Konuyla ilgili yazılı açıklama yapan Alimgil, güneşten dünya yüzeyine yansıyan ultraviyole ışınlarının hem
deri, hem de gözde
hasarlara neden olabildiğini vurgulayarak, özellikle açık tenli ve açık
renk gözlü kişilerle, açık ve güneşli ortamlarda çalışanların daha çok risk altında olduğunu belirtti.
Alimgil, güneşten yansıyan zararlı ışınların çoğu atmosfer tarafından filtre edildiği halde, dünya yüzeyine ulaşan ultraviyole ışınlarının yanıklara, değişik deri kanserlerine, gözle ilgili bazı hastalıklara yol açabildiğine işaret etti.
Prof. Dr. Levent Alimgil, şu bilgileri verdi:
''Kornea ve gözün merceği olan
lens gibi gözün şeffaf ortamlarından ultraviyole geçer. UV-B ve UV-C
korneada kurumaya bağlı kornea enfeksiyonu yapabilir. Batma, kaşıntı, yanma, kanlanma görülür. Gözün saydam tabakasında uzun süreli UV'ye maruz kalma sonucunda kalınlaşmalar görülür. Bu oluşumlar, gözün beyaz zarında sarımsı, kanlanmış nokta veya lekeler olarak izlenir. Birçok klinik gözleme göre uzun süreli güneş ışınlarına maruz kalmanın katarakt oluşumuna etkisi olduğu iddia edilir.''
Alimgil, UV'nin gözün retina tabakasında hasar yapabileceğini, güneşe direkt bakıldığında ''solar
körlük'' denilen retinada gözün görme fonksiyonunu yapan sinir tabakasında hasar oluşabildiğini ve bu hasarların bir kısmının kalıcı olduğunu kaydetti.
Gözü güneşin ultraviyole ışınlarından korumak için
güneş gözlüğü kullanılması gerektiğini belirten Alimgil, ''Koruma için takılan güneş gözlüğünün yüzde 100 ultraviyole koruma faktörlü olması gereklidir. Özellikle de açık tenli ve açık renk gözlü kişilerle açık ve güneşli ortamlarda çalışanlar daha çok dikkat etmelidir'' dedi.