HDP Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy, Rusya uçağı düşürüldüğü zaman memlekette bir tarafta milliyetçi cenahta bayağı bir heyecan olduğunu belirtti. Özsoy, "Rus uçağını da düşürdük; aslında Türkiye'nin kendi ayağına sıktığı bir kurşundu. O olaydan sonra Türkiye Rusya'nın dışına itildi. Türkiye'nin kaç yıldır dilinden düşürmediği, daha doğrusu AKP hükûmetinin dilinden düşürmediği uçuşa yasak bölge tamamen rafa kalktı." dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 17'nci birleşimi yoklamasız açıldı. Birleşimi TBMM Başkanvekili Pervin Buldan yönetiyor. Hükûmet adına Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Musul'daki Türk askerî varlığı konusunda bilgilendirme yaptı. Daha sonra konuya ilişkin gruplar adına konuşmalar yapıldı.
HDP Bingöl Milletvekili Hişyar Özsoy, Orta Doğu'nun bütün çivilerinin böyle yerinden çıktığını ifade etti. Türkiye'nin tabii ki bu konuda tamamen atıl, kayıtsız kalmasının siyaset bilimi açısından gerçekçi olmadığını vurgulayan Özsoy, "AKP daha önce verdiği cevapta ısrar ediyor yani 2011 yılından bu yana sürdürdüğü dış politikasını sürdürmekte ısrar ediyor ancak geldiğimiz nokta, biliyorsunuz, bütün komşularla dostluktan yani stratejik derinlikten değerli yalnızlığa gelmiş durumda. Bunu öyle, hani, sırf eleştirmek için de söylemiyorum; bu kadar komşusuzluk durumu içerisinde Türkiye tabii ki etki alanlarını da bir bir yitiriyor. Bakın, Rusya uçağı düşürüldüğü zaman memlekette bir tarafta milliyetçi cenahta bayağı bir heyecan vardı. Rus uçağını da düşürdük; aslında Türkiye'nin kendi ayağına sıktığı bir kurşundu. O olaydan sonra Türkiye Rusya'nın dışına itildi. Türkiye'nin kaç yıldır dilinden düşürmediği, daha doğrusu AKP hükûmetinin dilinden düşürmediği uçuşa yasak bölge tamamen rafa kalktı. Türkiye'nin desteklediği bütün gruplar şu an Rusya'nın saldırıları altında. Türkiye, Suriye politikasından çekilmek durumunda kaldı. Biz şu Başika'ya yapılan bu müdahalenin, oraya asker göndermenin, askerî değil, diplomatik ve siyasi bir girişim olduğunu düşünüyoruz. Herhâlde 25 tane tank, 150 askerle orada askerî bir operasyon yapacak hâlleri yok. Ancak Suriye politikasının dışına itilmiş olan Türkiye, bu defa Musul'da, Musul'un kurtarılmasında askerî anlamda orada kalıcılaşarak belli bir rol kapmaya çalışıyor ve dolayısıyla da özellikle Irak'ta yaşayan Şii'lerin inanılmaz tepkisini almış durumda. Hem Rusya'dan hem İran'dan hem Amerika'dan hem de Irak hükûmetinden gelen baskılar karşısında askerlerini Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ndeki bir bölgeye çekmek durumunda kaldı. Şimdi, Türkiye'nin içine doğru girdiği bir güvenlik krizi var, ciddi bir güvenlik krizi var, bunun farkındayız. Ancak bu güvenlik krizine askerî birtakım maceralarla müdahaleye çalışmak Türkiye'nin başına çok daha büyük belalar açabilir. Öncelikle bunun farkında olmak lazım." diye konuştu.
"ALLAH KORUSUN, BİR ANDA TÜRKİYE KENDİSİNİ KALDIRAMAYACAĞI BİR SAVAŞ, ÇATIŞMA GİRDABI İÇERİSİNDE BULABİLİR"
İsrail'le olan ilişkilerin 6 yıl boyunca Türkiye'nin en temel iç gündem maddelerinden birisi olduğunu ifade eden Özsoy, şöyle devam etti: "Dış politika değil, iç gündem maddelerinden bir tanesiydi. O kadar çok manipüle edildi ki seçim meydanlarında o kadar çok kullanıldı ki bunun üzerinden o kadar çok kahramanlıklar yapıldı ki tabii insan şu an sormadan edemiyor: Madem o kadar kötüydü, ne oldu da bir anda böyle bir konjonktürde İsrail'le ilişkilerin tamir edilmesine çalışılıyor? Tamir edilmesin demiyoruz, dünyadaki bütün devletlerle Türkiye'nin iyi ilişkilerinin olması gerektiğini biz de söylüyoruz; başka halklara, toplumlara karşı kullanılmamak üzere, böyle bir şerhle. Ne oldu? Türkiye Suriye'nin dışında şu an; Irak'ın içine girmeye çalışıyor, oraya da giremiyor, oradan da dışarıya çıkardılar bir şekilde; Rusya'yla ilişkiler kötü. Türkiye'nin Irak'la olan ilişkilerinde Amerika'nın da desteğini alamadı, onlar da 'Buradan çıkın, merkezî hükûmeti tanıyın.' dediler. Bütün bu karmaşanın içerisinde İsrail'le ilişkilerin yeniden düzenlenmesi Türkiye'ye kısmi anlamda bir alan açabilir gibi muhtemelen düşünülüyor."
Türkiye'nin IŞİD'le mücadele ettiği söylemine inanmadığını kaydeden Özsoy, "Şimdi, böyle bir genel çerçeve içerisinde dönüp Türkiye'nin Başika'ya asker göndermesine baktığımız zaman -Sayın Bakanımız da burada söyledi, hükûmet tarafından sürekli olarak böyle açıklamalar yapılıyor- diyorlar ki: Biz oraya gittik -DAİŞ'le, IŞİD'le- orada onunla mücadele etmek için destek vermeye gittik, yardımcı olmaya gittik. Değerli arkadaşlar, eğer IŞİD'le mücadele etmek gibi bir niyeti varsa Başika'ya gitmeden önce mesela benim memleketim Bingöl'e gelsin, mesela Adıyaman'a gitsin, Konya'ya gitsin, İstanbul'da çalışsın, sınırın güvenliğini tutmaya çalışsın. Buna gerçekten kimse inanmıyor Sayın Bakanım. Eğer IŞİD'le mücadeleyse Irak'a asker göndermeye kadar yapılabilecek onlarca şey var hem Türkiye içerisinde hem diplomatik alanda. Dolayısıyla, bunun bir gerçekliğinin olmadığını düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin bu tür askerî maceralarla Irak'ta ve Suriye'de bölgesel etkinliğini artırabileceğini, ilerideki Irak ve Suriye'de bir rol kapabileceğini düşünüyorsa tekrar düşünmesinde fayda olduğunu ifade eden Özsoy, "Çünkü öyledir, 'Kaza bir defa olur' derler trafikte. Allah korusun, bir anda Türkiye kendisini kaldıramayacağı bir savaş, çatışma girdabının içerisinde de bulabilir. Her ne kadar sırtımızı NATO'ya versek de NATO bizi nasıl olsa korur gibi düşünsek de durum hiç de böyle olmayabilir. Öncelikle o Rus uçağının nasıl düşürüldüğüne dair ciddi anlamda bizim bir bilgilenmemiz lazım çünkü Türkiye o noktadan sonra sürekli olarak sarpa sarıyor. Bir hafta kadar Türkmenleri konuştuk. Değil mi, bütün Türkiye konuştu? Bakın, hafızasızız, kimse Türkmenleri konuşmuyor. Değil mi? Kimse Türkmenleri konuşmuyor şu an, o gündem kalktı. Bu defa Başika'ya gidiyoruz. Oraya Türkmenlere yardım için de gitmiyoruz. IŞİD'e karşı mücadele verdiğini söyleyen grupların eğitimi için orada olduğumuzu düşünüyoruz. Buna da kimse inanmıyor." şeklinde konuştu.
AK Parti Malatya Milletvekili Taha Özhan ise bugün, Irak'ta karşı karşıya olunan manzaranın arka planı unutularak yapılan değerlendirmelerin gerçekten sağlıklı sonuçlar vermesinin mümkün olmadığını ifade etti. "Başika kampındaki hareketlenmeyle ilgili olarak da en azından 7 Mart 2010 Irak seçimleri sonrası oluşan ikinci kaotik ve işgalin ötesinde maliyetler ortaya çıkaran dönem göz ardı edilerek gerçekten sağlıklı değerlendirme yapamayız." diyen Özhan, son 35 yılını Saddam diktatörlüğünden Amerikan işgaline, oradan da etnik, mezhebî kaosa sürükleyerek yaşayan bir ülkeden bahsedildiğini kaydetti. CİHAN