Ru'yet-i Hilal (Hilalin Görülmesi) Meselesi - 4

Okuma Süresi 3 dkYayınlanma Salı, Mayıs 7 2019
''Bilişim ve iletişim imkânlarının son derece geliştiği günümüz dünyasında, Müslümanların hâlâ farklı günlerde bayram yapmaları temelde “ihtilâf-ı metâli‘e itibar olunacağı” görüşüne dayanmaktadır. Zira ihtilâf-ı metâli‘e itibar idilmesinin bir sonucu olarak bazı Müslümanlar; kendi vatanındakiler bayram yaparlarken Arafat’ta vakfeye durabilmekte veya tam tersi ülkelerindekiler bayram yaparlarken arefe gününü idrak edilebilmektedirler. Müslümanların oluşturduğu ve İslam’ın vahdet anlayışıyla uyuşmayan bu tablo sonuç itibariyle ihtilâf-ı metâli‘ tartışmaları ile doğrudan ilgilidir.''
Ru'yet-i Hilal (Hilalin Görülmesi) Meselesi - 4
Ahmet Yılmaz / samanyoluhaber.com
Ru'yet-i Hilal (Hilalin Görülmesi) Meselesi - 4

Pratik uygulamaya bakıldığında, dönemsel ibadet mevsimlerinin başlangıç ve bitişlerinin tespitinde hilalin ölçü kabul edilmiş olduğu görülüyor. Başta oruç ayı olan Ramazan olmak üzere kamerî ayların ve hac mevsiminin tespiti hilalin tespitine bağlanmıştır (bkz. Bakara (2), 189).

Aslında muamelat sahasındaki pek çok konu kamerî ayın tespiti ile ilişkilendirilmiştir. Mendûb kabul edilen eyyâm-ı biyz, aşure ve Şevval oruçlarını tutmak, zekâta veya kurbana elverişliliklerine karar verebilmek için hayvanların yaşlarını tayin etmek, alâmetleri tam anlaşılamayan durumlarda bulûğu tespit etmek, îlâ ve keffârette süreyi belirlemek, iddette şer‘î süreyi beklemek gibi birçok fıkhî mesele buna örnek gösterilebilir. 

Şer‘î çerçevede hilalin görülmesiyle kamerî ay başlamış kabul edilmektedir. Ancak kozmik bir realite olarak hilal yeryüzünün tamamında aynı anda görülmemektedir. Acaba fıkhî anlamda hilalin ihtilâf-ı metâli‘ine itibar edilecek midir? Bu konuda müçtehitler arasında belli bir uzlaşmanın sağlanamadığı görülmektedir ki buna daha önceki yazılarda vurgu yapılmıştı. Kabaca bir tasnifle Hanefî, Mâlikî ve Hanbelî fakihlerinin çoğunluğu ile bazı Şâfiî fakihlerine göre ihtilâf-ı metâlia itibar edilmeyeceğini söylemek mümkündür. Konuyla ilgilenenler bu konudaki değerlendirmeler için Düreynî’nin Buhûs Mukârene’sine, merhum Saîd Ramazan el-Bûtî’nin Muhâdarât fi’l-fıkhi’l-mukâren isimli çalışmasına ve benim de daha önce tercümesini gerçekleştirdiğim Mustafa Kemal et-Terzî’nin Mecelletü mecma’i’l-fıkhi’l-İslâmî’de yayımlanan “Nazarât İslâmiyye fî tevhîdi’ş-şühûri’l-kameriyye” isimli makalesine bakabilirler.

Sonuç olarak, ihtilâf-ı metâli‘e itibar edilmediği zaman yerkürenin bir noktasında ru’yetin hakikaten veya hükmen gerçekleşmiş olması bütün diğer Müslümanları bağlayac

Bu haberler de ilginizi çekebilir