Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, hafta içinde, Çin ile Rusya arasında iyi komşuluk, dostluk ve iş birliği anlaşması imzalamasının 20. yılı dolayısıyla Çin’e resmi ziyaret gerçekleştirdi.
Cumhuriyet'in haberine göre Batı'nın Rusya ve Çin'i yaptırımla tehdit ettiği bir dönemde Lavrov, daha Çin'e ulaşmadan ABD ve AB’ye mesajlar gönderdi. Batı’nın, diğer ülkelerin kalkınmasını engellemek için baskı girişimlerine dikkati çeken Lavrov, iki ülke arasındaki ekonomik kalkınmada, ABD karşıtlığı üzerinden gelişen ilişkilerin güçlenmesine atıfta bulundu ve ortak hareket etmenin gerekliliğine vurgu yaptı.
Son yıllarda Rusya ile Çin arasındaki ilişkiler ağırlıklı olarak ekonomi ve enerji üzerinden gelişiyor. Aslında Moskova ve Pekin arasındaki güçlü ekonomik ilişkilerin geçmişi Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşuna dayanıyor. 1949’da Çin kurulduktan sonra Sovyetler Birliği’nden destek alarak Sovyet tipi ekonomik sistemi hayata geçiren Pekin, Moskova ile ticari ve ekonomik ilişkileri karşılıklı olarak geliştirdi.
Bir süre sonra komünist blok içerisindeki sorunlar nedeniyle bu ilişkiler bozuldu ve Sovyetler Birliği çökünceye kadar ilişkilerde ilerleme kaydedilmedi. Buna karşın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in göreve gelmesiyle 2000’lerden itibaren Rusya ile Çin arasındaki ilişkiler ivme kazandı. İki ülke stratejik ortak oldu. Rusya’nın Çin’e petrol ve ham madde, Çin’in ise Rusya’ya ekipman, makine ve tüketim malları ihracatı ticaret hacminde önemli bir paya sahip oldu.
Bugün Çin ile Rusya arasında yıllık ortalama ticaret hacmi 100 milyar doları aşıyor. Çin için Rusya, onuncu sırada bir ticaret ortağı. Rusya için Çin ise en büyük ticaret ortağı.
ABD'yi 2030’a kadar geçerek nominal gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) açısından dünyanın en büyük ekonomisi olması beklenen Çin, Kovid-19 salgını nedeniyle dünyanın önde gelen ekonomilerinin zorluklarla boğuştuğu 2020’de de yüzde 2,3 büyümeyi başardı.
Bu anlamda, Lavrov’un Çin ziyaretinde ekonomi ve ticaret özel öneme sahip oldu. Lavrov’un ziyaret öncesinde, "Rusya ve Çin’in dolar kullanımını azaltması, yaptırım risklerinin ticarette ulusal veya dolara alternatif para birimleri kullanılarak azaltılabileceğini belirtmesi ve Batı tarafından kontrol edilen uluslararası ödeme sistemlerinden uzaklaşma" önerisi dikkati çekti. Lavrov’un önerisi, pek çok platformda ticarette yerel para birimlerinin kullanılması tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.
Rusya zaten, ABD'nin yaptırımları nedeniyle 2018’den bu yana rezervlerinde doların payını azaltarak altın, avro ve yuanın payını artırmıştı.
ÇİN PİYASASI RUSLARIN İŞTAHINI KABARTIYOR
İki ülke arasındaki ilişkilerde enerji konusu da önemli bir yere sahip. Dünyanın en büyük doğal gaz ve petrol ihracatçılarından Rusya için dünyanın en büyük enerji ithalatçılarından Çin piyasası Rus enerji şirketlerinin iştahını kabartıyor.
Rusya ile Çin arasındaki enerji ticaretinin sembol projelerinden Sibirya'nın Gücü Doğal Gaz Boru Hattı, 2 Aralık 2019’da devreye alınmıştı. Projede toplam maliyetin yaklaşık 20 milyar dolar olması beklenirken, Rusya boru hattıyla Çin'e 30 yıl boyunca yılda 38 milyar metreküp doğal gaz sevk etmeyi planlıyor.
İki ülke arasında ilaveten yılda 50 milyar metreküplük Rus gazının Moğolistan üzerinden Çin’e sevk edilmesi üzerine müzakereler de devam ediyor.
Rusya'nın Çin'e daha fazla gaz satması ileriki yıllarda muhtemel görünürken, özellikle Türkmenistan gibi ülkelerin bulunduğu Orta Asya üzerinden Çin’e gaz sevkiyatı sağlayan boru hatları Rusya açısından rekabeti artırıyor.
Çin doğal gaz piyasasında yaşanabilecek dalgalanmalar nedeniyle teslimatların daha esnek olduğu sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) sektörü ise boru hatlarına kıyasla daha fazla avantaja sahip. Bu yüzden, Rusya'nın Gazprom’un ardından en büyük doğal gaz şirketi Novatek başta olmak üzere Rus LNG şirketlerinin gelecekte Çin piyasasında daha iyi bir konumuna gelebileceği değerlendiriliyor.
Enerji piyasalarında ön plana çıkan bir diğer emtia petrolde de Çin’in talebi artışını sürdürüyor. Çin’in petrol ithalatı 2020’de yüzde 7,3 artarak 542,4 milyon tona çıkarken, Rusya da söz konusu dönemde 83,6 milyon ton petrol sevk ederek Suudi Arabistan’ın ardından Çin’e en çok petrol satan ikinci ülke oldu.
YAPTIRIMLARA KARŞI ORTAK ANLAYIŞ
Lavrov’un ziyareti esnasında Çinli mevkidaşı Vang Yi ile ABD ve Batı ülkelerinin, Rusya ile Çin'e yönelik yaptırımlarının kabul edilemez olduğunu vurgulaması ve birlikte hareket etme mesajı da dikkati çeken konular arasındaydı.
Lavrov, ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya ve Çin’e karşı yaptırım yöntemlerinin kabul edilemez olduğu konusunda Çin ile ortak anlayışa sahip olduklarını vurguladı.
ABD ve AB, Rusya’nın 2014’te Kırım’ı yasa dışı ilhak etmesiyle ekonomik ve siyasi olarak Moskova’ya yaptırımlar uygulamaya başladı. Söz konusu yaptırımların etkisini azaltmak için Rusya, Çin ile ekonomik iş birliğini artırma yoluna gitti. Rusya Devlet Başkanı Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in karşılıklı ziyaretleri ve Şi'nin, Putin'i "en iyi arkadaşı" olarak nitelemesi ilişkilerin derinliğini artırdı.
ASKERİ İŞ BİRLİĞİ RUS SİLAHLARINA İLGİYİ ARTIRDI
Öte yandan Rusya ile Çin’in ortak paydasında olan Orta Asya’ya, ABD’nin ilgisi de askeri-teknik ilişkileri gereklilik haline getirdi.
ABD’nin Afganistan’a asker yerleştirmesi ve eski Soyvet ülkelerinde askeri üsler edinmesi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde genelde birlikte hareket eden Rusya ve Çin’i askeri ve güvenlik alanında iş birliğine götürdü.
Askeri alandaki iş birliği, Pekin’in Rus silahlarına olan ilgisini çekti. Batı’nın yaptırımlara başlamasıyla Rusya 2014’te Çin’e 24 adet Su-35 savaş uçağı, ertesi yıl da S-400 hava savunma sistemi sattı. 2017’de Rus ve Çin donanması tarihte ilk defa Rusya’nın Baltık Denizi’nde ortak tatbikat gerçekleştirdi.
Rusya ordusunun Vostok-2018 askeri tatbikatına Rus-Çin askeri iş birliği çerçevesinde Çin Silahlı Kuvvetleri de katıldı. Her iki ülke bu iş birliği çerçevesinde ortak askeri tatbikatların sayısının artırılmasına karar verdi.
Böylece Çin, Rusya’dan aldığı gelişmiş askeri teknoloji ve tecrübeler sayesinde askeri gücünü daha da geliştirirken, Rusya da hem ekonomik olarak hem de stratejik olarak güçlenmeyi tercih etti.
Bir yandan ABD Başkanı Joe Biden’ın geçen ay Münih Güvenlik Konferansı’nda "Amerika geri döndü, transatlantik ittifakı geri döndü" mesajı paylaşarak Çin ile Rusya’ya gözdağı vermesi, diğer yandan da Batı’nın son birkaç aydır Rusya üzerindeki yaptırım baskısı, gelecek günlerde Moskova ve Pekin arasındaki yakınlaşmayı daha da güçlendirebilir.