27 yıl çalıştığı Marmara Üniversitesi’ndeki görevinden Şubat ayında KHK ile ihraç edilen Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, 16 Nisan’daki Referandumu’ndaki Anayasa değişikliği metninin yeniden oylanması durumunda ‘Hayır’ çıkacağını söyledi. Kaboğlu’nun “16 Nisan halkoylaması sürdürülebilir mi?” başlığıyla (26 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle: 12 Eylül 2010 günü halkoyuna sunulan Anayasa değişikliğinin sürdürülemezliği, bir yıl sonra anlaşıldı. Gerçi, sakıncalar Mayıs 2010’da belli olmuştu. Ama değişiklik mimarları ve ‘yetmez, ama evet’çiler, değişiklik risklerini, uygulama sırasında fark etmeye başladı. 16 Nisan oylaması ile kesinleşen Anayasa değişikliğinin sürdürülemez özelliği, 6. ayında gözler önüne serildi. Şimdi, aynı metin yeniden oylansa sonuç, hayır olur.
Güneysu’lu taksi şoförü ne diyor?
‘Erdoğan’ın hemşehrisi’ diye başlıyorum söze; karşılığı, “O, Kasımpaşalı” oluyor. Uzaktan akrabası, ailece dini bütün ve AKP seçmeni. Anayasa değişikliğine ‘hayır’ diyeceğini özellikle vurguluyor. Nedenlerini sıralarken demokrasi ve din anlayışlarına somut örneklerle itiraz ediyor; cadde ve yolları kaplayan büyük pankart ve posterleri işaret ederek, bunlara yapılan harcamaların ne kadar yoksulu doyurabileceğini soruyor; “her makamı elde ettin; on yedi yıl yetmedi mi? İhtiyarladın, daha fazlasını istiyorsun, saltanat mı kuracaksın?” sorularıyla da iktidar hedefini sorguluyor. 16 Nisan öncesi Pazar sabahı Trabzon havaalanına varışımızla noktalanan ve hayli ayrıntılı konuşmadan aktardığım kesitler, ‘plebisiter referandum’un öteki yüzünü yansıtıyor. Başka bir deyişle, ‘evet’ oylarını yükselten Erdoğan’ın, ‘hayır’daki payı gözardı edilmemeli. Bu nedenle, eğer olağan ortam ve koşullarda anayasal bilgilenme hakkı kullanılarak bir anayasa değişikliği yapılsaydı, halkoyu, çok yüksek oranda ‘hayır’ ile sonuçlanır; ‘evet’ oranı Sn. Başbakan’ın belirttiği üzere, en iyi ihtimal ile, yüzde 30’u geçmezdi. (…)
Hukukçulara düşen görev
Demokratik hukuk devleti savunucularına düşen… Değinilen nedenlerle, demokratik hukuk devleti yanlıları için, belediye başkanlarına yönelik ‘istifa ettirme operasyonları’, anayasal bilgilenme hakkına katkı vesilesi olarak görülmeli ve konu bu açıdan da tartışılmalı: -16 Nisan’da oylanan metin, henüz kısmen yürürlüğe girdiği halde, hukuku ve demokrasiyi şimdiden süpürdü. -Seçimler sonrası tümüyle yürürlüğe girdiği zaman nasıl bir yönetime yol açacağı gün ışığına çıktı. -6771 sayılı Kanun ile kabul edilen ve tek kişinin ‘mutlak iktidarı’ ile sonuçlanacak Anayasa değişikliği, Türkiye için sürdürülebilir değil; bu sebeple, ‘demokratik hukuk devleti’ eksenli anayasal çerçeve etrafında geniş bir mutabakat sağlayacak çalışma, acil bir görevdir.