ARİF ASALIOĞLU
Rus halkının yakın tarihte yaşadığı toplumsal endişe ve ekonomik zorluklara bir yenisi daha eklenmiş vaziyette. Ukrayna ile bir yılını dolduran savaş, Rusya’nın hem bütün alanlarda hissedilen finansal daralmaya girmesine neden oldu, hem de AB ve ABD tarafından izole edilmesini sonuçlandırdı. Gerilim artarak devam ediyor.
Halkın içinde kâle alınması gereken büyük bir oranın Ukrayna savaşını tasvip etmediğini toplumsal araştırmalardan görüyoruz. Buna rağmen yaptırımların sosyal hayat üzerinde Batı’nın istediği etkiyi oluşturmadığını da gözlemliyoruz. Çünkü tarihten bu yana, Rusların kargaşa ve istikrarsızlığa alışkın olduğunu, bu tip krizlerde genel itibarıyla halkın yönetimin yanında kümelendiğini vurgulamak gerekiyor.
Rusya bir deprem ülkesi değil. Ülkeyi sarsacak bir fay hattı ve kayıtlara girmiş önemli bir deprem yok. Fakat bunun tam zıddına, sosyal olayların ve toplumsal fay hattı kırılmalarının sık sık yaşandığı bir ülke. Bilinçaltı olarak 20. ve 21. yüzyılda yaşanan sert tecrübeler halen canlı. Mesela 1990’lı yılların travma refleksini günümüzde görmek mümkün.
Sovyet komünist anlayışın yaklaşık 70 yıl, “devletin çıkarları uğruna kişisel menfaatlerin feda edilmesi gerektiği” bilinci zihin dünyalarına oturmuş vaziyette. Ayrıca Rusların tarihten beri, genel manada tutucu ve devletçi yaklaşımlarının var olduğunu unutmamak gerekiyor. Herhangi bir siyasi ve ekonomik çatışmanın, özellikle ABD, Batı ve NATO ülkeleri tarafından geleneksel olarak temsil edilen ortak bir “düşman” söz konusu olduğunda, yönetimi ve Rus halkını birleştirdiğini görüyoruz.
Genel olarak Rusya’da halk, Ukrayna’daki savaşı reddetmesine (hiç olmasaydı manasında) ve kendilerini bu durumun içine çeken şartları desteklememesine rağmen Batı’nın yaptırım stratejisinin geri tepeceğini söylüyor. Bununla birlikte yaptırımlardan mustarip olduklarını ve krizden etkilendiklerini belirterek, ortak endişenin çok tanıdık olduğunu, devlete/yönetime yansıyan sonucun ise çok tehlikeli olduğunu ve bu şartların onları kızdırdığını vurguluyorlar.
Rusların askeri “operasyona” desteği yüzde 68
Rusya’nın Ukrayna’da yürüttüğü askeri operasyonun yıl dönümünde yapılan kamuoyu anketi yukarıda halkın psikolojisini anlatan tezimizi destekler mahiyette. Kamuoyu araştırma şirketi VTsIOM’un 20 Şubat’ta yayınladığı ankete göre halk, askeri harekâtın ara sonuçlarını “ülke için çok ama çok önemli” buluyor. Başlamış ve artık karar verilmiş savaşa destek verenlerin oranı yüzde 68 iken desteklemediklerini net söyleyenler yüzde 20 seviyesinde kalıyor.
“Operasyonun” amacına ilişkin soruya çok ilginç cevaplar verildi. Ankete katılanların çoğunluğu (%39) asıl amacın “Rusya'yı korumak, Ukrayna'yı silahsızlandırmak ve topraklarında NATO askeri üslerinin konuşlandırılmasını engellemek” olduğunu söyledi. Diğer önemli bir cevap ise, “Donbass nüfusunu korumak” (%20), üçüncü sırada “Ukrayna'nın siyasi gidişatını değiştirmek ve Nazilerden arındırmak” (%17) oldu. Ankete katılanların yalnızca yüzde 7’si operasyonun asıl amacının "Ukrayna'yı işgal etmek ve Rusya'ya ilhak etmek" olduğunu düşündüğünü söyledi. Bu sonuçlardan bile halkın ne seviyede medya anlatımlarından ve resmî söylemlerden etkilendiğini görmek mümkün.
Putin’e olan destek arttı
Rusların devlet başkanının çalışmalarını değerlendirmesine ilişkin sorulara verilen cevaplarda, 2022'de Vladimir Putin'e güvenin 2021'e göre 13 puan artarak yüzde 65’ten yüzde 78’e yükseldiği gözüküyor. Cumhurbaşkanı olarak faaliyetlerine onay 15 puan artarak yüzde 60'tan yüzde 75’e çıktı. Ayrıca Putin'in kimin çıkarları için devlet başkanı olarak çalıştığı sorusuna verilen yanıttaki dinamikler daha da dikkat çekici: Başkan'ın “çoğunluğun, tüm toplumun çıkarları için” çalıştığına inananların oranı yüzde 20 artarak yüzde 53'ten yüzde 73’e yükseldi.
Ayrıca, ankete katılanların yarısından fazlası (yüzde 50,5) hükümetin faaliyetlerini onayladığını belirtti. Özellikle, ülkenin Başbakanı Mihail Mişustin'in çalışmaları, ankete katılanların yüzde 52,8'i tarafından olumlu olarak değerlendirildi. Ocak ayının başlarında, başka bir anket çalışmasında halk, Putin'i 2022'nin en iyi politikacısı seçmişti.
Rusya’ya birinci derece tehdit oluşturan ülke ABD
Bağımsız kamuoyu araştırma kuruluşu Levada Center tarafından 22-28 Eylül tarihlerinde yapılan bir ankete göre de Putin’e olan güvenoyu yüzde 77 olmuştu. Aynı ankete göre, Rusların yüzde 41’i ülkeye askeri saldırı tehdidi olduğuna inanıyor. Rusya’ya birinci derece tehdit oluşturan ülkeler arasında ABD ilk sırada görülüyor. İkinci sırada Rusya’nın kriz yaşadığı Ukrayna yer alıyor.
Ankete katılanlara ‘Rusya yönetiminin yürüttüğü dış politikasından memnun musunuz’ sorusu yöneltildi. Katılımcıların yüzde 54’ü ‘evet’, yüzde 18’i ‘kısmen hayır’ yanıtını verdi, yüzde 21’i ise genel olarak memnun olmadıklarını belirtirken yüzde 7’lik bir kısım ise yanıt vermedi. Anket sonucuna göre dış politika memnuniyet endeksi yüzde 51 oldu. İlginç bir şekilde ankete katılanlar ülkedeki kriz durumunun ancak 8-10 yıl içinde düzeleceğini söylüyor.
Halk devlet desteğiyle geçiniyor
Rusya’da en son yapılan nüfus sayımında vatandaşlardan geçim kaynaklarını belirtmesi istenmişti. Nüfus sayımında toplam 128,6 milyon kişi geçim kaynaklarını belirtti (toplam nüfusun %87’si). Rusya istatistik kurumu ROSSTAT, Rusya’da yaşayan halkın geçim kaynaklarını ve buna bağlantılı istatistikleri yayınladı. Verilere göre Rusların üçte biri devlet desteğiyle geçiniyor. Vatandaşların yaklaşık yüzde 45'i maaşla yaşıyor, yüzde 33'ü devletten destek ödemesi alıyor ve dörtte biri bir başkasının maaşına bağımlı yaşıyor. Halkın sadece yüzde 2'si bireysel girişimcilikten elde ettiği gelirle yaşıyor.
Ülkede yaklaşık 31 milyon kişi emekli maaşı ve benzeri ödemelerle geçimini sağlarken bu nüfus aynı zamanda aşırı tutucu ve geleneksel değerleri savunuyor. Ayrıca, Kamuoyu Araştırma Merkezi'nin (VTsIOM) geçtiğimiz Eylül ayındaki araştırmasına göre, Rusların yüzde 29'unun pasaportu ve yüzde 2'sinin Schengen vizesi var. Rusların yüzde 77'si son beş yılda yurtdışına çıkmadı. Hiç yurt dışına çıkmayan Rusların oranı ise yüzde 69, yani yaklaşık 100 milyon.
Rusya, tarihi boyunca Slav kültürü tarafından belirlenen direktiflere, mutlak itaat eden bir toplum yapısına ve bu yapının en tepesinde, sınırsız güce sahip liderin varlığına sahne olmuştur. Zaman içinde, doğal olarak, koşullar değişmiş ve değişen koşullara bağlı olarak, ülkenin siyasal rejiminde farklılıklar ortaya çıkmış, ancak iktidarı elinde tutan güç ve kontrol sistemi kalmayı başarmıştır. Çarlık dönemlerinde Çar, Sovyetler Birliği döneminde, Komünist Parti Başkanı, günümüzde ise devlet başkanı ülke yönetiminde daima mutlak söz sahibi olmuştur. Lider, karar alma mekanizmalarında çok etkilidir. Halk ise genel itibariyle liderinin yanında kümelenmiştir.