Horluyor musunuz?
Sabahları yorgun kalkıyor musunuz? Araba kullanırken uyukladığınız oluyor mu? Toplantılarda uyuyakalıyor musunuz? Cinsel performansınızda düşüş var mı? Gecenin bir yarısı kan ter içerisinde uyanıyor musunuz? Kilo vermekte güçlük çekiyor musunuz? Bu soruların hepsine veya birkaçına ‘Evet’ yanıtı verdiyseniz, Dikkat!
Uykuda nefes durması ve gündüz aşırı uyku hali ile seyreden ‘Obstrüktif Uyku Apne Sendromu’
hastası olabilirsiniz.
Horlama erkeklerin yüzde 25’inde, kadınların ise yüzde 15’inde görülüyor. Horlamanın genelde önemsiz bir sorun olduğu düşünülüyor. Sıklıkla eşlerin,
aile bireylerinin hatta komşuların sorunu haline gelmekten öteye gitmiyor. Oysa horlama basit bir problem değil. Obstrüktif
uyku apnesi sendromunun en önemli belirtisi. Uyku apnesi sürekli yorgunluk halinden
trafik kazalarına, sürekli uykusuzluktan uykuda
ölüme kadar onlarca tehlikenin habercisi. Öyle ki uyku apnesi hastalarının iş veya trafik kazası yapma olasılığı ise diğerlerinden 4 - 7 kat fazla.
Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Göğüs Hastalıkları
Uzmanı Dr. Ceyda Erel Kırışoğlu, “Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OSAS) uyku sırasında havayolumuzda çeşitli seviyelerde gelişen tıkanıklıklara bağlı ortaya çıkar. Yüz kemikleri,
çene yapısı, büyümüş
geniz eti ve bademcikler, uzamış ve kalınlaşmış
küçük dil, sarkık yumuşak damak veya
burun tıkanıklığı gibi anatomik bozukluklara ve
aşırı kiloya bağlı olarak görülür.” diyor.
SABAH YORGUNLUĞUNA YOL AÇIYOR
Uyku apnesinin başlıca belirtileri; horlama, uykuda 10 saniyeyi aşan nefes kesilmesi ve gündüz aşırı uyku hali. Uykuda nefesin durması ile
kalp ve
beyin için hayati önemi olan
oksijen düzeyi kanda düşerken karbondioksit düzeyi artıyor. Beyin bu durumu ciddi bir tehdit olarak görerek 3-5 saniyelik uyanıklık ile nefes alması için hastayı uyarıyor.
Nefes kesintisini takip eden derin gürültülü bir horultu ile tekrar nefes almaya başlanıyor. Bu şekilde bir gecede onlarca hatta yüzlerce defa uyanan kişi ertesi sabah yorgun uyanıyor. Gündüz aşırı uyku hali, dikkat dağınıklığı, konsantrasyon güçlüğü,
unutkanlık, sinirlilik, kişilik değişikliği ile kendini gösteriyor.
Acıbadem
Bakırköy Hastanesi Nöroloji Uzmanı Doç. Dr. Nalan Kayrak, diğer belirtileri şöyle sıralıyor:
“Sabah
baş ağrısı, yaygın kas ağrıları, uykuya dalma veya uykuyu sürdürme sorunları, huzursuz uyku, uykuda aşırı hareketli uyuma, ensede ve göğüs önyüzde aşırı
terleme,
ağız kuruluğu, ağız açık uyuma, gece sık idrara kalkma, cinsel istekte azalma, impotans, aşırı kilo alımı ve kilo verme güçlüğü.”
Yıllar içinde sinsi bir şekilde ilerleyen ve yerleşen obstruktif uyku apne sendromu, vücutta metabolik değişikliklere de neden olarak kilo vermeyi zorlaştırıyor. Ayrıca zaten kalitesiz, kötü bir uyku yüzünden yorgunluk hisseden kişi daha hareketsiz hale geliyor. Giderek daha
fazla kilo aldıkça apnelerin şiddeti de artıyor.
GÖRÜLME SIKLIĞI YAŞLA BİRLİKTE ARTIYOR
Uyku apnesi, daha çok erkeklerde rastlanan bir sorun. Ancak kadınlarda da görülüyor. Özellikle menopoz sonrası dönemde görülme sıklığı artıyor. Ağırlıklı olarak 40 yaş üstünde görülmekle birlikte bebeklikten itibaren her yaşta rastlanabilen bir sorun olduğu akıllardan çıkarılmamalı. Dr. Kırışoğlu bu noktada bir uyarıda bulunarak şunları söylüyor:
“Çocuklarda erişkinlerden farklı olarak uyku hali ve enerji eksikliği yerine dikkat eksikliği ve hiperaktivite görülür. Bu nedenle ADHD (
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu) tanısı alan ve ilaç
tedavisi planlanan tüm çocuklar uyku bozuklukları açısından değerlendirilmelidir. ADHD tanısı alan çocukların % 25’inde altta yatan esas sorun uykuda solunum bozuklukları, periyodik kol bacak hareketleri ve huzursuz bacak sendromudur”
KULAK BURUN BOĞAZ UZMANI MUAYENE ETMELİ
Acıbadem Hastenesi Kulak Burun ve Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Hasan Tanyeri, “Burun, geniz, bademcikler
boğaz dil kökü ve solunum yolları KBB muayenesi sırasında gözlenebilen bölgeler olduğu için her horlayan ya da uyku testi ile uyku apnesi tanısı almış hasta
kulak burun ve boğaz uzmanı tarafından görülmelidir.” diyor. Basit bir KBB muayenesi ile hangi bölgelerin uyku sırasında
çökmeye meyilli olup, apnelere yol açtığının tespiti gerekiyor.
Bu aşamada uyku uzmanı ve KBB uzmanının eşgüdüm içerisinde çalıştığını belirten Dr. Tanyeri ve şöyle devam ediyor:
“KBB muayenesi sırasında hastaya önce sprey ile anestezi uygulanır. Ardından fleksible endoskop denilen yumuşak ince bir fiberoptik kameradan muayene yapılır. Burun, geniz, yumuşak damak arka yüzü, bademcikler, yutak ve nefes borusu giriş yerleri ayrıntılı bir şekilde incelenir. Hastaya bu esnada müller manevrası denilen uyku sırasında olası çökme yerlerinin tespitine yarayan tanı yöntemi uygulanır ve hastanın buna göre tedavisi planlanır.”
TANIDA SON TEKNOLOJİ
Tanıda uzun yıllar süren araştırmalar neticesinde “polisomnografi” adı verilen yöntem geliştirilmiş. Bu inceleme, uyku laboratuarında bir teknisyen eşliğinde uykunun sabaha kadar kaydedilmesı sonucunda gerçekleştiriliyor. Tanıda kullanılan en güvenilir yöntem olarak kabul ediliyor. Dr. Kırışoğlu yöntemi şöyle anlatıyor:
“Polisomnografi sırasında beyin dalgaları (EEG), göz hareketleri (elektrookulogram), kalp elektrosu (EKG), çene ve vübacak hareketleri (EMG), ağız ve burun hava akımı, göğüs ve karın hareketleri, horlama ve beden pozisyonu kaydedilir. Horlama, uykuda solunumsal bozuklukların süresi, sıklığı, pozisyonla ilişkisi, oksijen düzeyindeki değişiklikler objektif olarak değerlendirilir. Ortalama sekiz saatlik çekimin ardından toplanan veriler uzman ekipler tarafından değerlendirilerek hastanın tedavisi planlanır.”
Bazı hastalarda, evde kullanabilecek taşınabilir ev
tipi kayıt cihazları ile de uyku bozukluklarının değerlendirilmesi mümkün. Dr. Kırışoğlu
sistem hakkında şu bilgiyi veriyor:
“Polisomnografi kadar kesin sonuçlara sahip olmamakla birlikte hastanede yerleştirilen kemerler ve sensörler ile evde uyunabilmektedir. El radyosu büyüklüğündeki cihaz yardımıyla uyku sırasında hava akımı, kalp ritmi, göğüs ve karın hareketleri ve kan oksijen düzeyi kaydedilebilmektedir. Bu cihazların avantajı hastaya kendi evinde ve yatağında uyuma olanağı sağlamasıdır.”
TEDAVİ EDİLMESİ ŞART
Uyku Apnesi Sendromu tedavi edilmediğinde
hipertansiyon,
felç,
kalp yetmezliği, kalp krizi, pulmoner hipertansiyon, kalpte
ritim bozuklukları ve uykuda ani ölüm görülme olasılığı ciddi ölçüde artıyor. Dr. Kayrak uyku apnesiyle ilgili ilginç istatistik verileri sunuyor:
“Hipertansiyon tanısı alan hastaların yüzde 25’inde uyku apnesi olduğu bilinmektedir. Apne tedavisinde CPAP kullanımı ile kan basıncının ortalama 10mmHg düştüğü, bunun da koroner arter hastalığı gelişme riskini yüzde 37, felç geçirme riskini ise yüzde 56 azalttığı görülmüştür. Yine, gündüz aşırı uyku haline bağlı kaza geçirme riski 4-7 kat artmıştır.”
TEDAVİDE BİRÇOK SEÇENEK VAR
Uyku apnesi tanısı konan herkesin ilk etapta dikkat etmesi gereken noktalar var. İşte yapmanız gerekenler:
Kilo vermeye çalışın
Yatmadan önce son üç saat içinde ağır yemeklerden,
alkol ve sigara tüketiminden kaçının.
Sırt üstü değil yan pozisyonda yatın
OSAS tedavisinde CPAP adı verilen hava kompresörleri yöntemi sıklıkla uygulanıyor. Dr. Kırışoğlu, “Bu cihazlar çeşitli
maskeler aracılığı ile gece boyunca hava üfleyerek tıkalı olan havayolunu açık tutar. Bu sayede tıkanıklıklar ortadan kalkarak horlama, apne ve hipopnelerin gelişmesi engellenir. Solunumsal olaylar engellendiği için uyku bölünmez. Bu sayede ertesi sabah zinde kalkılır ve gündüz aşırı uyku hali ortadan kalkar.” diyor.
Ancak uzun süreli çalışmalarda CPAP’a uyum gösterme oranlarının kulanımdan itibaren 3 yıl içerisinde % 50 lere düştüğünü çalışmalar gösteriyor. Dr. Tanyeri bu noktada bir uyarıda bulunarak şunları söylüyor:
“Bu durum tedavi edilmeyen hastaların OSA riskleri altında hayatlarına devam ettiğini gösterir ve tehlikelidir. Ayrıca bazı hastalar geceleri yüzlerinde maske ile uyuyamıyor ya da uyumayı
tercih etmiyorlar. Özelikle
genç yaştaki hastalarımız hayatlarının geri kalan kısımlarında her gece maskeye bağlı kalmak istemiyor ve diğer tedavi alternatiflerini değerlendirmek istiyorlar.”
O halde ne yapmalı?
Bu durumda sıklıkla başvurulan yeni ve etkili yöntem var: Yumuşak damak implantları. Bu yöntemle özelikle hafif ve orta derecede uyku apnesi olan hastalarda gayet iyi sonuçlar alınıyor. Doç.Dr. Tanyeri “Yöntem nasıl çalışıyor?” sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“Yumuşak damak implant yönteminde amaç geceleri gevşeyerek çöken ve tıkanmaya yol açan solunum sırasında titreyerek horlayan yumuşak damak içerisinde bir
iskelet ve sertlik oluşturarak bu bölgelerin gevşekliğini engellmektir. Vücutla uyumlu 3 adet dacron fitili özel bir tabanca sayesinde yumuşak damak içerisine yerleştiriyoruz. İşlem sonrası ayni gecede sonuçlar alınabiliyor. Şu anda dünyada 16000 den fazla implant takılan hastaların çok merkezli yapılan çalışmalarında hastaların uyku testi parametelerinde ve subjektif şikayetlerinde ortalama 80% civarında tedavi oranları
rapor edilmektedir. Yöntem oldukça basittir. Lokal anestezi ile
ofis şartlarında hastalar uyutulmadan yapılmakta, işlem yaklaşık 5 dakika içerisinde tamamlanmakda, ne işlem sırasında ne de sonrasında ağrı ve kanama olmamaktadır.”
Cerrahi tedavi yöntemleri de sıklıkla uygulanıyor. Önemli olan hastalığa neden olan bölgenin belirlenmesi ve bu bölgeye uygun tedavi uygulanması. Küçük dil ve sarkık damak, bademcikler, geniz eti ve buruna yönelik cerrahi yöntemler ve radyofrekans uygulamaları en çok uygulanan cerrahi yöntemler arasında yer alıyor.
NTV