Hırka-i Şerif'in konservasyonu Ramazan ayına yetişecek
Bir yıllık hasretin ardından yeniden ziyarete açılacak olan Hırka-i Şerif'in konservasyonunu İtalyan uzman Marina Zingarelli, yapıyor.
Hırka'nın onarımıyla ilgili tüm sorularımıza cevap vermeyi reddetse de İlk kez Zaman'a konuşan Zingarelli, "Bugüne kadar yaptığım en önemli iş bu. Hırka'nın güzelliği beni çok etkiledi." diyor.
Marina Zingarelli, genç bir kumaş restoratörü ve konservatörü. Yıpranan tarihi eserleri onarıyor, temizliğini yapıyor, varsa buruşuk yerlerini açıyor, gerekiyorsa eserleri arkasından astarlayıp destekliyor. 10 yıldır bu işin içinde. Bugüne kadar sayısız eser geçmiş elinden. Onlarca parçayı tarihin tozlarında kalmaktan kurtarmış, gelecek kuşaklara doğru bir-iki kulaç daha attırmış. Şimdilerde ise yolunu tüm Müslüman âlemiyle kesiştiren bir iş var elinde. Her yıl Ramazan'da Fatih'teki Hırka-i Şerif Camii'nde ziyarete açılan Peygamber Efendimiz'in mübarek Hırka-i Şerif'inin onarımını o yapıyor. Müslümanların ömürlerinde bir defa görmek için şehir dışından, hatta yurtdışından akın akın görmeye geldiği Efendimiz'in hırkasını, o her gün görüyor, saatlerce üzerinde çalışıyor.
İtalyalı Zingarelli, şimdiye kadar İtalya'da, genellikle antik Mısır ve Avrupa kumaş eserlerinin üzerinde çalışmış. Bugüne kadar yaptığı en önemli işinin de Hırka-i Şerif'in onarımı olduğunu söylüyor. Peki Marina Zingarelli, bu göreve nasıl gelmiş? Hırka-i Şerif'in bakım ve onarım süreciyle ilgilenen Bilim Kurulu'nun başkanlığını Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nden Prof. Dr. Nevin Enez yapıyor. Enez, konservasyon çalışmalarının gündeme gelmesiyle belirli araştırmalar sonucu 15 konservasyon şirketi arasından eleme yaparak sayıyı üç kuruma düşürdüklerini söylüyor. Bu üç kurumdan eser üzerinde ön inceleme yapmaları ve bir rapor hazırlamaları istenmiş. Kurul bir araya gelerek şirketlerin çalışmalarını değerlendirmiş ve sonunda Marina Zingarelli'nin bünyesinde çalıştığı LA.R.A. Konservasyon Şirketi'ne karar verilmiş. Enez, neden Marina Zingarelli'nin projesinde karar kıldıklarını şöyle anlatıyor: "Üç rapordan diğer ikisi, eseri biraz daha derleyip toplamak, daha çok müdahale etmekten bahsediyordu. Bu yanlış bir şey değil, ama biz prensip olarak esere en az müdahaleyi yapan projeyi kabul etmek istedik. Çünkü teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerliyor, bilimde ve teknolojideki her türlü gelişme konservasyon alanına yansıyor. Biz bu işi yaparken kendimiz görelim diye yapmadık. Torunlarımız için de yapmadık. Eserin bundan bin-bin beş yüz sene sonrasına kalması için uğraşıyoruz. Marina, aldığı projenin ehemmiyetini çok iyi biliyor. Profesyonel kalitesi kadar kişiliği de mükemmel biri. Bugüne kadar en ufak bir eleştiri çıkmadı ağzından. Kültürel miras anlamında nadide, kutsal anlamda ise paha biçilemez bir eser var elinde. Eserin bu iki niteliğine de çok uygun bir insan."
Hırka'nın manevî ve tarihî önemini çok iyi biliyorum
Marina Zingarelli, Hırka-i Şerif'in onarımıyla ilgili tüm sorularımıza cevap vermese de ilk kez Zaman'a konuştu. Zingarelli'nin bu iş gündeme gelmeden önce böyle bir hırkanın varlığından haberi yokmuş. "LA.R.A. şirketindeki patronum söyledikten sonra haberim oldu. Böyle bir eserin manevi ve tarihi öneminin anlaşılabilmesi için sadece Hz. Muhammed'e (sas) ait olduğunun söylenmesi bile yeterli idi." diyor. "Bir sanatçı gözüyle Hırka-i Şerif'i anlatmanızı istesek nelerden bahsedersiniz? Hırka'nın sizi en çok hangi özelliği etkiledi?" diye sorduğumuzda ise şu cevabı alıyoruz: "Sanatçı değil ama bir kumaş restoratörü ve konservatörü olarak fikirlerimi ve görüşlerimi belirtebilirim. Hırka ile ilgili bahsedebileceklerim dokuma işinin ve üzerindeki motiflerin düzenliliği, güzelliğinin olağanüstülüğü ile birlikte bu işlerin inanılmaz bir zarafet ve incelikle yapılmış olması. Zaten bu güzelliklerin hepsi de beni fazlasıyla etkiledi." Eserin manevi değeri ve kendisinde ne tür duygular uyandırdığıyla ilgili ise çok fazla konuşmak istemiyor. Burada bulunma sebebinin kendisinden istenilen projeyi en iyi şekilde ifa etmek olduğunu, bu yüzden manevi değerler ve hisler üzerinde konuşmamayı tercih ettiğini söylüyor. İstanbul ve Türkiye hakkındaki düşüncelerini ise şöyle anlatıyor: "İstanbul'u daha önceki ziyaretlerim sırasında gezme fırsatı bulabildim. Türkiye'yi çok istediğim halde fazla gezemedim. Ama gördüğüm ve gezdiğim kadarı ile İstanbul, çok güzel bir şehir."
Kurulun yapacağı çok iş var
Doç. Dr. Ahmet Emre Bilgili (İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü): Bilim kurulu Hırka-i Şerif vesilesiyle kuruldu. Başlangıçta tereddütlerimiz vardı ama çalışma aşamasında gördük ki, biz iyi bir ekip kurduk. Hırka-i Şerif'in bir benzeri yok tabii ama bu kurulun yapacağı daha çok iş var. Bu anlamda bir değer oluşturmuş olduk. Bunun bir dönüm noktası olduğunu, bu kurula birçok iş çıkacağını düşünüyoruz. İlk iş olarak da iki sergi yapıyoruz. Birincisi Ramazan'da Ayasofya'da olacak. Ayasofya'nın türbe hazinelerini gün yüzüne çıkarıyoruz. Bir de Maksim Sanat Galerisi'nde türbelerin saklı kalmış hazinelerini sergileyeceğiz. Orada şehzadelerin giydiği kaftanlar, elbiseler var. Bunlar ilk defa çıktı. Sergilememiz için de mini bir konservasyondan geçmesi lazım. Sergiden sonra ciddi bir konservasyona girecek. Bu anlamda Hırka-i Şerif'in aynı zamanda bir öğretici olduğunu düşünüyorum.