‘The Washington Examiner’s Beltway Confidential’ Blog yazarı, Amerikan Girişim Enstitüsü (American Enterprise Institute) ve eski Pentagon çalışanı Michael Rubin (@Mrubin1971) www. washintonexaminer.com internet sitesinde yayımladığı ''Erdoğan Bir Suçlu, Dış Politikamız Buna Göre Muamele Etmeli'' başlıklı yazısında Amerika’da yargılaması devam eden Reza Zarrab dosyası, soruşturmanın Erdoğan açısından ne anlama geldiği ve bu soruşturma çerçevesinde Amerikan devletinin nasıl bir tutum takınması gerektiğine dair görüşlerini dile getirdi:
Panama’nın bir önceki diktatörü Manuel Noriega inişler ve çıkışlarla dolu bir hayatın ardından geçtiğimiz mayıs ayında sessiz bir şekilde vefat etti. Noriega hırslı bir asker olmasının yanında CIA adına çalışan bir ajandı. Kolombiyalı uyuşturucu tacirleri ile işbirliği yaparak ABD’ye kokain gönderirdi. George W.H. Bush yönetimi Noriega ve işbirlikçisinin bu davranışlarından usandığı için Noriega ile kapışabilmek için Panama'yı işgal etti. Noriega iki hafta sonra Amerikan yargısına teslim teslim olarak 30 yıllık hapis cezasına çarptırıldı. Noriega 17 yıl tutuklu kaldıktan sonra iyi halden dolayı serbest bırakıldı.
Bu arada yıllardır pek çok analist ve yazar Türk lider Tayyip Erdoğan ve muhtelif dünya liderleri arasında mukayese yapıyor. Acaba Erdoğan kendi İslam cumhuriyetini kurarak Hamaney tibi bir lider mi olacak (Türkiye’nin Şii komşusu İran’ın aksine Sünni çoğunluğa sahip olmasına takılmayın), yoksa güç ve zenginliğini artırıp Rus lider Vladimir Putin tarzı bir yol mu seçecek, ya da Venezuela’nın son lideri Hugo Chavez gibi kişisel hedeflerini siyasi düşmanlarına karşı kullanan bir lider mi olacak?
Fakat gerçek şu ki Erdoğan kendine kendi yolunu çizen, kendine has birisiydi.
Diğer üç liderden de dersler alarak Türkiye’nin demokrasisini alt üst etti.
Ancak diğer taraftan yargılaması hala devam eden Reza Zarrab dosyasını göz önüne alırsak Noriega Erdoğan için daha iyi bir kıyaslama olur.
Erdoğan’ın işadamı Reza Zarrab kara para aklama, dolandırıcılık ve Amerika’nın İran yaptırımlarına karşı gelmek iddiaları ile 19 Mart 2016 tarihinde ABD’ye giriş yaptığı sırada FBI tarafından Miami Uluslararası Havalimanı’nda gözaltına alındı.
Dava ilerledikçe Türk yetkilileri gitgide ön plana çıkmaya başladı. 6 Eylül 2016’da Adalet Bakanlığı eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve Halkbank Genel Müdürü Mehmet Hakan Atilla’yı da aynı iddialarla suçlayarak dosyaya ekledi. 30 Ekim 2016’da ise New York Güney Bölge Mahkemesi Reza Zarrab ve iş ortakları ile ilgili yeni belgeler ortaya çıkardı. Yayınlanan son dosyada Erdoğan için kullanılan ifadeler dikkate alınmalı, örneğin dosyanın 17. sayfasında:
Reza Zarrab’ın kendi çıkarlarını korumak için dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan ile aralarında geçen görüşmelere dair belge ve iletişim verilerini içeren kanıtlar dosyaya eklenmiştir. Örneğin Reza Zarrab ve Erdoğan 12 Nisan 2013 tarihinde dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlunun düğününe katılarak bir takım görüşmeler gerçekleştirdi. Zarrab ve dönemin Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan görüşmede esnasında kullandıkları iletişim cihazlarını görüşmenin ardından değiştirdi. Daha sonra 16 Nisan 2013 tarihli telefon görüşmesinde Zarrab, Erdoğan ile aralarında geçen görüşmeyi anlattı. Aslan’ın sorgu esnasında dile getirdiği Zarrab’ın banka satın alma çabalarına (İranlı yetkililer de görüşülmüş olan bu işlemin amacı İran’a işlem yapabilecek bir kanal açmaktır) Zarrab “24 peygambere yalvarana kadar çok düşündüm, ama onlar sadece Allah’a (Erdogan- M.R notu) yalvarmam gerektiğini söyledi. Ardından Başbakan’a gittim... Düğün günü Erdoğan’la görüştüğümde neler yapacağımı açıkladım. Kendisinden eğer onaylarsa bana lisans vermesini istedim, aksi takdirde doğrudan BDDK’ya başvurarak bankayı ne olursa olsun satın alacağımı söyledim”.
Erdoğan NATO üyesi bir ülkeyi yönetiyor ancak ismi ‘Amerika’nın İran yaptırımlarını delme’ iddiasıyla yürütülen soruşturma belgelerinde geçiyor. Erdoğan’ın bir zamanlarki sırdaşının bugün federal savcıların sorgularında bülbül gibi ötmesi Erdoğan’ın kabusu olmalı.
ABD bugün Erdoğan’ın bir NATO üyesi ülke lideri olduğuna aldırmadan bir zamanlar Noriega’ya yaptığı gibi gerekli müdahaleyi yapmalıdır. Erdoğan’ın Zarrab davasına dahil olması Türk-Amerikan ilişkilerini daha da kötü etkileyecektir. Erdoğan her ne kadar kendi ülkesinde yargının kontrolünü eline almış olsa da Amerikan Adalet Bakanlığı’nı susturacak gücü yok. Dolayısıyla Trump ve Rex Tillerson pragmatik bir şekilde Erdoğan ile yakınlaşsa da soruşturmayı kısıtlayamazlar.
Fakat Erdoğan için meselenin can sıkıcı noktası henüz gelmemiş olabilir. Bugün Erdoğan’ın yolsuzluk iddialarını dile getiren gazeteciler tutuklu olarak yargılansa da Amerika mahkeme kayıtları kamuoyuna sunulacak ve Erdoğan’ın yolsuzluklarını bütün dünya öğrenecek, hatta pek çok Türk de internet üzerinden öğrenmiş olacak. Erdoğan Zarrab davasında zimmetine geçirdiği milyonlarca dolar paranın geçtiği telefon görüşmesi kayıtlarında olduğu olduğu gibi bu verileri de inkar edecek ve sahte olduğunu dile getirecek. Bir dünya liderinin bu derece karışık ve şüpheli ekonomik işlere bulaşmış olması hayret verici. İşte tam bu noktada kendisini realist olarak tanımlayan hiç kimse Türkiye’nin konumu ve NATO operasyonlarındaki stratejik ortaklığı yönündeki savunmaları dile getirmekten vazgeçmemeli.
Erdoğan, şahsi banka hesaplarını doldurabilmek için Batı’ya karşı İran’ı tercih etti. Onun bu hırsı, kini ve yolsuzlukları Erdoğan’ı savunan, Türkiye ile ortaklık kurmakta kararlı olan diplomat ve yöneticilerini durdurmak için yeterli bir sebeptir. İngiltere ordusu F-35 savunma sistemleri bakım ve onarımı konusunda Türkiye’ye karşı ümitli bir yaklaşıma sahiptir.
NATO olsun veya olmasın, Türkiye’yle savunma konusunda veya herhangi bir konuda işbirliği yapmak görevi kötüye kullanmaktır. Erdoğan Türkiye’yi yönettiği müddet ABD eski ortağını karantina altına almalıdır. Aslında -istila etmek hariç- Türkiye’ye de Panamalı Noriega’ya yapıldığı gibi muamele edilmelidir.
Tıpkı Manuel Noriega yargılamasında olduğu gibi mahkeme belgeleri Erdoğan’ın suçlu olduğunu gösteriyor.
Samanyoluhaber.com/Çeviri