Le Figaro'nun 3
Eylül 2008 tarihli sayısında yer alan değerlendirmede, çevresinde gelişen tüm olaylarla
Türkiye'nin vazgeçilmez hale geldiği belirtilerek, "
Kafkasya krizi, çok sayıda çatışmanın hüküm sürdüğü bir
bölgede Türk diplomasisine merkezî ve eşsiz bir rol veren hareketli gelişmelerin yalnızca son bölümünü oluşturuyor.
İsrail ve
Suriye arasındaki mediator rolü, Şam'da Nicolas Sarkozy'nin katıldığı dörtlü zirvenin temelini teşkil ediyor.
Körfez ülkeleri temsilcisi
Katar,
Arap Ligi başkanlığını yürüten Suriye,
Fransa ve Türkiye, İsrail-Suriye barışı perspektiflerini değerlendirmek üzere en yüksek seviyede bir araya geliyor." deniliyor.
Başmakalenin devamında şu görüşlere yer veriliyor: "Bu
buluşma üç dikkat
çekici değişimi beraberinde getiriyor: Fransa'nın Yakın Doğu'ya dönüşü, Suriye rejiminin kapalı politikasının sonu ve Türkiye'nin merkezleşmesi. Bu durum başka önemli dosyalarda da kendini gösteriyor. Kürdistan'ın
Ankara'nın önceliği olan
Irak'ta, Türkiye'nin diğer komşusu İran'da, önemi önümüzdeki aylarda artacak olan NATO - AB ilişkilerinde. Özetle Türkiye,
AB üyeliği,
Kıbrıs meselesi ve iç karşıklıklarının ötesinde her yönden cezbedici konumda. Kafkasya bunun örneği. Bölge Ankara için olduğu kadar
Rusya için de stratejik değere sahip ve iki güç arasındaki çekişme eskilere dayanıyor. Türkiye herşeye rağmen Rusya ile ortak çıkarlar paylaşıyor. Komşularının istikrarsızlığa düşmesini istemeyen Türkiye, NATO'nun
Bükreş zirvesinde Gürcistan'ın birliğe hızlı üyeliğine Fransa ve Almanya'nın yanında yer alarak muhalefet etmişti.
Hazar Denizi petrollerini taşıyan
boru hatlarının dünyaya açıldığı ülke olan Türkiye Gürcistan'ın en büyük yatırımcısı.100 bin Abhaz mülteciye ev sahipliği yapıyor."
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün
Ermenistan ziyaretine de yer verilen değerlendirmede, şöyle deniliyor: "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Cumartesi günü Ermenistan-Türkiye
futbol maçı dolayısıyla Erivan'a düzenleyeceği daha önce örneği olmayan ziyaret Ankara'nın Kafkasya'ya daha çok nüfuz etme isteğini ortaya koyuyor. Türkiye son olarak anahtarlarını boğazlarda elinde tuttuğu Karadeniz'in bekçisi. Buradaki etkisi Moskova'nın bir sonraki oyun hamlesi olarak görülen Ukrayna'dan hissediliyor. Gürcü krizinin ardından Kafkasya'nın durumu üzerine ulaslararası bir konferans düzenlenirse Türkiye en önemli katılımcılardan biri olacak.
Irak savaşı sırasında ABD ile arasına mesafe koyan bu ülkeyle
Avrupalılar el ele vererek çalışmalı, tabi eğer Kremlin'le oynanan çok riskli oyundan hasarsız çıkmak istiyorlarsa. Türkiye ve Fransa'nın üstlendiği çok sayıdaki bölgesel girişim, Avrupa Birliği'ne
adaylık konusundaki çift taraflı krizin aşılması için kaçırılmaması gereken bir fırsat sunuyor."
Cihan