KKTC Dışişleri Bakanı Turgay Avcı'nın, Markullis için "Papadopulos'un
seçim borazanı" ifadesini kullanarak Rumların bu tavrının arkasında ise "Rum tarafının tek yanlı ve yasadışı olarak
Avrupa Birliği üyeliğine kabul edilmesinin verdiği cesaret" olduğunu söylemesinin ardından benzer bir açıklama da KKTC
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Hasan Erçakıca'dan geldi.
Eçakıca, düzenlediği haftalık basın toplantısında "
Kıbrıs Rum
Dışişleri Bakanı Erato Markulli,
Türkiye'yi kışkırtmaya ve bölgede gerginlik yaratmaya yönelik açıklamalarına devam ediyor. Türkiye Dışişleri'nin yaptığı uyarıya rağmen bu tutumunu sürdüren Markulli, dün de yeni açıklamalarla ortamı zehirlemeye devam etmiştir." dedi. Erato Markulli'nin hedeflerinden birinin, adadaki
Türk Silahlı Kuvvetleri varlığı olduğunun görüldüğünü kaydeden Erçakıca, "Zaten Kıbrıs Rum tarafı, uzun bir süreden beri, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin adamızdan ayrılması halinde soruna otomatik olarak çözüm bulunabileceği mesajını dünyaya yaymaya çalışmaktadır." diye konuştu.
Kıbrıslı Türklerin adada kalıcı bir barış sağlanmadığı sürece güvenlik ihtiyacı ve buna bağlı olarak da Türk ordusuna ihtiyacı devam edeceğini vurgulayan Erçakıca "Kıbrıslı Türklerin huzur ve güvenliğini, ayrıca adada barışı sağlamak gibi bir görevi olan Türk ordusunun burada caydırıcı bir güç bulundurması, Kıbrıs Rum tarafının politikalarından kaynaklanan bir zorunluluktur. Geçmişte, böyle bir gücün bulunmadığı dönemlerde, Kıbrıslı Türklere karşı yapılan saldırılar ve yaşamak zorunda bırakıldığı koşullar herkesin malumudur." diye ekledi.
Kıbrıs Rum yönetiminin adanın tümünün hükümeti olma iddiaları ortada dururken,
Türk askerinin olmadığı bir anda, sözde egemenliklerini adanın kuzeyine zorla kabul ettirmeye yönelik bir çaba içine girmeyeceklerinin hiçbir garantisi olmadığını belirten KKTC Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, "Hatta, egemenlik iddiasında bulunan her devletin güç kullanmaya yeltenebileceğini düşünerek, Türk ordusunun çekilmesi halinde, Kıbrıs Rum tarafının hemen
Kuzey'i işgale kalkışacağını kolaylıkla söyleyebiliriz." şeklinde devam etti.
Hasan Erçakıca, "Bu gerçekleri dikkate aldığımız zaman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin adamızdan ayrılmasının çözüm çabalarına değil, tam tersine karmaşaya ve hatta yeni bir savaşa neden olabileceği rahatlıkla görülebilir. Bu nedenle Kıbrıs Rum tarafının Türk Silahlı Kuvvetleri'ne saldırısı, çözüm çabalarına
hizmet etmiyor. Tam tersine sorunun gerçek nedenlerini gizleyerek çözümsüzlüğe arka çıkıyor." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin, 2004 yılında kapsamlı çözüm planının kabulü ile ordusunu adadan çekmeyi taahhüt etmiş ve buna onay vermiş olduğunu hatırlatan Erçakıca, "Markulli'nin dediği gibi, Kıbrıs konusunda tek söz sahibi olan merci Türk ordusu ise ve adadan çekilme gibi bir amacı yok ise,
Nisan 2004 referandumunda alınan bu tutumun izahı nasıl mümkün olabilir? Türk ordusunun Kıbrıs'ta barıştan ve kalıcı bir çözümden yana olan tutumunun bundan daha açık bir göstergesi olamayacağı gibi, kendisini ispat etme gibi bir yükümlülüğü de yoktur. Tam aksine, sürekli gerginlik kaynağı olan ve Kıbrıslı Türklerin haklarını her fırsatta
gasp etmeye çalışan Kıbrıs Rum tarafının, barış ve çözümden yana olduğunu ispat etme yükümlülüğü vardır." dedi.
Erçakıca, açıklamasını şöyle sonlandırdı: "Markulli ve diğer Kıbrıslı Rum liderlerin ısrarla kamuoyundan gizlemeye çalıştıkları bir başka gerçek ise adadaki
Yunan askeri varlığıdır. Bu sayının bugün 7000 civarında olduğu tahmin edilmektedir. 1964 yılında gizlice adaya gelen ve 1967 yılında meydana gelen Geçitkale ve Bağaziçi saldırılarının ardından bir bölümü adadan ayrılmak zorunda kalan Yunan askerleri, 1974 yılında da Yunan cuntasının komutasında adanın Yunanistan'a bağlanması için yapılan darbede rol oynamışlardı. Türk askeri ise adaya Kıbrıslı Türklere karşı yapılan saldırıları ve enosisi engellemek için 1960 antlaşmalarından kaynaklanan görevlerini yerine getirerek müdahalede bulunmuştur. İki askeri güç arasındaki bu farklılığa da dikkat etmek gerekmektedir."
CİHAN