Samanyoluhaber.com olarak Ramazan ayı boyunca hergün vereceğimiz hikayelerde, bu gün size Ebu Rafi(r.a.) sahabe efendimizin yaşadıklarını anlatıyoruz.
Ebu Rafi(r.a) aslen Mısırlı olup, Resul-ı ekrem efendimizin(s.a.s) amcası Hz. Abbas'ın kölesi idi. İslâmın ilk zamanlarında Müslüman olmasına rağmen, müşriklerin kötülük yapmasından çekindiği için, Müslümanlığını açığa vurmamıştı. Çünkü Mekkeli müşrikler, köle gibi kimsesiz olanlara daha fazla işkence yapıyorlardı. Ebu Rafi(r.a) Bedir savaşına kadar, Mekke’de kaldı.
***
Bedir savaşı olmuş, müşrikler mağlup olarak Mekke’ye dönmüşlerdi. Ebu Rafi(r.a), bu sırada Zemzem kuyusunun yanındaki odasında kendi işi ile uğraşıyordu. Yanında Hz. Abbas'ın hanımı Ümm-i Fadl da vardı.
Sevinçli haber
Ümm-i Fadl da Müslüman idi. O da Müslümanlığını gizliyordu. Müslümanların, Bedir’de, müşrikleri büyük bir hezimete uğrattıklarını duyunca, çok sevinmişlerdi.
Ebu Rafi(r.a) ile Ümm-i Fadl bu sevinçli haberden konuşuyorlardı. Bu sırada oraya Ebu Leheb gelince, konuşmalarını kestiler. Ebu Leheb, Bedir savaşına gitmemiş, yerine As bin Hisam bin Mugireyi göndermişti. O zamanın adetine göre harbe gitmeyen bir kimse, yerine başkasını göndermesi gerekiyordu.
Ebu Leheb gelince, kendisine Kureyşin mağlubiyet haberini verdiler. Bunun üzerine, Ebu Leheb orada bir yerde oturdu. Ebu Rafi(r.a) ile Ebu Lehebin sırtları birbirine dönük bir vaziyette idi. Ebu Leheb otururken, Ebu Süfyan da Bedir’den dönmüştü. Bunu görenler dediler ki:
- İşte Ebu Süfyan geldi!
Ebu Leheb, Ebu Süfyana seslendi:
- Ey kardeşimin oğlu! Yanıma gel!
Ondan, Bedir harbi hakkında bilgi almak niyetiyle sordu:
- Anlat bakalım, nasıl oldu?
Ebu Süfyan orada bir yere oturdu. Birçok kimse de ayakta dinliyorlardı. Ebu Süfyan şöyle anlattı:
- Hiç sorma, Müslümanlarla karşılaşınca, sanki elimiz kolumuz bağlı idi. İstedikleri gibi hareket ettiler. Bir kısmımızı öldürdüler, bir kısmımızı esir ettiler. Vallahi ben, bizimkilerden kimseyi kınayıp, ayıplamıyorum. Çünkü, o sırada öyle kimselerle karşılaştık ki, yer ile gök arasında siyah-beyaz atlar üzerinde beyazlara bürünmüşlerdi.
Sessizce onları dinlemekte olan Ebu Rafi(r.a), birdenbire, 'Vallahi onlar meleklerdir' deyiverdi.
Kimsesi yok diye...
Ebu Leheb, Ebu Rafi'ye (r.a) şiddetli bir tokat vurdu ve kaldırıp yere çarptı. Onu bir hayli dövdü. Bunun üzerine, orada bulunan Ümm-i Fadl, bir sopa ile şiddetle Ebu Leheb'e vurdu ve dedi ki:
- Kimsesi yok diye onu güçsüz gördün, değil mi?
Ebu Leheb, başına yediği sopa ile zelil, hakir ve horlanmış bir vaziyette dönüp, gitti. Yedi gün geçmişti ki, Allahü teâlâ ona, kara kızıl denen bir hastalık verdi. Bu hastalık, onun ölmesine sebep oldu. Oğulları, onu, iki veya üç gece defnetmeden bıraktılar. Sonunda halkın ayıplaması üzerine, yanına yaklaşmadan, uzaktan üzerine su serpip kenar bir yere gömdüler.
***
Ebu Rafi(r.a), Bedir savaşında esir olan Hz. Abbas'ın fidyesini getirdi. Bundan sonra Hz. Abbas onu Peygamber efendimiz'e(s.a.s) bağışladı. Ebu Rafi(r.a) bundan sonra bir daha geri dönmeyerek, daima Peygamber efendimizle(s.a.s) beraber oldu. Resulullah'ın(s.a.s) himayesinde olup, devamlı sohbetinde bulunan Eshab-ı Soffa arasına katıldı.
***
Bir köle bağışladı
Resul-i ekrem efendimiz(s.a.s), onu, Selma ismindeki cariyesi ile evlendirdi. Ondan, Ubeydullah adında bir oğlu oldu. Bu oğlu büyüyünce, Hz. Ali'nin(r.a) kâtibi olma şerefine kavuştu.
Resul-i ekrem efendimizin(s.a.s), mübarek hanımlarından olan Mâriyeden, İbrahim ismindeki oğlunun dünyaya teşrifinde, Ebu Rafi’nin(r.a) hanımı Selma, ebelik yapmıştı. Ebu Rafi(r.a), Resul-i ekrem efendimize(s.a.s) müjde haberini getirdiğinde, Peygamber efendimiz, onu azat etmiştir.
Ebu Rafi(r.a), azat edildiği zaman ağlamış ve demişti ki:
- Ya Resulallah!(s.a.s) Beni bırakıyorsunuz, ama bundan sonra da yanınızda kalacağım.
Hür iken de Resulullah'tan(s.a.s) ayrılmamış, harp ve sulh zamanlarında da, Resul-i ekrem efendimizin(s.a.s) hizmetinde bulunma nimetine kavuşmuştur. Seferlerde Resulullah'ın(s.a.s) çadırını o kurardı.
***
Peygamber efendimiz Erkam bin Ebil-Erkam'ı(r.a), zekat memuru olarak bir bölgeye göndermişti. Hz. Erkam(r.a), Ebu Rafi’ye(r.a) dedi ki:
- Bana bu işte yardımcı olursan, sana, toplanan zekattan, toplayanlara ne verilirse, sana da o kadar veririm.
Ebu Rafi(r.a) bunu Resulullah'a(s.a.s) arz edince, buyurdu ki:
- Ya Eba Rafi!(r.a) Biz Ehl-i beytteniz. Onun için bize sadaka yani zekat helal değildir. Kavmin kölesi, kendilerinden sayılır.
***
Ebu Rafi(r.a), Uhud ve Hendek savaşlarına katılmış, Hz. Ali'nin(r.a) kumandasında Yemene gönderilen seriyyede bulunmuş, bu seriyyede Hz. Aliy'e(r.a) yardımcılık vazifesi yapmıştır. Hz. Ebû Bekir(r.a) zamanında mürtedlerle yapılan savaşlarda bulunup, Hz. Ömer(r.a) devrinde de fetihlere katılmıştır.
Ebu Rafi(r.a), Hz. Osman'ın(r.a) zamanında, kendi hâlinde, sakin bir hayat yaşamış, ilimle meşgul olup, pek çok talebe yetiştirmiştir. 660 yıllarında vefat etmiştir.
***
Daha fazla ihsan edildi
Ebu Rafi(r.a), Resul-i ekrem efendimizin(s.a.s) sünnet-i seniyyesini ve yüksek ahlakını çok iyi bilirdi. Eshab-ı kiram, ondan bu konuda çok istifade etmişlerdir. Hatta İbni Abbas(r.a) bir kâtip tutup, onun bu hususta verdiği bilgileri yazdırmıştır. 68 hadis bildirmiştir.
Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselama olan ikramdan daha fazlasını, Peygamber efendimize(s.a.s) ihsan etmiştir. Çünkü Hz. Âdem'e yalnız isim bilgisi verildi. Peygamber efendimize(s.a.s) isim bilgisi verildikten sonra, bu isimlere ait sahışlar da bildirildi. Ümmetinden ne kadar kişi gelecekse, hepsinin suretleri kendisine sunulmustur. Bu konuda Resulullah efendimiz(s.a.s) buyurdu ki:
- Âdem(a.s) su ile çamur arasında iken, ümmetimin suretleri bana sunuldu. Âdem'e(a.s) bütün isimler öğretildigi gibi, bana da bütün isimler ögretildi.
SAMANYOLUHABER.COM