Rusya Federal Haber Ajansı (RİA-FAN), Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) 3 Kasım'da Joe Biden’in yeni başkan olarak seçilmesinin akabinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimi zor günlerin ve yaptırımların beklediğini kaydetti.
Ajans bunların en önemlisinin de Erdoğan tarafından kapatılan 17/25 Aralık 2013 büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında 4 bakana (Egemen Bağış, Zafer Çağlayan, Erdoğan Bayraktar ve Muammer Güler) rüşvet vermek ve ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımları ihlal ettiği iddiasıyla tutuklanan Reza Zarrab olduğu vurgusunu yapıyor.
haberrus.ru sitesinin çeviri haberine göre Rus medyasının "Büyük Rüşvet" diye adlandırdığı ve Türkiye'de halen "17/25 Aralık" diye bilinen davada, ülkenin kolluk kuvvetlerinin, şüphelileri tutuklamak için eş zamanlı baskınlar düzenlediği ve büyük bir yolsuzlukla mücadele soruşturması kapsamında, aralarında devlet yetkilileri, önde gelen işadamları ve üç bakanın oğullarının da bulunduğu en az 50 kişinin gözaltına alındığı daha sonra tutuklu sayısının 89 kişiye ulaştığı aktarılıyor.
RIA-FAN'ın analiz haberinde konu detaylı olarak şu şekilde anlatılıyor:
MUSTAFA DEMİR, MURAT KURUM, ALİ AĞAOĞLU...
Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlar Birimi tarafından yapılan operasyonlarda dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın oğulları da vardı.
Tutuklananlar arasında İstanbul'un büyük bir semtinin belediye başkanı Fatih Mustafa Demir, inşaat kralı Ali Ağaoğlu, Emlak Konut Genel Müdürü Murat Kurum, devlet bankası Halkbank genel müdürü Süleyman Aslan, İranlı işadamı Reza Zarrab ve çevre ve ekonomi bakanlıklarından yetkililer de tutuklandı.
2'NCİ DALGA, 25 ARALIK VE ERDOĞAN'IN OĞLU
Gözaltına alınan kişiler "rüşvet", "resmi görevi kullanma", "kamu ihalelerinde hile yapmak" ve "kaçakçılık" gibi suçlamalarla suçlandı.
25 Aralık 2013'te ikinci gözaltı dalgası başladı. Bu kez 96 şüpheli "suç işlemek amacıyla bir örgüt kurmak ve yönetmek", "kamu ihalelerinde hile yapmak" ve "rüşvet" ile suçlandı. İkinci dalgada, Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan da sanık olarak ortaya çıktı. Ancak Türk gözlemcilerin daha sonra yazdığı gibi, polis savcının emrine uymayı reddetti.
İÇ SİYASETTE FAY HATLARI KIRILDI
RİAFAN haberinde 17/25 Aralık operasyonlarının nasıl başladığını ve nelerin yaşandığını okuyucularına detaylarıyla aktarıyor.
Yolsuzlukla mücadele soruşturmasının öğrenilmesinden birkaç gün sonra, Türkiye'deki iç siyasi atmosfer kızıştı.
Ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Türk hükümetinin derhal feshedilmesi çağrısında bulundu. Politikacılar, yolsuzluk skandalına karışan bakanların istifasını talep etti.
ÜZERİ İKİ AYDA KAPATILDI
Haberde, Erdoğan yönetimi tarafından operasyonları yöneten polis şeflerinin ve emniyet amirlerinin görevlerinin değiştirilmesi ve yerlerine atanan yeni görevliler tarafından operasyonların nasıl kapatıldığı da detaylarıyla ele alınıyor.
İki ay sonra, Şubat ayının sonunda, bakanların oğulları ve Reza Zarrab da dahil olmak üzere tüm şüpheliler serbest bırakıldı.
RİAFAN haberinde, 2016 yılındaki darbe girişiminin ardından yolsuzluk soruşturmasına katılan çok sayıda polis ve savcının tutuklandığını, bu kişilerin "komplo" ve "hükümeti devirmeye teşebbüs" ile suçlandıklarını ve bazılarının yurt dışına çıkmak zorunda kaldığı detayını da paylaştı.
Haberde AKP hükümetinin, Hizmet Hareketi lideri Fethullah Gülen ve sevenlerini 17-25 Aralık operasyonuyla darbe amaçladıkları şeklindeki iddiası ve algı çalışmalarıyla konuyu farklı düzleme çektikleri bilgisi de yer alıyor.
REZA ZARRAB VE HALKBANK DOSYASI
Haberde konu ayrıntılı olarak devamında şöyle anlatılıyor:
2013 yılı başlarında İstanbul Atatürk Havalimanı'nda 27 kilogram altın ele geçirilmesi üzerine polisin radarına takılan İran asıllı Türk vatandaşı Reza Zarrab, büyük yolsuzluk ve rüşvet davasında tutuklanmış ardından Erdoğan yönetimi tarafından davaların kapatılması sonucu serbest kalmıştı.
Daha sonra Zarrab ABD’ye gittiği esnada FBI tarafından tutuklanmış ve öncesinde sanık olduğu davada tanık olarak ifade vermiş, Türkiye’de kapatılan 17/25 aralık dosyalarını doğrulayacak şekilde itiraflarda bulunmuştu.
Aralık 2017'de ABD mahkemesinde Zarrab, bir devlet bankası aracılığıyla kara para aklama için gerekli işlemlerin yapılması ve ithalat ve ihracatı gerçekleştirmesi için HalkBank başkanına rüşvet verdiğini iddia etti.
ABD'li yetkililer, Türk Halkbank'ı İran'la altın karşılığı petrol anlaşmalarına karıştığı ve Türkiye’nin, para yerine değerli metaller kullanarak İran'ın petrol ticaretine yönelik Batı yaptırımlarını delmekle suçlanıyor.
Temmuz 2020'de ise, tanık koruma programı kapsamında olan Reza Zarrab'ın kuryesi Adem Karahan, Amerikan basınına röportaj verdi. İçinde 2008'den beri İranlı bir iş adamının hizmetindeyken tonlarca altın ve nakit taşıdığını söyledi. Karahan, Sarraf'ın kendisini "Korkmayın, bu işlere Türk hükümeti de dahil" sözleriyle teşvik ettiğini iddia etti.
Adem Karahan, “2012-2013 yıllarında yurt dışına 200 ton altın ihraç ettik. Bu yıla kadar sadece para transferleri yapılıyordu. Bir yılda 18 milyar Türk Lirası (yaklaşık 6 milyar dolar) değerinde altın yurt dışına ihraç ettik. Bu 18 milyarın yüzde 4'ü siyasilere, yüzde 4'ü Zarrab'a kaldı." İfadelerini kullanıyor. Aynı röportajda Türk parlamentosuna tüm planı anlatmaya hazır olduğunu ancak ülke yetkililerinin bununla ilgilenmediğini belirtti.
DAVANIN DEVAMI AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ'NDE
2016 yılı mart ayında Zarrab, FBI tarafından tutuklandığı Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti. Bir yıl sonra yine Amerikan özel servisleri tarafından gözaltına alınan Halkbank'ın üst düzey yöneticilerinden Hakan Atilla ülkeye geldi.
O ana kadar Türkiye, sanıkların Zarrab olduğundan emindi, ancak daha sonra soruşturmada işbirliği yapmaya karar verdiği ve tüm suçlamaları kabul ettiği öğrenildi. Sonuç olarak Zarrab, Hakan Attila'nın sanık olduğu davada tanık olarak ortaya çıktı ve her şeyi itiraf ederek detaylıca anlattı.
Attila, Amerikan mahkemesi tarafından ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarının ihlal edilmesine yardımcı olmakla suçlandı. Bu dava Türkiye dışındaki "Büyük Rüşvet" in bir sonucu olarak adlandırılabilir.
Bu davadaki bir diğer tanık da o yıllarda "Büyük Rüşvet"i soruşturan ekipte yer alan polis Hüseyin Korkmaz'dı.
Bir Türk polis memuru yurtdışında dava ile ilgili tüm belgeleri gizlice aldı ve Amerika Birleşik Devletleri'ne sığınma başvurusunda bulundu. Mahkemede Sarraf, Halkbank ve diğer Türk yetkililerin yolsuzluk bağlarından bahsetti.
Atilla, 32 ay hapis yattıktan sonra Temmuz 2019'da Türkiye'ye döndü, kısa süre sonra İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nın başına geçti.
JOE BIDAN YÖNETİMİ ÖNEMLİ BİR BASKI UNSURU OLACAK
Ancak HalkBank aleyhindeki dava henüz tamamlanamadı. Soruşturma ve yargılamalar halen devam ediyor. Bazı uzmanlar, bu sürecin yeni Joe Biden yönetiminin Türk liderliği üzerindeki baskısının kaldıraçlarından biri olacağını tahmin ediyor.
Amerikan mahkemesi, ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımları ihlal ettiği iddiasıyla Türk bankası Halkbank'a 10 ila 20 milyar dolar tutarında ağır para cezaları verebilir ve bu ceza Türk ekonomisi için çok ağır olabilir.