İngiltere ve
Hollanda'dan daha çok çiçekli bitki ve eğreltiye ev sahipliği yapan
İstanbul'un, sanayileşme ve şehirleşme nedeniyle bu özelliğini kaybetme
tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğu bildirildi.
Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) ve
Ömerli Belde Belediyesi'nin
işbirliği ile
İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi
öğretim üyesi Prof. Dr. Neriman Özhatay ile
Marmara Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü'nde uzman biyolog Mustafa Keskin tarafından hazırlanan ''Ömerli Havzasının İstanbul Doğal
Bitkileri'' adlı kitapta,
Türkiye ve İstanbul'un
doğal alanlarına ilişkin önemli saptamalarda bulunuluyor.
Türkiye'nin, ılıman iklim kuşağının en zengin bitki örtüsüne sahip
ülkelerden biri olduğuna dikkat çekilen kitapta, Türkiye'nin 10 bini aşkın bitki türü ile
Avrupa,
Orta Doğu ve
Kuzey Afrika ülkelerinden daha zengin bir floraya sahip olduğu vurgulanıyor.
Kitapta, yaklaşık 3 bin bitkinin sadece Türkiye'ye özgü olduğu, dünyanın başka hiçbir yerinde doğal olarak yetişmeyeceği ifade edilerek, Türkiye'nin, tarım ürünleri, süs bitkileri, tıbbi bitkilerin de yer aldığı uluslararası ticarette
ekonomik değer taşıyan çok sayıda bitkiye ev sahipliği yaptığı kaydediliyor.
-122 ALANDAN 7'Sİ İSTANBUL'DA-
Türkiye'de bulunan 122 önemli bitki alanının 7'sinin İstanbul'da bulunduğu bildirilen kitapta, buralarda 64'ü endemik olmak üzere 207 bitki türünün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğu belirtiliyor.
Kitapta, Terkos-Kasatura kıyılarında 13'ü endemik olmak üzere 73, ağaçlı kumullarında 7'si endemik 14, Kilyos kumullarında 6'sı endemik 15,
batı İstanbul meralarında 7'si endemik 19, Kuzey
Boğaziçinde 15'i endemik 36, Sahilköy-Şile kıyılarında 6'sı endemik 13 ve Ömerli Havzası'nda 10'u endemik 37 bitkinin yok olma tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğuna işaret ediliyor.
İstanbul'un doğal alanlarının, bilimsel dayanağı olmayan, ilgili uzman ya da kurum görüşleri alınmadan ve hatta ulusal/uluslararası yasalar göz ardı edilerek büyük bir hızla şehirleştiği savunulan kitapta, bu nedenle yaklaşık 5 bin 100 kilometre kare yüz ölçümü ve 15 milyonluk nüfusuyla bir mega şehir olan kentin, son kalan doğal alanlarının koruma altına alınmasının çok daha büyük önem kazandığı vurgulanıyor.
Kitapta, 2 bin 500 civarında çiçekli bitki ve eğrelti ile yüzlerce
hayvan türüne ev sahipliği yapan İstanbul'un, tek başına bazı ülkelerin sahip olduğundan çok daha zengin bir biyolojik çeşitlilik içerdiği ifade edilerek, ''250 bin kilometre karelik yüz ölçümü ile İngiltere 1850 bitki türü, 50 bin kilometre karelik yüz ölçümü ile Hollanda 1600 bitki türü içeriyor. İstanbul'un florasında yaklaşık 40 bitki Türkiye'ye, 23 tanesi ise yalnızca İstanbul ve yakın çevresine endemiktir'' deniliyor.
-YÜZDE 80-90 ORANINDA TAHRİBAT-
İstanbul'un, uluslararası ölçekte önemli zengin bir habitat çeşitliliği içerdiği ifade edilen kitapta, son yıllarda İstanbul'un en yaygın ve değerli habitatlarının başında gelen
yaban domuzu ve çakal gibi nadir fauna türlerine de ev sahipliği yapan ormanlarının, çok sayıda maden ocağının açılmasına izin verilmesi, turizm ya da diğer gerekçelerle parçalandığı ve tahrip edildiği anlatılıyor.
Kitapta, Türkiye'deki en büyük ve kaliteli fundalıkların İstanbul'da geliştiği kaydedilerek, ''Ancak bu habitatlar şehirleşme, kum-taş ocakları,
ağaçlandırma ve tarım alanlarının genişlemesi gibi nedenlerle hızla azalmaktadır. İstanbul fundalıklarının günümüze kadar yüzde 85 oranında tahrip edildiği tahmin ediliyor'' görüşüne yer veriliyor.
Büyük memeli hayvanlar, göç eden kuşlar ve
çiftlik hayvanlarının
yaşam alanı olan meraların da, büyük yerleşim alanları, gecekondulaşma, yollar ve
Olimpiyat Stadı sebebiyle yüzde 90 oranında tahrip edildiği belirtilen kitapta, İstanbul'un
Karadeniz kıyıları boyunca Boğaz'ın her iki yakasında uzanan ve bazıları ülke çapında nadir 30'dan fazla bitki türüne ev sahipliği yapan kumullarının, turizm yatırımları, yazlık konutlar, kum,
linyit ocakları ve ağaçlandırma gibi nedenlerle yüzde 80 oranında yok olduğu ifade ediliyor.
-ÖMERLİ HAVZASI'NIN ÖNEMİ-
İstanbul'un önemli su havzalarından biri olan Ömerli Havzası'nın, Doğu Avrupa ve Doğu
Akdeniz ülkelerinin en büyük fundalıklarına ev sahipliği yaptığı dile getirilen kitapta, Ömerli Havzası'nın Bern Sözleşmesinde listelenen 6 çiçekli bitkiye ilaveten nadir ve tehdit altındaki habitatlar barındırdığına dikkat çekiliyor.
Ömerli Havzası'nın fundalıklarla kaplı tepelerinin ortasına inşa edilen
Formula 1 tesislerinin, bölgenin yapılaşmasını tetiklediği vurgulanan kitapta, Ömerli Baraj Gölü ve Boğaziçi arasında kalan bölümün, özellikle yırtıcı kuşlar ve
leylekler gibi göçmen kuşların Avrupa'daki en önemli göç yollarından biri üzerinde bulunduğuna işaret ediliyor. Kitapta, bu alanda ''Kır İncir Kuşu, Çobanaldatan, Kara Leylek,
Bahçe Kiraz Kuşu, Kiraz Kuşu, Kerkenez, Kır Kırlangıcı, Ak Mukallit, Kızılsırtlı Örümcekkuşu, Bülbül, Kuyrukkakan, Taşkuşu, Maskeli Ötleğen'' gibi 13 kuş türü bulunduğu bildiriliyor.
İstanbulluların doğal nefes alma mekanı olan Ömerli Havzası'nın korunmasının önemine işaret edilen kitapta, ''Ömerli Havzası'nın korunması demek, sadece alanın yeşilliğinin ve hayvanların korunması demek değil, İstanbulluların
temiz su, temiz hava ve dinlenebilme ihtiyaçlarının korunması anlamına gelmektedir'' görüşü dile getiriliyor.
Kitapta, Ömerli Havzası'nın sadece İstanbul'un değil, dünyanın ortak zenginliği olduğu vurgulanarak, Ömerli Havzası'ndaki endemik ve diğer nadir bitki türlerinin bir an önce tespit edilmesi, havzanın, 2863 Sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununa göre ''Doğal SİT Alanı'' olarak koruma altına alınması gerektiği belirtiliyor.
AA