Türk-Amerikan ilişkileri nereye gidiyor

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı araştırmacısı Dr. Nihat Ali Özcan, ABD'nin aklından geçenleri anlattı.


Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı araştırmacısı Dr. Nihat Ali Özcan, "ABD'nin aklından geçenin, Türkiye'nin ulus devlet yapısının farklı bir biçimde anayasa değişikliğiyle beraber yeniden yorumlanması" olduğunu söyledi. Türkiye-ABD ilişkileri ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ABD ziyaretiyle ilgili olarak Özcan, Gül'ün ziyaretinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 5 Kasımdaki ziyaretiyle oluşan ilişkileri "yumuşatma eğilimini" teyit ettiğini belirtti. Ancak Gül'ün ziyaretinin "milat" gibi gösterilmemesi gerektiğini belirten Özcan, ilişkilerde "şimdilik olumluya doğru giden ivmenin" iki tarafı tatmin edecek şekilde gelişip gelişmeyeceğinin, asıl Bush'tan sonraki iktidarın tavrıyla belli olacağını ifade etti. Özcan, "Bush'tan sonraki iktidar güce dayalı bir politika yerine daha yumuşak güç unsurlarını, aynı zamanda ekonomik, politik ve diplomatik araçları kullanır, bunun da dozajını artırırsa, bu anlamda Türkiye önemli bir konuma geliyor demektir. Türkiye, demokrasisi, açık nitelikleri ve serbest piyasasıyla, bu anlamda, ABD'nin aklından geçeni kendi gönül rızasıyla zaten yüzyıldır uygulayan bir devlet" dedi. -"BUSH SORUN İSTEMİYOR"- ABD Başkanı George Bush'un da başkanlıktan ayrılmadan önce, Orta Doğu ve özellikle Irak'ta çok büyük sorun istemediğini anlatan Özcan, bu nedenle Bush'un, "en azından bir yıl, daha göreceli istikrara giden Irak tablosu bırakmak istediğini" söyledi. Özcan, "Bunun en önemlilerinden biri de Türkiye ile ilişkilerin artırılması ve Türkiye'nin bu konudaki rahatsızlıklarının kontrol altına alınmasıydı. Nitekim ABD, özellikle PKK konusundaki tutumunu değiştirdi" diye konuştu. Gül'ün de ABD'ye somut önerilerle gittiğini, özellikle enerji politikasıyla ilgili önerilerinin merkezine Irak'ın "oturduğunu" ifade eden Özcan, Türkiye'nin PKK sorununu kontrol altına alabildiği zaman "Afganistan'a katkılarını artırmasının da tartışılacak gibi gözüktüğünü" belirtti. -"YARIM AĞIZLA ORTAYA ÇIKARILIYOR"- Ali Nihat Özcan, ABD'nin terör örgütü PKK konusunda Türkiye'den bekledikleriyle ilgili de şu tahminlerde bulundu: "ABD'nin kafasında bir fikir olduğunu tahmin ediyoruz. Ama bu fikir, Türkiye'nin kendi siyasal, anayasal ya da Cumhuriyetin temel nitelikleriyle ne kadar uyuşur, o da ayrı bir tartışma konusu. Çünkü büyük ihtimalle ABD'nin aklından geçen, Türkiye'nin ulus devlet yapısının farklı bir biçimde anayasa değişikliğiyle beraber yeniden yorumlanması. Etnik kimliklerin daha belirgin biçimde ve kendilerini ortaya koyacak şekilde siyasal ve hukuksal alana yansımasıyla ilgili. Dolayısıyla böyle bir öneri yarım ağızla ortaya çıkarılıyor, ama böyle bir sürecin ne kadar ilerleyebileceği konusunda Türkiye'deki siyasi karar alıcıların da çok emin olmadığını düşünüyorum. O yüzden bireysel açıdan özgürlüklerin önünün açılması, bölgede ekonomik şartların düzeltilmesi, en azından daha özgürlükçü bir ortamın oluşması konusunda Türkiye'de de bir görüş birliği var. Ama bunun grup hakları biçimine dönüştürülüp etnik kimlikler ve dinsel gruplar bağlamında siyaset alanına sokulması, hukuksal olarak tescil edilmesi konusunda, Türkiye'nin buna nasıl ve ne kadar onay vereceğini şimdiden kestiremiyorum." -"BÜYÜK PROJE"- Özcan, "kuzey Irak'a yönelik operasyonların sağlayacağı ortam üzerine inşa edilecek bir büyük projeden söz etmenin mümkün olduğunu" belirterek, "Bölgenin genel anlayışı ve algılama konusunda muhtemelen bir uzlaşmaya varıldı ya da en azından taraflar ne anladıklarını ortaya koydular. Mesela, Türkiye'nin enerjiyle ilgili projeleri ya da ABD'nin kendini daha fazla hissettirecek İran meselesindeki yaklaşımında, taraflar herhalde görüşlerini daha net masaya koydular. Ama bu, bütün bunların uygulanacağı anlamına gelmiyor" dedi. "Büyük projenin ne olduğu bilinmediği için kuzey Irak'a askeri operasyonun sınırlarının ne olacağını da söyleyemediklerini" kaydeden Özcan, "Eğer ortada daha büyük bir proje varsa, bu proje örgütü tamamen yok etmek mi, onun fikirlerini değiştirmek mi, ona önemli bir stratejik hasar vermek mi? Onu göremediğimiz için, şu anda bir şey söyleyemiyorum, ama muhtemeldir ki kış bitinceye kadar ve biraz da baharda operasyonlar bir şekilde devam edecek. Özellikle içeridekiler ve dışarıdakiler bu anlamda sürecek gibi gözüküyor" diye konuştu. -PROF.DR. ÖZEL- Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Prof.Dr. Soli Özel de, Gül-Bush görüşmesiyle ilgili olarak, "Söylenenlerde insanın dudağını uçuklatacak bir boyut, bir veri yok. Birtakım şeylerin teyit edilmesi var. Bence bu zaten yeterince önemli" dedi. Ziyareti "kendi başına anlamlı bulduğunu" belirten Özel, zamanlamanın ise önemli olmadığını bildirdi. Prof. Özel, şöyle devam etti: "Bu ziyareti önemli bir temel taşı olarak görmek mümkün. Sayın Cumhurbaşkanı'nın temasları hayli kapsamlı. Dolayısıyla dört dörtlük bir programla gitmiş olduğunu düşünüyorum. Daha tam içeride ne konuşuldu, ben duymadıysam da, çok da sürpriz bir konuşma olmadığını sanıyorum. Bana en önemli gelen mesajlardan biri, ABD Başkanı'nın AB konusunu kendi açıklamasında gündeme getirmesi. Ben bunu ABD'nin bir yandan Türkiye'ye terör örgütü PKK ile mücadelede destek verirken, diğer yandan da içeride Kürt meselesiyle ilgili demokratik reformların mutlaka yapılmasını, 1999'dakine benzer durumla karşı karşıya kalınmaması gerektiğini söylediği mesajını çıkarıyorum." Cumhurbaşkanı'na ziyaret davetinin 22 Ağustos'ta geldiğini hatırlatan Özel, "Ben bizatihi, daha olaylar tırmanmadan yapılan daveti, Türkiye'deki demokratik sürece, Gül'ün Cumhurbaşkanlığına verilen bir destek, belki 27 Nisan muhtırası sırasında, ABD'nin 3-4 günlük tereddüdünün de affedilmesi için bir fırsat olarak görülmesi gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu. -"İLİŞKİLERDE YENİ BİR SAYFA"- Prof. Dr. Özel, terör örgütü PKK konusundaki işbirliğiyle, Türk-Amerikan ilişkilerinde "yeni bir sayfanın" açıldığını belirtti. ABD'nin PKK konusundaki yardımına karşılık "pazarlık" yapıldığı tartışmalarına da değinen Özel, "Saçma buluyorum bu tartışmayı. Bizi yönetenlere karşı bu kadar ciddi bir ihanetle suçlayacak şekilde bir güvensizlik içinde olmayı da doğru bulmuyorum" dedi. Prof. Özel, şöyle devam etti: "1999'da ABD Türkiye'ye Abdullah Öcalan'ı paketleyip verdi, onun ardından Türkiye'den de, eski ABD Başkanı Bill Clinton'ın ziyaretini hatırlayacak olursanız, Clinton, Kürt meselesinde birtakım demokratikleşme adımlarını atmasını istedi. Türkiye hiçbir şey yapmadı. Bunun sonucunda da 1999'dan, 2000'e göre 7 yıl sonra yeniden PKK terörüyle karşı karşıya kaldık. Şimdi bu durumda, ABD benzer bir fırsat eğer yakalanmaktaysa bu fırsatın kaçırılmamasını Türkiye'ye telkin ediyorsa, ben bunda da çok yanlış bir şey görmüyorum. Ben zaten Türkiye'nin Kürt meselesinde birtakım adımları atması gerektiğine inanıyorum. Daha önce Kürt meselesinde demokratik reform yapmamanın bugün Türkiye'ye neye mal olduğunu gördüğümüzde eğer ABD, Türkiye'ye, 'Ben sana PKK meselesini halletmen için, bu işin sonuna varman için yardımda bulunuyorum, ama sen de ne olur kendi üstüne düşen içerideki düzenlemelerini yap' diyorsa, hem bunda bir dostane uyarı görüyorum. Hem de bunun hiç de yanlış bir telkin ya da öneri olduğunu düşünmüyorum." AA
<< Önceki Haber Türk-Amerikan ilişkileri nereye gidiyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER