Tuncay Şanlı'nın bir internet sitesinde kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplar şöyle:
-Sevgili Tuncay, bize İngiltere'ye transferinden başlayarak günümüze gelene kadar neler yaşadın, neler yaptın anlatır mısın?
-Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz sezonun sonunda
Fenerbahçe'den ayrıldım ve şimdiki
takımıma, yani Middlesbrough'ya geldim. İlk günlerim kesinlikle çok zor geçti. Aslında bunu söylememe de gerek yok. Sizler de, beni sevdiğine inandığım dost ve büyüklerim de bu durumu biliyorsunuz. Çünkü beni yakından izlediğinizi iyi biliyorum. Evet dediğim gibi oldukça zor geçen, uzun bir süreç yaşadım. Ancak bu zor dönem içinde
futbolcu arkadaşlarım ve hocamdan büyük
destek aldım. Birbirlerinden ayırmak istemem ancak O'neil, Wheater ve Downing'in yerleri bir başka diyebilirim. Yaşadığım o zor dönemde bile hiç, "Keşke İngiltere'ye gelmeseydim" demedim. Şimdi hem takımım hem de benim adıma işler iyi gidiyor. Yani tüm sorunlar geride kaldı, kısacası çok mutluyum. İşin aslında, ilk günlerimde yaşadığım sıkıntıların kökeninde yatan gerçek şuydu; Türkiye'deki
futbolcu mantalitesiyle, İngiltere'deki arasındaki çok temel farklılık. Öyle ki
antrenman tekniğinden saha içi stratejisine, günlük
yaşam perspektifinden yemek yeme rejimine kadar gerçekten büyük farklar var iki
ülke arasında. Ancak sözlerimden, Türkiye'nin bu anlamda kötü, İngiltere'nin ise daha iyi olduğu algılanmasın sakın. Kesinlikle öyle değil.
-Peki Tuncay, o sözünü ettiğin zor dönemde, oradaki diğer Türk oyuncular Emre ve Tugay'la aran nasıldı. Onların desteğini gördün mü?
-Olmaz olur mu... Onlar olmasaydı, sözünü ettiğim süreçten belki de çıkamaz son dönemlerdeki verimli ortamı yakalayamayabilirdim bile. Her ikisi de hem yüz yüze, hem de telefonla beni sürekli motive ettiler. Gün içinde saatlerce konuştuğumuz dertleştiğimiz zamanlar oldu. Onların katkılarını inkar etmem mümkün değil.
-Taraftarla aran nasıl, dil sorunu yaşıyor musun. İngilizlerin o bilinen soğukluğu seni nasıl etkiliyor?
-Taraftarla aram çok iyi. Beni çok seviyorlar. Ben de onları çok seviyorum. Zaten bizim
taraftarımız, takımına oyuncusuna, kısacası, o Kırmızı - Beyazlı renklere yürekten bağlı bir taraftar. Ancak takımına bu kadar bağlı olan Boro taraftarı ne içeride, ne de dışarıda en
küçük bir taşkınlığa
imza atmayan bir olgunluk düzeyine sahip taraftar. Yani o dünyaca bilinen holiganizm bizim taraftarımızda hemen hiç yok. Yeri geldiğinde, içeride aldığımız yenilgi sonrası
rakip takımı alkışlama olgunluğuna sahipler. Dil sorunu ilk günlerde vardı. Ancak şu anda pef fazla dil sorunu yok. İngilizcemi geliştirdim. Bu arada ben de arkadaşlarıma bazı
Türkçe kelimeler öğrettim. Gel, kaç, haydi, vur vb. gibi.
-Tuncay, az önce bir anlamda değindin. Ancak iki ülke arasındaki farları biraz daha açabilir misin? Özellikle de futbol anlamında...
-İşin doğrusunu söylemek gerekirse, iki ülke arasında tepeden tırnağa kadar çok farklı özellikler var. Bunları tek tek anlatabilmeme imkan yok. Kısaca şunu söylemek mümkün. Yaşam biçimleri farklı insanlar. Sokaktaki yürüyüşlerinden, aralarında yaptıkları sohbete, parkta oturuşlarından sinema izlemelerine kadar değişik yapıdalar. Kişi hak ve özgürlüklerine son derece saygılı olduklarını söylemem gerek. Sakin ve duyarlılar. Futbol adına benim çok fazla bir şey dememe lüzum yok.
Şampiyonlar Ligi gibi dünyanın en seçkin futbol arenasının son sekizine bakarsanız zaten gerçek ortaya çıkar. Tüm dünyanın kabul ettiği bir futbol kültürüne sahipler.
-Peki Tuncay takım olarak, Middlesbrough'un bu yıl ligde koyduğu
hedef nedir?
-Bu yıl takım olarak hedefimiz ilk ona girebilmek. Son haftalardaki yükselen form grafiğimizle de bunu başarabileceğimize inanıyorum. Halen 34 puanla 12. sıradayız ve bu hedefe oldukça yakınız. Aralarında benim de oluğum yeni transferlerin takıma adaptasyon süreci hemen hemen bitti. Artık başarılı olamamamız için hiçbir neden yok. Yönetim ve
teknik kadro olarak da iyi bir düzeydeyiz. Takımını iyi destekleyen taraftarımızla birlikte başarılı olmak amacındayız.
-Son olarak Fenerbahçe için, bu yıl Şampiyonlar Ligi'ndeki başarısı için neler söyleyeceksin. Ayrıca buna bağlı olarak, sen ve bu başarılı takımda olmak ister miydin ve bir gün Türkiye'ye dönersen bu takım hangisi olur diye sormak istiyorum..
-En fanatik Fenerbahçe taraftarından bile daha fazla seviniyorum başarılara. Tüm maçları büyük bir keyifle izliyor, maç öncesi ve sonrası eski takım arkadaşlarımla telefonla görüşüyorum.
İnter ve Sevilla maçlarında yaşadığım duyguları buradan size aktarmam mümkün değil inanın. Bu duyguyu en iyi Fenerbahçe'ni o vefakar taraftarı anlar. Hemen hemen Fenerbahçe'nin tüm maçlarını izledim. Onlarla birlikte sevinip onlarla birlikte üzüldüm. Şimdi çok zorlu bir
Chelsea sınavı var. Chelsea eski gücünden çok uzak. Fenerbahçe içeride oynayacağı maçı mutlak kazanmak zorunda. Chelsea'nın iyi olmaması ve takım içindeki gözle görülür uyumsuzluk, Sarı Lacivertlileri çok önemli bir başarıya taşıyabilir. Defansif anlamda çok iyi olan Chelsea, orta alan ve forvette aynı başarı çizgisinde değil. Az gol yiyen ve aynı orada da az gol atan bir takım. Bu özellikleri herkesçe biliniyor. Zico'nun bu unsurları göz önünde bulunduracağını sanıyorum. Her futbolcu gibi ben de başarılı bir takımda olmayı isterim pek tabi ki. Ancak, ben de buraya başarılı olmak için geldim. Önümde bir aksilik yaşamaz ve ağır
sakatlıklar geçirmezsem, uzunca bir futbol yaşamı var. Gelecek yıllarda çok daha önemli başarılara imza atmış bir Türk futbolcusu olarak anılmak istiyorum. Bu hedef doğrultusundaki ilk etap ta Middlesbrough'da başarı. Yani anlayacağınız, mutlu ve umutlu yarınlar için, "Çoook çalışmam lazım çookk". Pek tabi ki birgün Türkiye'ye dönmek, futbolu orada beni
Tuncay Şanlı yapan topraklarda bırakmak isterim. Sonuçta ben bir profosyonelim. Şu anda hangi takımda oynayacağımı söylemek pek mümkün değil. Ancak bir aksilik olmadığı taktirde o formanın rengi Sarı Lacivert olacaktır büyük bir ihtimalle...
CİHAN