İstanbul merkezli 3 ilde ‘paralel‘ safsatasıyla yapılan operasyonlar kapsamında tutuklanma talebiyle mahkemeye sevk edilenlerden 20’si skandal gerekçelerle tutuklandı. Anadolu 5. Sulh Ceza Hakimliği’nin tutuklama gerekçesinde hukuk ayaklar altına alındı. ‘Önce devlet, sonra hukukun üstünlüğü’ denilen gerekçeli kararda, ‘örgütün varlığının ispata gerek olmadığı’ kaydedildi. Pinhan Restaurant’ın adının Arapça’da ‘gizlenen, üzeri örtülen’ anlamına gelmesi de tutuklamalara gerekçe yapıldı.
Restaurant adı tutuklanma gerekçesi
Paralel yapı safsatasıyla önceki gün İstanbul’da gerçekleştirilen operasyonda gözaltına alınan 26 kişiden 6’sı serbest bırakıldı. Anadolu 5. Sulh Ceza Hakimliği’nde yaklaşık 12 saat süren sorgunun ardından 20 kişi ise ‘silahlı terör örgütü kurmak, yönetmek ve üye olmak, terör örgütü propagandası yapmak’ gibi suçları işledikleri gerekçesiyle tutuklandı. Hakimlik, 20 kişinin söz konusu suçları işlediklerine dair ‘kuvvetli suç şüphesinin’ bulunduğunu savundu. Mahkeme heyeti, 25 sayfalık kararında tutuklama gerekçelerini açıkladı. Ancak mahkemenin ‘tutuklama’ gerekçeleri, bu kadar da olmaz dedirtti.
Hakim, Pinhan Restaurant’ın sözcük anlamının Arapça’da ‘gizlenen, üzeri örtülen’ olmasını tutuklamaya gerekçe yaptı. Toplanan himmet, burs, kurban paralarının şüphelilerin kendi aralarında havale gibi işlemlerle şirket karı gibi gösterilerek örgüte aktarılmasında aktif rol oynadığını savunan hakim, “Pinhan Restaurant olarak bilinen bu yerin hareket merkezi olarak kullanılmış olması ve ‘pinhan’ın sözlük anlamının ‘gizlenen, üzeri örtülen, saklanan’ olarak Arapça ve Farsçada kullanılan bir kelime olduğu kanaatine varılmıştır.” ifadelerini kullandı.
Önce devlet, sonra hukuk!
‘Önce devlet’ denilen gerekçeli kararda, daha sonra hukukun üstünlüğünün söz konusu olabileceği kaydedildi: “Suç konusunun önemi de dikkate alındığında öncelikle devletin var olması gerektiği, devletin ortaya çıkmasından sonra hukukun üstünlüğünün söz konusu olabileceği ve devletin devamlılığı için hukukun üstünlüğünün de zorunluluk olduğu dikkate alındığında adalet duygusunun zedelenmemesi için dosyanın bulunduğu aşama ve kapsam dikkate alındığında hakimliğimizce bu yönde karar vermek gerektiği kanaate hasıl olmuştur.”
İspata gerek yok!
Örgütün varlığına dair somut delil gösteremeyen hakim, ‘örgütün varlığının ispata gerek olmadığını’ savundu: “Böyle bir örgütün var olduğunun herkesçe bilinen bir gerçek olduğu, böyle bir örgütün maruf olması nedeniyle maruf olan şeyin ispata muhtaç olmadığı, bu örgütün herkesçe de bilindiği üzere belli hedeflere ulaşmak için her türlü yöntemi mübah saydığı, dolayısıyla TCK’da örgütlü suçların soruşturma aşamasında basit şüphenin dahi çok büyük önem arz ettiği gibi dosyamızda söz konusu bu kararımızın verilmesi için makul ve yeterli şüphe bulunmuştur.”
160 ülkede olması ‘örgütsel’ kanıt
Tamamen vehimler ve dedikodulara dayanan gerekçeli kararda, 160’tan fazla ülkede okul olması da yapılanmanın arkasında uluslararası gücün olduğunu gösterdiği savunuldu: “Söz konusu örgütün 160’a yakın ülkede faaliyet gösterdiğine dair herkesçe bilinen bir durumun söz konusu olduğu, bir çok ülkede faaliyet gösterebilme yeteneğinin de bu örgütün arkasında bir çok uluslararası gücün olduğunu ve bir çok eylem ve işlemlerde, olaylarda desteklendiğini gösterdiği kanaatine varılmıştır.”