Peygamber Efendimiz'in bir günü
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) güne sabah namazı ile başlardı. Medine'de çok sade ve mütevazı olan hane-i saadetleri mescidin avlusunun bir tarafını oluşturuyordu.
Âmâ bir sahabi olan Abdullah b. Ümmi Mektum'un okuduğu ezanla sabah namazının vakti girer, Hz. Peygamber odasında sünneti kılar ve farzı kıldırmak üzere mescide çıkardı. Mescide gelemeyecek kadar ciddi mazeretleri olanlar dışında, Medine'de bulunan bütün Müslümanlar her farz namazı Efendimiz'in arkasında kılmaya gayret ederlerdi.
Namazdan sonra her gün, güneş belli bir yüksekliğe çıkıncaya kadar önce tesbihatını ve o vakte ait mutad evradını yapar, sonra yüzünü ashabına dönerek bağdaş kurar ve ashabıyla sohbet ederdi. Bu sohbetler sırasında gündelik konulardan tarihi hatıralara, rüya tabirlerinden imana hizmet konularına, sorulara cevap vermekten sıkıntısı olanların sıkıntısını gidermeye varıncaya kadar beşeriyetin gereği olan birçok mesele konuşuluyordu.
Bazı rivayetler Efendimiz'in kuşluk vaktine kadar mescitte oturmaya devam ettiği ve kuşluk namazını kıldıktan sonra ayrıldığına işaret etmektedir. Kuşluk namazı kılındıktan sonra oradan bir yere gidilmeyecekse Efendimiz eve döner ve evde yiyecek bir şey olup olmadığını sorardı. Şayet yiyecek bir şey varsa kahvaltı yapar yoksa "öyle ise oruçluyum" der, o günü oruçlu geçirirdi. "Bir şey var" denildiği zamanlarda var olan şey genelde süt, hurma, birkaç dilim kuru arpa ekmeği vb. şeylerdi.
Efendimiz'in hayatında yemek işi, günümüzde olduğu gibi hayatın merkezinde yer almıyor, gündelik hayat yemek öğünlerine göre şekillenmiyor, yemek için fazla zaman harcanmıyor, yemek olmadığı zaman problem yapılmıyor. Durum böyle olunca da, günümüzün tam aksine, diğer önemli şeylere daha çok vakit ve para ayrılıyordu.
Hz. Peygamber öğleden önce bir süre dinlenirdi. İnsanın biyolojik yapısı uykuya ihtiyaç duyacak şekilde yaratılmıştır. Durup dinlenmeden faaliyet gösteren beden, bir süre sonra enerjisini yitirip yıpranmakta ve değişik hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Onun için kişinin geceleri uyuyup dinlenmesi vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Ancak, gece ibadet ve benzeri faaliyetlerle uğraşıldığı için yeterince dinlenememek, iş yoğunluğu ve stresten ötürü dikkatin dağılması ve bedenin yorulması ve sıcak iklim şartlarından ötürü, bir de gündüz uyuyup dinlenme söz konusudur. İslamî literatürde buna kaylûle denilmektedir. Türkçemizde buna öğle uykusu veya öğle öncesi uyku demek mümkün.
Öğle: Hz. Peygamber, büyük bir iştiyakla camiye koşan ashabına gün ortasında öğle namazını kıldırırdı. Eğer o gün haftanın cuma günü ise bambaşka bir coşku ile yani bayram havasında namaza hazırlanılırdı. Tırnaklar kesilir, banyo yapılır, yeni elbiseler giyilir, kokular sürülür, her günden daha erken camiye gidilir, Efendimiz'in hutbesine kulak verilir ve ardından da namaz kılınırdı. Özellikle bu namaza çocuk ve kadınlar diğer vakitlere nazaran daha çok iştirak ederlerdi.
Kaynaklarımızda düzenli bir şekilde yenilen öğle yemeğinden söz edilmemektedir. Fıtır sadakası veya bazı keffaretlerin miktarı belirlenirken günde iki öğün üzerinden hesaplanması gösteriyor ki, sabah ve akşam yemeklerine ek olarak üçüncü bir öğün bulunmamaktadır. Böylece, sabah kahvaltısını sahurda yiyen kişinin günlerini ne kadar kolay bir şekilde oruçlu geçirebileceği de daha iyi anlaşılmaktadır.
Resulullah, zaman zaman ashabına ziyaretlerde bulunur, gündelik meşgalelerini deruhte eder, devlet başkanı olarak kamuyu ilgilendiren işlere bakar, nazil olan ayetleri vahiy kâtiplerine yazdırır, hemen yerine getirilmesi gereken emirler varsa bunları bir münadi vasıtasıyla halka duyurur ve gelen misafirlerle ilgilenirdi.
İkindi: Efendimiz ikindi namazını camide kılardı, ikindi vakti mü'mini koruma-kollama ile görevli gece ve gündüz meleklerinin nöbet devir anlarından biri olduğu bilindiği için de, namaz sonrası tesbihat daha uzun tutulurdu.
Hz. Peygamber çok mütevazı bir hayat yaşıyordu. Evde pek hizmetçi bulundurulmadığından, ev halkından biri olarak, yapılacak işlerin hemen tamamına iştirak ediyor ve hanımlarına yardımcı oluyordu.
Efendimiz'in terk etmediği bir âdeti vardı: Her ikindi namazından sonra hanımlarını dolaşır, onların hal ve hatırlarını sorar, ihtiyaçlarını tespit ederdi. Akşam da sıra hangi hanımında ise, o hanımının odasında diğer bütün hanımları da toplanır, sohbet ederlerdi. Sonra da herkes kendi hücresine çekilirdi.
Akşam: Hz. Peygamber çoğu zaman güneşin batmasından önce akşam namazını beklemeye başlar, ezan okunur okunmaz hemen Yüce Divan'a dururdu. Farz namazdan sonra "Evvâbin" adıyla bilinen 26 rekât namaz kılar ve bunu tavsiye ederdi.
Efendimiz (sas) akşam namazından sonra o gün hangi hanımının yanında kalacaksa diğer ev halkı oraya toplanır ve aile sohbeti başlardı. Hz. Peygamber'in aile yuvası, hem sağlığında hem de ahirete intikal ettikten sonra ilmî faaliyetlerin hiç duraksamadan devam ettiği bir ortam olmuştur. Özellikle bu 'akşam sohbetleri'nin rolü küçümsenemez. Adeta bir mektep gibi işleyen akşam sohbetleri, Hz. Aişe validemiz başta olmak üzere, birçok eşsiz âlimin yetişmesine beşiklik etmiştir. Tabii sadece ilmî bahisler konuşulmuyordu; farklı çevre, kültür ve karaktere sahip ev halkı arasında ciddi bir muhabbet oluşuyor, birbirlerini daha iyi tanıyorlardı.
Yatsı: Hz. Peygamber ashabına yatsı namazını kıldırır ve önemli bir durum olmazsa, kimseyle konuşmadan dinlenmeye çekilirdi. Uyumaya geçmeden önce dua ederdi. Aişe validemiz, O'nun yatmadan önce yaptığı dua ve uygulamayı şu şekilde anlatmaktadır: "Allah Resulü her gece yatağına girdiğinde iki elini birleştirir, onlara üfler, İhlâs, Felak ve Nas sûrelerini okur, sonra da başından başlayarak, vücudunda ulaşabildiği her yere elini sürer ve bunu üç defa tekrar ederdi."
Önemli bir iş olmazsa gece pek dışarı çıkmazdı. Ancak bazı gecelerde dışarı çıktığına dair rivayetler de bulunmaktadır.
Gece: Günün son dilimi olan gecelerini de engin bir ibadetle geçirmekteydi. Hz. Aişe validemiz "Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), gece ayakları şişene kadar namaz kılardı. Kendisine, 'Ey Allah'ın Resulü! Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamıştır (Fetih, 48/2). Buna rağmen ibadet konusunda niye kendini bu kadar zorluyorsun?' denilince, 'Ben Allah'ın bu mağfiretine karşı şükreden bir kul olmayayım mı?' cevabını verirdi." Allah Resulü, teheccüd namazından sonra bir süre dinlenir ve müezzinin nidasıyla sabah namazına kalkardı.
ZAMAN