Türk tarafı ise Hukuk Komitesinden çıkan sonucu büyük bir üzüntüyle karşıladı. Çıkan sonucun süren müzakereleri tıkayacağı yolunda yorum yapan
KKTC Cumhurbaşkanlığı, "AB çözümsüzlük politikasını adeta
teşvik edilmiştir." yorumunda bulundu.
Rum
Hükümet Sözcüsü Stefanos Stefanu, sonucun gayet olumlu olduğunu ve Rum tarafının başarılı çalışmalarının sonucu olduğunu belirtti. Stefanu, konu hakkında yaptığı açıklamada, bu kararın Rum Yönetimi Başkanı Dimitris
Hristofyas, hükümet, ilgili birimler,
siyasi partiler ve
Avrupa Parlamentosu'nun 6 Rum üyesinin sıkı ve koordineli çabalarının sonucu olduğunu söyledi. Stefanu çıkan kararın net bir sonuç olmadığını fakat gelişmenin seyrini belirlediğine de dikkat çekti.
AKEL
Basın Sözcüsü Stavros Evagoru, konuyla alaklı olarak, kararın; doğrudan ticaret tüzüğünün reddedilmesi yönünde ciddi ve olumlu bir adımı teşkil ettiğini söyledi. Evagoru yaptığı açıklamada yaşanan gelişmenin
Kıbrıs sorununun çözümünde sürece fayda sağlayacağını iddia etti. Evagoru, tüzüğün; mutlak ret edilmesine değin mücadele edeceklerini de vurguladı.
DİKO Basın Sözcüsü Fotis Fotiu, ise AP Hukuk Komitesi'nin kararının, Rum tarafının tezlerinin benimsenmesinin ve Rumların haklılığını kanıtı olduğunu iddia etti.
KS EDEK Başkanı Yannakis Omiru konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Hukuk Komitesi'nin kararını memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.
EVRO.KO Başkanı Dimitris Şilluris, karardan memnun olduklarını söyledi.
Rum Çevreciler ve Ekologlar Hareketi ise, açıklamasında, kararı memnuniyetle karşıladı ve bu olumlu gelişmenin rahatlamaya yol açmaması gerektiğine dikkati çekti. Çevreciler, uyum ve
hedef olduğu zaman, "düşmanların" planlarının göğüslenmesini başarmalarının mümkün olduğunun, ispatlanmakta olduğunu belirtti.
DİSİ Basın Sözcüsü Tasos Mitsopulos, kararın alınmasında Avrupa Halk Partisi'nin katkısına vurgu yaparak kendileri için bu kararın bir
istasyon olduğunu söyledi.
Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı
Martin Schulz, Fileleftheros gazetesine yaptığı açıklamada, takınılacak tavra ilişkin nihai karar alınmasından önce doğrudan ticaret tüzüğüne ilişkin uzman görüşünün gerek hukuki parametrelerini gerekse siyasi manzarasını açıklığa kavuşturmayı arzuladığını söyledi.
"KIBRIS TÜRK HALKININ AB KURUMLARINA GÜVENİ SARSILMAKTADIR"
Konuyla alaklı olarak da KKTC Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada gelişen durumun AB'ye güven konusunda büyük yaralar açtığına dikkat çekildi. Açıklamada, "Son 6 yılda yaşanan bu süreç Kıbrıs Türk
halkının genel olarak Avrupa Birliği'ne, özelde de bazı kurumlarına olan güvenini daha da sarsmış ve sarsmaktadır. Gerek AB yetkililerinin 2004 referandumları öncesinde vermiş olduğu sözler, gerekse 26
Nisan 2004'te AB'nin en önemli kurumunca alınan resmi karar, aradan geçen 6 yılda havada kalmış ve hayata geçirilmemiştir. Bu konuda dün yaşanan gelişmenin Kıbrıs Türk halkıyla AB arasında ciddi bir güven krizi yaratacağı aşikârdır." ifadelerine yer verildi.
AB'nin irade ortaya koymamış ya da koyamamış olmasının, Kıbrıs'ta kapsamlı çözümü engellemeye çalışan tarafın haksız ve tek yanlı olarak AB'ye üye yapılmasından sonra bir kez daha ödüllendirilmesi sonucunu doğurduğu savunulan açıklamada, çözümsüzlük politikasının bu şekilde adeta teşvik edildiği vurgulandı. Yazılı açıklamada, "Bu tutum ve irade eksikliği, görüşme masasında uzlaşmaz tavır takınmakta olan Rum tarafının pozisyonunu hiç kuşkusuz daha da katılaştıracak, kalıcılaştıracaktır." ifadelerine yer verildi.
"KIBRIS TÜRKÜ ALTI YILDIR BOŞ YERE BEKLETİLDİ"
Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Yaklaşık 20 yıl boyunca sorunsuz olarak yapabildiğimiz ancak 1994 yılında Avrupa Toplulukları Adalet Divanı tarafından alınan karar sonucu engellerle karşılaştığımız AB ile ticaret konusunda bu adımın atılamamış olması ve Kıbrıs
Türkü'nün 6 yıldır boş yere bekletilmesi, AB'nin verdiği sözleri yerine getirmekteki isteksizliği ve acizliğini göstermesi bakımından da son derece önemlidir. Bu gelişme BM zemininde devam eden müzakerelere, AB'nin olumlu katkısının olamayacağının bir tescilidir. Avrupa Birliği'nin, içerisine almış olduğu bölünmüş bir ülkeye ilişkin politikalarını yeniden gözden geçirmesinin zamanı gelmiş ve geçmektedir."
(CİHAN)