13. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde müşteki sıfatıyla dinlenen
Münevver Köz Aşçı olay gününü şöyle anlattı: "C0 koğuşunda PKK'lılar, C1 koğuşunda
DHKP-C'liler, C2 koğuşunda diğer siyasi davalardan yargılanan
sanıklar kalıyordu. Olay günü yattığım koğuşta
ölüm orucunda olan kişiler de vardı. 19 Aralık'tan 2-3 gün önce heyetlerle yapılan tüm görüşmeler kesildi. Bu da bizde
operasyon olacağı fikrini oluşturdu. Operasyona karşı geceleri
nöbet tutan arkadaşlarımız vardı. 19 Aralık'ta
nöbetçi arkadaşlarımız koridorlarda askerlerin olduğunu söyledi. Nöbetçi arkadaşlarımız koğuşlara giremeden
silah sesleri duymaya başladık. Karşı koğuştan askerler bize ateş etmeye başladılar. Bu sırada 2 video
kamera ile operasyonun kaydedildiğini gördüm. Hastaneye gidip kimlik tespitimiz yapılıncaya kadar bu kayıtlar devam etti. Koğuşlardayken içeriye gaz
bombaları atıldı. Tahta sopalarla nefes almak için camları kırdık. Bir saat kadar sonra megafonla teslim olun çağrısı yapıldı. Tavanlara askerler yerleştirilmişti. Askerler tarafından yapılan atışlara karşılık bizde slogan atmaya başladık. Yüzlerce bomba havalandırmaya atıldı. Havalandırmadan nefes alamıyorduk. O esnada farklı bir
gaz bombası atıldı. Bunu soluduğumuzda bizde istemsiz hareketler başladı. Daha sonra soluk alamamaya başladım, baygınlık geçirdim. Kırık olan camlardan hava gelmeye başlayınca kendime geldim. Bombalar atılmaya başlandı. Bu bombalar sonucu yataklarımız yanmaya başladı. Tavanlarda açılan deliklerden askerler tarafından
demir çubuklu hortumlarla gaz veriliyordu. Kendimizi korumak için kalorifer peteklerinin suyunu kullandık. Suyla ıslatılmış havluyla kafamı kapattım.
Asit yağmaya başladı. Saçlarım yandı. Diğer arkadaşlarım da aynı şekilde yandı" dedi.
"Koğuştan çıkmaya çalışırken kafamızın üstünden kurşunlar geçiyordu" diyen Aşçı, "Alt katta bulunan yemekhaneye gittik. Geride kalan arkadaşlarımızı kurtarmak için koğuşa doğru gittiğimde, Birsen Kars'ın yüzünün erimiş halde olduğunu gördüm. Onu alarak aşağı kata indirdim. Koridorlarda askerlerin 'hepinizi
kebap gibi yakacağız' dediğini duydum. 13- 14 arkadaşımızı kurtardık bunlardan biri de Hacer Arıkan'dı. Bir arkadaşımızı kapının yakınlarında sıkışmış halde buldum. Ölmüştü. Biz mutfakta yaralı arkadaşlarımıza
yardım etmeye çalışırken mazgal kırıldı. Yemekhaneye bombalar atılmaya başlandı. Sonra sağlam olan arkadaşlarımızı da alarak, gardiyanların odasına götürdük. Yanan arkadaşlarımızın kıyafetlerini çıkarttığımızda, elbiselerinde
yanık olmadığını ama vücutlarında yanık olduğunu gördük. Daha sonra havalandırmaya çıktık. Askerlerin karşısına geçerek el ele tutuşup
halay çektik. Üzerimize itfaiye hortumuyla tazyikli su sıktılar. 2 saat bu suya maruz kaldık. Askerler bizi çember içine aldılar. Komutan 'Operasyon bitti. Tek tek teslim olun' dedi. Biz de onlara karşılık verdik. Askerler daha sonra çemberi daralttı ve bizi yere düşürdüler. Bizi sürükleyerek koridora çıkardılar. Bahçeye çıkartıldığımızda bir askeri aracın bizi beklediğini gördüm. Çok sayıda
ambulans bekliyordu" ifadelerini kullandı.
Şikayetçi avukatı
Selçuk Kozağaçlı,
duruşmaya katılan 27 sanık hakkında
tutuklama kararı çıkarılmasını ve duruşmaya katılmayan diğer sanıklar hakkında
yakalama kararı çıkarılmasını istedi. Sanık avukatları da müvekkillerinin duruşmadan vareste tutulmasını istedi. Mahkeme heyeti tutuklama ve vareste tutulma taleplerini reddederek duruşmayı bugün saat 10.00'a erteledi.
Duruşma çıkışında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan sanık avukatlarından
Ünal Güllüoğlu, tüm sanıkların aynı doğrultuda ifade verdiğini ve duruşmaya bugün devam edileceğini dile getirdi. Duruşma sonrası müşteki yakınları adliyenin önünde slogan atıp, şikayetçilere
destek verirken, yargılanan tutuksuz sanıklar adliyenin arka kapısından çıktı. Sanıklar basın mensuplarının ısrarlı sorularını cevapsız bırakarak, adliyeyi terk etti.