Büyükelçi Marc Pierini, Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Vekili Yücel Aka'yı ziyaret etti. Ziyarette yaptığı konuşmada Çanakkale'de bulunduğu süre zarfında Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB)'ye katılım sürecini anlatacağını, süreç hakkında bilgi vererek, buradaki kişileri dinleyip, onların endişelerini öğreneceğini belirtti. AB'ye katılım sürecinin iki farklı ayağının olduğuna dikkat çeken Marc Pierini, bunlardan birinin çeşitli başlıklarla ilgili olarak yürütülen müzakere süreci olduğunu hatırlattı. Sürecin ikinci ayağında ise Türkiye'deki katılım öncesi mali yardım programı olduğunu söyleyen Pierini, bu programın amacının Türkiye'nin, AB'ye katılımından önce standartlarını her alanda yükselterek, katılıma hazır hale gelmesine yardımcı olmak olduğunu ifade etti. Türkiye'deki iş alanları ile AB'deki iş alanları arasında daha fazla bağlantının tesis edilmesine yardımcı olduklarını söyleyen Pierini, ''Bu sebepten dolayı Türkiye Odalar Borsalar Birliği (TOBB) ile iş sektörünün bilgilendirilmesine yönelik yoğun bir işbirliğimiz, ortaklığımız mevcut. Şu anda 15 adet AB Bilgi Merkezi bulunuyor. Ayrıca önümüzdeki ay iki AB Bilgi Merkezi'nin daha açılması öngörülüyor. Bunlar İstanbul ve Ankara'da olacak. Yakın zamanda da bu bilgi merkezlerinin sayısını 20'ye yükselteceğiz.'' diye konuştu. Yabancı şirketlerin Kazdağları'nda mahkeme kararına rağmen siyanürle altın aramayı sürdürdüğü yönündeki soruları da cevaplandıran Pierini, bu konuda öncelikle AB'ye katılım sürecinin doğasının ve bu süreçte AB'nin rolünün anlaşılması gerektiğini hatırlattı. Türkiye'ye AB'nin çevre alanındaki standartlarına uyum sağlaması çağrısında bulunduklarını ve bunu iki şekilde yaptıklarını sözlerine ekleyen Pierini, şunları söyledi: ''Bunlardan birincisi müzakereler aracılığı ile yürüyor ki, çevre ile ilgili başlığın önümüzdeki günlerde müzakerelere açılmasını ümit ediyoruz. İkinci ayak ise katılım öncesindeki mali yardım oluyor. Bu da Türkiye'nin AB'ye katılımdan önce de AB'nin ilgili standartlarına uyum sağlaması sürecidir. Bu da, şu anlama geliyor; biz bu süreçte Türkiye'ye AB'nin çevre standartlarına uyum sağlama konusunda yardımcı oluyoruz. Ama biz Türkiye'de AB mevzuatının uygulamaya konmasını, yürürlüğe konmasını gerçekleştirmiyoruz. Çünkü Türkiye henüz AB üyesi değil. Yani hukuki açıdan bu şu anlama geliyor; hukuki olarak benim Türkiye'deki yetkililere, 'bunu durdurun, ya da şunu durdurun' deme yetkim yok. Çünkü bizim zaten rolümüz bu şekilde değil." (CİHAN)