İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesinde savunmasını yapan
Veli Küçük, ''İddia makamının, olmayan
örgüte suç ve suçlu bulmak için başvurduğu yollar adeta hukuk skandalıdır'' diye konuştu.
Soruşturma savcısının, aleyhinde
tanıklık yapması karşılığında bazı
sanıklara çeşitli vaatlerde bulunduğu öne süren Küçük, davada yargılanan 80 sanıktan 50'sine benzer teklifler yapıldığını iddia etti.
Bu kapsamda bazı sanıkların dinlenmesini istediğini belirten Küçük, ''Kişiler birbirlerine
komplo kurabilir. Ancak devlet vatandaşına komplo kurmaz. Bu komplo
Veli Küçük'e değil, Veli Küçük üzerinden TSK'yadır. Bu ülkenin ordusuna bu kini anlayamıyorum'' dedi.
Görülmekte olan davanın ve bu konuda sürdürülen
soruşturmanın ''günah keçisi'' olarak ilan edildiğini savunan Küçük, yıllarca
terörle mücadelede görev aldığını ve çeşitli terör örgütlerine karşı mücadele ettiğini anlattı.
Bu açıdan savcıların hakkında
gizli tanık bulmakta güçlük çekmediklerini umduğunu belirten Küçük, ''
Dilovası'' adlı gizli tanığın da beyanlarından anlaşıldığı üzere
DHKP-C örgütü üyesi olduğunu ve kimliğinin de zaten açığa çıktığını söyledi.
Söz konusu tanığın ifadesinde, hakkında istihbarat yaptığını ancak örgütün
eylemde bulunmamasına şaşırdığını anlattığını kaydeden Küçük, bunun bile tanık konusunda bir fikir verebileceğini söyledi.
Küçük, ''Veli Küçük yok olabilir. Bu önemli değildir. Türk ulusu v
e devleti ilelebet kalacaktır'' dedi.
Zihni Çakır'ın kitabını eleştiren Küçük, kitaptaki anlatımlara ilişkin suç duyurusunda bulunduğunu, Çakır'ın bu konuda cezaya çarptırıldığını söyledi.
Küçük, Çakır hakkında cezaya hükmeden hakime ilişkin soruşturma başlatılmış olabileceğini de ifade etti.
-KÜÇÜK HAKKINDAKİ SUÇLAMALAR...-
Hakkındaki suçlamaların tümünün ya gizli tanıkların ya da Osman
Yıldırım gibi
tutukluların ifadelerine dayandığını savunan Küçük, söz konusu ifadelerin yasal geçerliliğinde tartışılır olduğunu kaydetti.
Küçük, gizli tanıkların ve
Osman Yıldırım gibi sanıkların ifadelerinin
iddianameden çıkarılmasını istediğini de söyledi.
Hakkındaki komploların ceza evine girdikten sonra da sürdüğünü dile getiren Küçük, ceza evinde bazı kişilerin kendisine
mektup göndererek isteklerde bulunduğunu anlattı.
Bu kişilerden birinin, tanımadığı Durmuş Anuçin olduğunu belirten Küçük, şöyle devam etti:
''Bana gayet
samimi bir ifadeyle mektup yazmıştı. Benden
avukat talep ediyordu. Araştırdığımda
Türkiye'de herhangi bir işlenmiş
faili meçhul cinayetleri üstlenen biri olduğunu öğrendim. Bir dilekçeyle mektubu ceza evi idaresine iade ettim. Bu kişinin savcı
Zekeriya Öz ile görüştükten bir gün sonra bana mektup yazmış olması düşündürücüdür. Yine ismen tanıdığım
Oğuz Yorulmaz'ın annesi Nurhan Yorulmaz'ın faali meçhuller için benim adımı kullanması da düşünülmesi gereken bir durumdur. Bunlar hep araştırılması gereken, komplo kokan konulardır.''
Medyayı
kontrol altına aldığının belirtildiğini de kaydeden Küçük, bu iddianın doğru olmadığını, hakkında engellemeyemediği bir sürü yayın yapıldığını ifade etti.
Küçük, medyadan tanıdığı iki kişinin Güler Kömürcü ve Vedat Yenerer olduğunu, bu kişileri tanımasının da medyayı kontrol altına aldığı anlamına gelmeyeceğini söyledi.
Geniş bir çevresi olduğunu belirten Veli Küçük, ''Her kurumdan
selam verdiğim insanla örgüt faaliyeti mi yürütüyorum?'' dedi.
Türk ve
Kürt çatışması yaratmaya çalışmakla suçlandığını da belirten Küçük, yıllardır yaptığı bütün konuşmalarında Türk ve Kürtlerin aynı soydan olduğunu savunduğunu aktardı.
Ziya Gökalp'ten bu konuda bir dörtlük okuyan Küçük, Azerbaycan'ın 17 bin kilometre kare toprağının işgal altında bulunduğunu, bu topraklardan
Ermenilerin çıkacağını söylediği için suçlandığını öne sürdü.
Küçük ''Ben tutuklandığımda Ermeni televizyonlarında
şenlikler düzenlendi. Bu bana dokundu. Beni Türk yargısı yargılayacak. Asarsa da kabulüm, ama Ermeni televizyonları şenlik düzenleyemez'' dedi.
-İDDİANAMEDE ADININ GEÇMESİ...-
İddianamede adının 1874 kez geçtiğini belirten Küçük, bunun kasıtlı olduğunu savundu.
Küçük, ''İddianameyi okuyan kişi, suçlu imajıyla okuyacaktır. Bu da bilinçaltına yerleşecektir. Bu
senaryo TSK ve benim üzerimden yazılmıştır. Bundan daha iyi karalama sistemi yoktur. Bunu CIA iyi bilmektedir'' şeklinde konuştu.
Örgüt faaliyeti kapsamında TSK'ya sızmaya çalıştığının iddia edildiğini belirten Küçük, bu faaliyetler sırasında yanında yer aldığı önü sürülen kişileri tamamına yakınının
emekli asker olduğunu kaydetti.
Küçük,
telefon görüşmelerinin sayısının da abartılı olarak iddianamede yer aldığını savundu.
Görüşmelerinin iddianamede defalarca kullanılarak
zihin karıştırıldığını savunan Küçük, şöyle konuştu:
''Mesela
Sami Hoştan ile yaptığım bir konuşmada 'hallederiz' kelimesi eklenerek bu suç örgütüne
delil olarak gösterilmiştir. Oysa telefon çözümlemesinde bu kelime yoktur. Sonra
Sedat Peker ile yaptığı görüşme örgütün hiyerarşik yapısına delil olarak gösterilmiştir. Ev aradığım dönemde Sedat Peker bir ev bulmuştur. Zaten pahalı olduğu için o evi tutmadık. Konuşma buna ilişkindir. Başka bir içeriği yoktur. Bu doğrudan doğruya suç
icat etmektir.''
Elektronik
posta adresi olmadığını, bunu almamakla da isabetli davrandığını düşündüğünü belirten Küçük, şirket mailimi Osman Baydemir'e eylem yapılması konusunda gelen bir
elektronik postayı da hemen yetkililere bildirdiğini anlattı.
Savcılık sorgusu sırasında bu elektronik postanın üzerinde durulmadığını öne süren Küçük, ''Adıma elektronik posta adresi olsaydı, bu iddianame 2455 sayfa daha olurdu. Bana gönderilen veya göndertilen elektronik postalar da eklenirdi'' dedi.
Emniyetteki sorgusunda tek hedefin Türk ordusu olduğunu önü süren Küçük, yöneltilen soruların hepsinin generallerle ilgili olduğunu söyledi.
Küçük, ''Bunları bana soracaklarına beraber kitabını yazdıkları Şamil Tayyar'a sormaları daha isabetli olurdu'' diye konuştu.
Kendisine soru soranların bu senaryoya çok inandıklarını söyleyen Küçük, bu nedenle bir ara kendisinin de şüpheye düştüğünü, endişelendiğini, böyle bir şey varsa üst kademenin haberinin olmadığını düşündüğünü anlattı.
-''BÜYÜK KISMI BURADA TANIŞTI''-
Küçük, şunları söyledi:
''Gözaltına alınan kişileri gördükçe bırakın üst kademeyle böyle bir örgütlenmeye gitmeyi, üst kademeyle ziyaretçi olarak bile görüşemezler. Bu davada sanık olarak bulunan kişiler örgütlenmek bir yana çoğu birbirini tanımıyor. Büyük kısmı burada tanıştı. Bunlara iki okey masası kur desen, kuramazlar. Yarısı birbiriyle kavgalı. Yarısı bugün
tahliye olsa şehre gitmek için kamyon bekleyecek. İstanbul'a gidecek parası yok. Biz mi devirecektik, biz mi yıkacaktık? Takdirlerinize bırakıyorum.''
Sorgusu sırasında kullanılmaya çalışıldığını önü süren Küçük, tutuklanmasından çok kendisini bunun üzdüğünü söyledi.
Küçük, ''
Deniz Feneri de dahil hiçbir örgüt ve örgüt üyesini tanımıyorum. Ancak F
tipi örgütlenmeyi bu vesileyle tanıdım'' dedi.
Ajandasındaki notların göreviyle ilgili çalışmalar olduğunu, görevleri sırasında istihbarata her zaman ihtiyaç duyduğunu, her meslekten ve tipten kişiyle bu nedenle
iletişim kurduğunu, zaman zaman
yurt dışı istihbarata ihtiyacı olduğunu anlatan Küçük, bunların örgütsel faaliyet olarak görülmesini eleştirdi.
Bu görevleri sırasında kendisine çok sayıda
belge ve doküman gönderildiğini, mektupla gelenler olduğunu bu durumun emekliliğinden sonra da devam ettiğini söyleyen Küçük, şöyle konuştu:
''
Adil Serdar Saçan ile ilgili belgeler de böyle geldi. Bu bilgilerin nasıl geldiğini şimdi anlıyorum. Çünkü belgelerdeki anlatımlar Emniyette
Adil Serdar Saçan'a düşman olan kişiler tarafından hazırlanmıştı. Adil Serdar Saçan, beni 1 yıl boyunca dinletmişti. Bunu şimdi öğreniyorum. O belgeleri de bana göndererek Saçan'ın üzerine gitmem istendi. Ancak ben o belgeleri dosyalayıp bir kenara koymuştum.''
-DANIŞTAY SALDIRISI...-
Cem Ersever ile ilgili bilgileri ve
Danıştay saldırısına ilişkin
Muzaffer Tekin konusundaki notlarının savcı tarafından örgütle ilgili değerlendirildiğini belirten Küçük,
Muzaffer Tekin'in saldırıyla suçlandığını, kendi adının bu saldırıyla ilgili geçirildiğini bu nedenle konuyla ilgilendiğini söyledi.
Küçük, Danıştay üyelerine saldırının
yaşam felsefesine ters olduğunu kaydetti.
Cem Ersever ile ilgili aldığı notları da yetkililere ilettiğini belirten Küçük, Öztürkler internet sitesinin açılışında yaptığı konuşmanın hedefe konulmasına neden olduğunu savundu.
İllegal ticari faaliyetlerde bulunduğu iddiasını da eleştiren Küçük, şöyle devam etti:
''Mersin'den Irak'a bir sevkıyat yapılacaktı. Uluslararası bir şirketti. Bizden güvenlik hizmeti istedi. Irak'a geçemeyeceğimiz için o bölgeden başka bir güvenlik şirketiyle anlaştık. İyi para getirecek bir işti. Ancak daha sonra bu sevkıyatın
Amerikan askerlerine gideceğini öğrendim. Ve prensiplerim gereği işten vazgeçtim. Sayın savcının yurt dışında faaliyet gösterdiğim yönündeki iddiası buna dayanmaktadır herhalde...''
Şirketinin durumunun iyi olmadığını, çalışanlarının maaşlarını bile kişisel kefaletiyle aldığı krediyle ödediğini belirten Küçük, ''Sayın Başkanım; Veli Küçük olarak yaşamak çok zor. Başka biri olsa gider adamın dişini söker, gider alacağını alır. Ben telefon etsem ertesi gün tehdit edildik diye televizyona çıkarlar. Gayri yasal yerlerin korumasını almazsanız şaibeli işlere girmezseniz kar edemezsiniz. Zaten devlet ihaleleri Veli Küçük'e verilmez. Onların yeri ayrıdır'' dedi.
Köydeki evinin kümesindeki tavuğunun altındaki samanın bile araştırıldığını söyleyen Küçük, buna rağmen hala hakkındaki iddiaların son bulmadığını kaydetti.
Türkiye'nin zor ve kritik bir süreçten geçtiğini belirten Küçük, ''Emniyetteki F tipi yapılanma
emniyet altına alınmadan Türkiye'nin güvende olmayacağını'' savundu.
-''NEMRUT MUSTAFA DİVANI...''-
Veli Küçük, şunları söyledi:
''Benim suçum
Türkiye Cumhuriyeti ve bölünmez bütünlüğüne bağlı olmam,
Atatürk'ün izinde olmam, Atatürk ve Türk milliyetçisi olmam, 'Ermeniler 17 bin kilometre kare toprağımızdan derhal çıkacaklar' demem, 'bir soykırım varsa 1992 yılında Azerbaycan'da Ermeniler tarafından yapıldı' demem, ABD ve AB karşıtı olmam, '
İslam İslamdır, İslamın ılımlısı yumuşağı, yuvarlığı olmaz' demem, Atatürk'ün birinci emri olan görevimi yerine getirmemdir. Buradan ya tam olarak aklanıp çıkacağım, çıkmalıyım, ya da yok olmalıyım. Hakkımdaki iddialar arasında yıllarca mücadele ettiğim terör örgütlerine ilişkin de iddialar bulunmaktadır. Hakkımdaki iddialar vatana
ihanet kapsamındadır. Bunlar benim taşıyamayacağım suçlamalardır. Bölücülerin Nemrut Mustafa divanını kuramayacaklarından eminim. Takdir yüce
mahkemenindir.''
Savunmasını tamamlayan Küçük'ün, mahkeme başkanı Köksal
Şengün tarafından daha önce verdiği ifadeler okunmaya başlandı. Emniyet ifadesinin okunması sırasında söze giren Küçük, savunmasında belirttiği konular dışında ifadelerini kabul ettiğini söyledi.
Bunu üzerine Küçük'ün Emniyet ifadesini okumayan Şengün,
savcılık ifadesinden hatırlatmalarda bulundu.
Küçük, evinde ele geçtiği öne sürülen belgeleri kabul etmediğini, bu konudaki Emniyetin hazırladığı tutanakları da kabul etmediğini belirterek, ayrıntılı açıklamanın avukatları tarafından yapılacağını söyledi.