'da yaşayan Boşnaklar, Hırvat milliyetçi partilerin "üçüncü entite" ve kentin bu entiteye "başkent" olması talebine şiddetle karşı çıkıyor. Mostar'daki bu gelişmeleri, kentin Boşnak, Hırvat ve Sırpların siyasi ve dini temsilcileri AA muhabirine değerlendirdi. Kentteki üç etnik unsurun temsilcileri, Mostar'daki gerilim ve sorunun işsizliğin önlenmesiyle büyük ölçüde çözüme kavuşacağını belirtiyor. -MOSTAR ŞEHİR KONSEYİ BAŞKANI ÇORİÇ- Kentteki "yasama organı" olan Şehir Konseyi Başkanı Murat Çoriç, eski AB Yüksek Temsilcisi Paddy Ashdown'un 2004 yılında hazırladığı statünün Hırvatların engellemesi nedeniyle bugüne kadar kabul edilemediğini belirterek, "Hırvatlar, burada bizimle eşitliğe dayalı bir sistem yerine, kendi egemenliklerinin hüküm süreceği bir hakimiyet sistemi istiyor. Biz buna karşı çıkıyoruz" dedi. Mostar'da yaşayan Boşnaklar olarak eşitlilik ilkesine aykırı bir konsepti asla kabul etmeyeceklerini belirten Çoviç, "Hırvatlar bu düşüncenin aksini Mostar'da barışçıl yollarla asla hayata geçiremez. Ancak hiç kimsenin yararına olmayacak çatışmalarla bu hayata geçirilebilir" diye konuştu. Çoviç, Mostar'ın "üçüncü entite"nin başkenti olma taleplerine de şiddetle karşı çıkarak şunları söyledi: "Barışçıl yolla Mostar, Hırvatların çoğunlukta olacağı yeni bir entitenin merkezi olamaz. Siyasi konsept bu. Böyle bir öneri kimden gelirse gelsin, yeni çatışmaları, problemleri beraberinde getirir. Boşnaklar bir kere Bosna-Hersek'in güneyini savundu. Tekrar onların evleri, şehirleri üzerinden yeni entitelerin oluşturulmasına izin vermezler." Mevcut statünün "mükemmel olmadığını", ancak tüm halkların kimsenin himayesi altında olmadan eşit bir şekilde yaşamasını sağladığını belirten Çoviç şunları kaydetti: "Mostar'ın geleceğini, entegre bir şehir olmasında, yetki alanlarının paylaşılmasında, herkese eşit hakların verilmesinde görüyoruz. Mostar, UNESCO ailesinin bir parçası. Tarihi ve kültürel mirasa, doğa harikası Neretva'ya sahip olduğumuzu da düşünürsek, turizmle, tarım alanındaki yatırımlarla Mostar, Hersek'in merkezi olabilir, entitenin değil. Üniversite, kültür ve sanat şehri olabilir. Uluslararası havaalanımız bulunuyor. Deniz kıyısına, AB üyesi ülkelere olan yakınlıkla Mostar, refah ve huzur kenti olabilir." Murat Çoviç, Boşnakların yoğun yaşadığı Mostar'ın doğusunda savaş öncesi var olan fabrikaların hiçbirinin şu anda çalışmadığını, insanların çoğunluğunun işsiz olduğunu ifade ederek, şu anda uluslararası veya farklı yatırımlarla küçük fabrikaların yapılmasına çok ihtiyaç bulunduğunu vurguladı. Kentin batısında bulunan fabrikaların bir kısmının yapılan özelleştirmelerle Hırvat işletmecilere satıldığını ve o bölgede alüminyum fabrikasında binlerce Hırvatın çalıştığını anlatan Çoviç, kentin doğusundaki eski tütün, metal ve tekstil fabrikalarının yeniden hayata geçirilebileceğini söyledi. -HIRVAT ASILLI BAŞKAN YARDIMCISI- Şehir Konseyinin Hırvat asıllı Başkan Yardımcısı Danijel Vidoviç, Mostar'ın özel bir şehir olduğunu, savaş yıllarında ikiye bölündüğünü, daha sonra 6 belediyeyle yönetilmeye başladığını ifade ederek, "2004 yılında bu belediyeler 'Mostar Statüsü' ile birleşti. Ancak bu statü, işleri daha karmaşık hale getirdi. Çünkü Mostar, ülkenin diğer şehirlerinden farklı yöneltiliyor" dedi. Hırvatların üçüncü entite taleplerini yerinde bulduğunu söyleyen Vidoviç, "Tüm üç halkın haklarını eş tutmak istiyorsak üçüncü entite mantıklı çözüm olur. Avrupa standartlarını uygulayacaksak kimin nerede yaşadığı önemli değil, eşit haklara sahip olmaları önemli" diye konuştu. "Boşnakların üçüncü entiteye karşı olduğunun" anımsatılması üzerine Vidoviç şunları söyledi: "Oluşabilecek 3 federal birlik de etnik olarak temiz olmayacak. Hırvat entitesinde de Boşnakların çoğunlukta olacağı bazı birimler olacak veya bunun tam tersi de olabilecek. Hep Avrupa standartlarını düşünüyoruz. Avrupa standardında bir uygulama ortaya koyarsak, ekonomik anlamda ilerlemeye başlarsak kimin nerede yaşayacağının önemi olmayacaktır." Vidoviç, Mostar'ın şu anda en büyük sorununun işsizlik olduğunu sözlerine ekledi. Bosna-Hersek'te Hırvatların üçüncü entite talebiyle ilgili tartışmalarla yeni bir gerilim içine giren Mostar'da, üç etnik topluluğun dini cemaat liderlerinin, birlik ve barış için birbirleriyle diyalog başlatması umut veriyor. Mostar Müftüsü Seid Smaykiç, Bosna-Hersek'te savaşın, çatışmaların en ağır yaşandığı kentlerin başında Mostar'ın geldiğini ifade ederek, her şeye rağmen kentteki Boşnakların ortak bir hayat ve birleşmiş bir Mostar istediklerini kaydetti. Mostar'ın şu anda bölünmüş bir kent olduğuna dikkati çeken Smaykiç, "Savaş zamanında Mostar Meydanı'nda oluşturulan 'ayrılma çizgisi' bugün de güçlü bir kale. Belki inşa edilmiş bir Berlin duvarı değil, ama insanların kafalarında, bilinçlerinde o kadar güçlü ve kendini belli ediyor ki, gerçekte şehri bu ikiye bölüyor" dedi. Dayton Anlaşmasına karşı Boşnakların yanı sıra Sırpların ve Hırvatların da eleştirileri bulunduğunu söyleyen Smaykiç, en önemli konunun devletin bütün fonksiyonlarını yerine getirebilecek bir anayasaya kavuşması olduğunu vurguladı. Smaykiç, Hırvatların "üçüncü entite" talebinin gerçekçi olmadığını belirterek, "Şu anda iki entite bile fazla. İstediğimiz, ikincisini de ortadan kaldırıp etkin, fonksiyonel bir devlet oluşturmak. Üçüncü entite oluşturulması Bosna-Hersek'i yok olmaya, bölünmeye sürükler. Hersek'te yaşayan Boşnaklar, ne üçüncü entiteyi ne de Mostar'ın buraya başkent yapılmasını kabul eder" dedi. -"TÜRKİYE BÜYÜK ROL OYNAYABİLİR"- Bosna-Hersek'teki gerilimlerin dış güçler tarafından çıkartıldığını ifade eden Smaykiç, "Biz burada Sırplar ve Hırvatlarla asırlar boyu beraber yaşadık. Yine bu bölgede birlikte yaşayacağız. Yeter ki dış güçler elini ülkemizden çeksin" diye konuştu. Mostar'daki sorunun çözümünde Türkiye'nin büyük rol oynayabileceğine işaret eden Smaykiç, sözlerini şöyle tamamladı: "Türkiye, zaten bu bölgede çok iş yapıyor ve pozitif etkisini her alanda hissettiriyor. Türkiye, ekonomik alanda firmaları aracılığıyla yatırımlar yapabilir. Birçok fabrikamız atıl duruyor. Bu fabrikalar açılması halinde Hırvat ve Boşnaklar birlikte çalışabilir. İşte bu birlikte yaşamın bir modeli olabilir. Bunu da ancak Türkiye'nin ve Türk girişimcilerin yapacağına inanıyoruz." -PROF. DR. SKOKO- Mostar'daki 100 metre uzunluğunda kulesi bulunan bölgenin en büyük kilisesi konumundaki Fransisken Manastırı'nın Başrahibi ve Mostar Üniversitesi Teoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Iko Skoko, Mostar halkının savaş döneminde çok trajik olaylar yaşadığını belirterek, bu durumun insanların hayatında derin izler bıraktığını söyledi. Mostar'ın bugünkü durumunun savaş dönemindekinden çok daha iyi olduğunu, en azından insanların güvenlik sorunu bulunmadığını ifade eden Skoko, "İnsanlar birbirleriyle yavaş da olsa iletişim kurmaya başladı. Bunlar belki küçük adımlar olabilir, ancak bu küçük adımlar büyük adımlara doğru gidecektir. Önemli olan bu ilişkileri besleyecek türden çalışmaların yapılmasıdır" dedi. "Mostar'daki ayrışmanın ortadan kaldırılması" yönünde ne tür adımların atılabileceği sorusu üzerine Skoko, 3 aydır manastırda görevde bulunduğuna ve 4 kez Müftü Seid Smaykiç'le görüştüğüne dikkati çekti ve şunları kaydetti: "Savaştan sonra bir rahip olarak ilk kez kamuoyu önünde Müslümanların Kurban Bayramını Müftü Smayiç'i ziyaret ederek kutladım. Bu adımlar karşılıklı olarak iyi sonuç verecektir. Çünkü ziyaretimden orada bulunan 300'e yakın Müslüman din adamı mutlu oldu. Boşnakların ve Hırvatların din ve kültür enstitüleri daha iyi ilişki kurmak için çaba gösteriyor. Bu adımlar iyi sonuçlar verecektir." Türkiye'nin bölgede Boşnaklar, Hırvatlar ve Sırplarla eşit ilişkiler kurma çabalarından da mutlu olduklarını ifade eden Skoko, "Fakat bazen Boşnak olmayan halk, Türkiye'nin sadece Boşnaklarla ilgilendiğini düşünüyor. Ancak biz burada Türkiye'nin Mostar Konsolosluğu ile yakın diyaloglar içindeyiz. Türkiye'nin çabalarını çok iyi biliyoruz" dedi. -PEJANOVİÇ- Mostar'daki Sırp cemaati lideri Ratko Pejanoviç, savaş öncesi kentte 24 bine yakın Sırp bulunduğunu, ancak bu sayının şu anda 7-8 bin civarında olduğunu söyledi. Mostar'da 1992 yılından bu yana Sırplar olarak çok zor dönemlerden geçtiklerini, birçok Sırp'ın kenti terk etmek zorunda kaldığını belirten Pejanoviç, "Burada her şeyden önce insan olmanın zor olduğu dönemlerden geçerek bu günlere geldik. O dönemlerde burada Sırp olmak çok zordu" dedi. Pejanoviç, savaş döneminde evlerini terk eden Sırpların geri dönmek istediğini, ancak işsizlik sorununun en büyük engel olduğunu kaydederek, ülkede en büyük sorunun şu anda Dayton anlaşmasının neden olduğu karışık yapı olduğunu belirtti. "Dayton, sadece silahları susturdu. Alakasız ve bozuk bir yapı ortaya koydu. Hiçbir Avrupa ülkesi Dayton'u kendisi için istemezdi" diyen Pejanoviç, Türkiye'nin şu anda bölgede farklı etnik unsurların tekrar bir arada yaşamasını sağlamaya yönelik girişimlerini takdirle izlediğini kaydetti. Pejanoviç, Kayseri Büyükşehir Belediyesinin davetlisi olarak 29 Ekimde gittiği Kayseri'de hayatında unutamayacağı güzel anlar yaşadığını da belirterek, "Türklerin ne kadar insancıl, misafirperver olduğunu gördüm. Orada gördüklerimi, yaşadıklarımı şu anda kendi cemaatim başta olmak üzere herkesle paylaşıyorum. O nedenle Türkiye'nin burada çok iyi rol alabileceğini düşünüyorum" diye konuştu. -KENTİN DİĞER İLERİ GELENLERİ- Mostar'daki Boşnakların süper lig takımlarından olan ve bir süre önce aynı kentin batı tarafındaki takımıyla karşılaşmasında Hırvat fanatiklerin "Nazi bayrakları" açarak protesto ettiği Velej'in kulüp başkanı Himzo Conko, sporun Mostar'da çatışmalar için araç olarak kullanılmasının üzüntüsünü yaşadığını söyledi. Bosna-Hersek Futbol Federasyonunun Nazi bayrağı açma gibi olaylara karşı daha ciddi yaptırımlar uygulaması gerektiğini belirten Conko, "O bayrakları açanlar savaşı görmeyen gençlerdi. Bu çocukların bulunduğu bir ortamda sporun birleştirici olması mümkün değil bu kentte. Ancak bu durumun düzeleceğine inanıyorum" dedi. Mostar Boşnaklar Kulübü Başkanı ve Şehir Konseyi üyesi avukat Faruk Çupina ise Mostar'daki en büyük sorunun şu anda işsizlik olduğunu vurguladı. Mostar'da geçmişte Boşnaklar üzerine etnik temizlik yapıldığını, her üç Boşnaktan birinin yurtdışına gittiğini ifade eden Çupina, "Her şeye rağmen halklar arasında eşit haklara dayalı olmak üzere yan yana yaşama konusunda sıkıntı yok. Şehrin ikiye bölünmesi, iki belediyeli yapı alması iyi bir yol değil. Hiç kimse komünizm döneminde bize dayatıldığı gibi birbirini sevmek zorunda değil, ancak beraber, karşılıklı saygı içinde yaşanabilir" diye konuştu. Faruk Çupina, Mostar'da Hun tepesine dikilen haç ve kilisenin 100 metre yüksekliğindeki kulesiyle ilgili ise bu girişimleri "kompleks" ve "provokasyon" olarak değerlendirdiğini sözlerine ekledi. AA
<< Önceki Haber Bosna'da entite tartışmaları sürüyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER