Bir arınma ve yücelme süreci: İ'tikâf
Ramazan'ın son on gününde camiye çekilip, zarurî ihtiyaçların dışında sürekli ibadetle meşgul olmak demek olan i'tikâf ile Rabb'e bağlılık ilan edilir.
İ'tikâfın sahih olması için i'tikâf yapan kimsenin Müslüman, akıllı, temiz olması ve i'tikâfa niyet etmesi gerekir. İ'tikâfın büyük camilerde yapılması faziletlidir. Kadınlar, kendi evlerinde mescit edinecekleri bir odada i'tikâfa girebilirler.
Dertlerinizi, sevinçlerinizi, duygularınızı, hatıralarınızı ve ideallerinizi paylaştığınız can dostunuzla baş başa kalmak kadar güzel ve tatlı bir şey var mıdır dünyada? Üstelik uzun zamandır hasret kalmışsanız, birlikte olduğunuz zamanı en iyi şekilde değerlendirmek için çırpınır, adeta zamanın durmasını ister, karşılıklı sohbet ve ikram için yarış edersiniz. O sürede birlikte yenen yemeğin, içilen çayın, yapılan sohbetin tadı ve lezzeti bambaşkadır.
İşte Ramazan'ın son on gününde Allah'ın evi kabul edilen "camiye çekilip, zarurî ihtiyaçların dışında sürekli ibadetle meşgul olmak" demek olan i'tikâf, ezelî ve ebedî dostumuz olan Rabb'imizle baş başa olmak, adeta O'nunla sohbet etmek, O'na derdini dökmek, O'na aşkını ve bağlılığını ilân etmek demektir. Hiçbir dostluk, Cenab-ı Hakk'ın dostluğu kadar tatlı, lezzetli, hayırlı ve bereketli olamaz.
İ'tikâfta sürekli zikir, fikir ve şükürle meşgul olan, Kur'an, oruç, tesbih, salâvat, dua ve namazla zamanını ebedîleştiren kişi, kendisini Rabb'inden uzaklaştıran günahlardan, kötü düşüncelerden arınarak, adeta melekleşir ve yüceler yücesine terakkî eder. Çünkü kendisini Rabb'iyle beraber olmaktan alıkoyan her şeyden alâkasını kesmekte, akıl, kalp, ruh gibi manevî; göz, kulak, dil gibi maddî duygularıyla Allah'a yönelmekte ve O'nun rızasını kazanmak için çırpınmaktadır.
İ'tikâf Müekked Sünnettir
Peygamber Efendimiz (sas), Medine'ye hicret ettikten sonra her yıl Ramazan'ın son on gününü Mescid-i Nebevî'de i'tikâfla geçirirdi. Vefatından sonra da mübarek hanımları onun bu sünnetini sürdürerek i'tikâfa devam etmişlerdir.
İ'tikâfın sahih olması için bazı şartlar vardır. İ'tikâf yapan kimsenin Müslüman, akıllı, temiz olması ve i'tikâfa niyet etmesi gerekir. İ'tikâf, içinde beş vakit namaz kılınan bir camide yapılmalıdır. Büyük camilerde yapılması faziletlidir. Kadınlar, kendi evlerinde mescit edinecekleri bir odada i'tikâfa girebilirler.
İ'tikâf Edenin Hedefi Rabb'ine Kul Olmaktır
Allah'ın evi olan camide i'tikâfa giren kişi sonsuz merhamet ve ikram sahibi Cenab-ı Hakk'ın misafiridir. Misafirlerine ikram edenlerin en hayırlısı olan Rabb'imiz, Kendisine yönelen kuluna elbette ihsanlarda bulunacak, dualarına cevap verecek, onu hidayet ve başarıyla şenlendirecek, dünyasını ve ahiretini mamur edecektir. Çünkü i'tikâfa giren kişi, bir ihtiyacı ve arzusu için büyük bir zatın kapısında oturup "İhtiyacımı yerine getirmedikçe buradan ayrılıp gitmem" diye yalvaran kimseye benzer ki, Allah'ın evine sığınmış, "Ya Rabb'i, beni affedip kulluğuna kabul etmedikçe buradan ayrılıp gitmem" demektedir.
İ'tikâf namaz, oruç, Kur'an okuma, dua ve zikir gibi bütün ibadetleri içine alan komple bir ibadettir. Bu süreçteki ibadetler çeşitlilik bakımından zengin olduğu kadar kalitesi, niteliği ve derinliği bakımından da muhteşemdir. Namazlar daha huşûlu, oruçlar daha kaliteli, Kur'an okumak daha anlamlı, zikirler daha içten, dualar daha derinlikli ve feyizlidir.
İ'tikâfın süresi birkaç dakika dahi olabilir
Tam ve mükemmel bir i'tikâf, Ramazan'ın son on günü boyunca yapılmalıdır. Ancak fıkıh âlimleri, bir ya da birkaç gün, hatta bir saat veya birkaç dakika bile i'tikâf yapılabileceğini belirtmişlerdir. Buna göre, i'tikâf niyetiyle camiye giren kişi, akşam namazını cemaatle kılıp yatsıya kadar namaz, dua ve Kur'an'la meşgul olarak bu muhteşem sevap deryasından hissesini almış olur. Dileyen böyle bir i'tikâfı senenin farklı günlerinde, ne zaman müsaitse yapabilir. Böylece camide, birkaç dakikadan tutun birkaç güne kadar farklı sürelerde kalıp bütün varlığıyla Rabb'ine yönelebilir.
CEMİL TOKPINAR - ZAMAN