Koç ve Kılıçdaroğlu, yaptıkları başvuruda, Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Sosyal Sigortalar Kanunu,
Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ve
Emekli Sandığı Kanununun yürürlükten kaldırıldığını hatırlattı.
İptali istenen kurallar ile yapılan düzenlemelerin hukuk güvenliğini zedelediği ifade edilen başvuru dilekçesinde, yürürlüğe giren
kanun ile elde edilen sosyal güvenliğe yönelik kazanımların geri alındığı kaydedildi.
Koç, başvuru dilekçesini
Anayasa Mahkemesine sunduktan sonra, ''Tedavi Yardımına İlişkin Uygulama Tebliği''ne ilişkin yaptığı yazılı açıklamayı okudu.
Resmi Gazetede 1 Temmuz 2006 günü yayımlanan genelgeye göre insan ve insan sağlığının ikinci plana itildiğini ve IMF direktiflerinin ön plana çıkarıldığını savunan Koç, ''IMF sağlık harcamalarına hükümetten önlem almasını istemiş, IMF'den bu talimatı alan hükümet 'vur deyince öldürmüş' sağlığı insanlar için ulaşılamaz noktaya taşımıştır'' dedi.
''
Türkiye Cumhuriyeti
Hükümetine hangi kalemlerden tasarruf edeceğini söylemek kadar ileriye gidebilecek bir ilişki, Türkiye'nin nasıl müstemleke haline getirildiğinin ibret veren bir belgesi olarak tarihe geçecektir'' diyen Koç, Türkiye'de sağlığın iyi yönetilmediğini ve adına sağlıkta dönüşüm denilen bir dizi düzenlemeyle, sağlık sektörünün kaosa sürüklendiğini savundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ''Her
hasta istediği
hastaneye gidecek, kamu-özel hastane ayrımı bitmiştir'', ''Her hastanın hekim seçme özgürlüğü olacak'' ve ''18 yaşına kadar tüm çocuklar
ücretsiz
tedavi olacak'' dediğini hatırlatan Koç, hastanelerdeki
uygulamalarla bu sözlerin doğru olmadığının ortaya çıktığını vurguladı.
Tebliğin kendi içinde de
adaletsiz olduğunu savunan Koç,
Sağlık Bakanlığının bir iç hastalıkları uzmanına, aynı hastalığı tedavi ettiği ortama göre farklı ücret ödeyeceğini anlattı.
Sağlık Bakanlığından, aynı hastalığın farklı fiyatlandırılmasının mantığını soran Koç, ''Bunun sağlıkla ne ilgisi var? Bu tabloyu eleştirmesi gereken Sağlık Bakanlığı, bu tebliği savunuyorsa
bakanlık koltuğunu bir tüccara bırakmalıdır. Zaten tüccar
siyaset anlayışı da bunu gerektiriyor'' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu da bir gazetecinin, bugün basında yer alan Suudi
işadamı Yasin El Kadı ile ilgili haberleri hatırlatması üzerine, Başbakan Erdoğan'ın, ''El Kadı'ya kefil olduğunu'' söylemesinin zihinlerde bazı şüpheleri doğurduğunu söyledi.
Bu şüphelerinden en önemlisinin, El Kadı'nın Türkiye'de bulunup, bulunmadığı olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, El Kadı'nın yasaklı olduğu dönemde Türkiye'deki şirketlerinin
genel kurul raporlarına
imza attığını bunun da şüphelerini güçlendirdiğini söyledi.
''Yasin El Kadı, bir başbakanın kendisine kefil olduğu bir ülkede yaşamak ister'' diyen Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın bir an önce konuya ilişkin bir açıklama yapması gerektiğini belirtti.
Haluk Koç da konuyla ilgili olarak, ''El Kadı ile ilişki, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin nasıl bir sermayeyle ilişkisi olduğunu, siyasi omurgasını ve anatomisini ortaya çıkarıyor'' dedi.