Gürsel seçim belirsizliğinin ortadan kalkmasının ardından Türkiye’nin önündeki en önemli risklerin uygulanacak para politikası, enflasyonda yükseliş ile büyümede düşüş ve bunun sonucunda istihdamın sekteye uğraması olduğunu dile getirdi.
İthalatta yavaşlamanın devam ettiğini belirten iktisatçı, ithal edilen yatırım araçlarının TL cinsinden fiyatlarını çok artırması dolayısıyla yatırımın sekteye uğradığını ifade etti.
Gürsel TL’deki kayıpların da ithalata yansıyacağını vurguladı: “Faizler aşırı yükseldi. Bu ortamda iç talepte hem tüketim hem yatırımlarda açıkçası bir düşüş bekleniyor. Bu çerçevede Türkiye ekonomisinde ikinci yarıda çeyrekten çeyreğe bir daralmalar (negatif büyüme) muhtemel. Ancak yıllık bazda büyümeyi negatife döndürecek kadar yüksek bir daralma da beklemiyorum. Kısacası ekonomik kriz beklemiyorum ama büyümenin önemli ölçüde düşmesi de kaçınılmaz gözüküyor.”
Üçüncü çeyrekten itibaren durgunluk öngörülebilir
Gürsel, seçim kampanyası ve öncesinde bozulan makro dengelerin, TL’de yaşanan ciddi değer kaybının tortu olarak kalacağını dolayısıyla enflasyonu önümüzdeki aylarda yukarı itmeye devam edeceğini savundu: “Bunun getireceği satın alma gücü kayıpları gibi sorunlar iç talebi etkileyecek ama en önemlisi mayıs ayındaki o şiddetli türbülans faiz hadlerini inanılmaz bir seviyeye çıkardı. Bunun tabii iç talebi özellikle dayanıklı tüketim malları talebini etkilememesi mümkün değil. Bunun yansımaları temmuzdan itibaren yavaş yavaş ortaya çıkacak. İkinci çeyrekte bir durgunluk, büyümede aşırı düşüklük beklememek lazım. Nisan verileri ile yaptığımız tahmin yıllık yüzde 6 büyüme gösteriyordu. Ancak temmuzda yapacağımız ikinci tahminde çok daha düşük bir büyüme çıkmasını bekliyorum, üçüncü çeyrekten itibaren bir durgunluk bile öngörülebilir.”
Para politikasında da Merkez Bankası’na ilişilmezse dengelenmenin yolunda olacağını söyleyen iktisatçı, “Büyüme düşerse ki ithalatta ciddi bir fren gözüküyor, buna bağlı olarak dış ticaret açığı ve cari açık da azalacak. Bir yanda makro dengelenme oluyor bir yanda düşük büyüme ve yüksek işsizlik olarak bedel ödenebilir” dedi.
Gürsel şöyle devam etti: “Bu tabloda eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan nihai sorumlu olarak Mart 2019 seçimleri için fazla endişe duymazsa önümüzdeki 6-7 ay böyle cereyan edecektir. Bundan endişeye kapılırlarsa makro ekonomik dengede daha gevşek politikalarla Merkez Bankası üzerine gerekirse baskı, kamu harcamalarında artış, belki garantili kredilere yeniden gaz vermek gibi ekonomi politikaları ile karşı karşıya kalabiliriz.”
Enflasyon katılaşıyor
İktisatcı, enflasyonun sadece yükselmekle kalmayıp aynı zamanda giderek katılaştığını, yüzde 7-8 seviyelerine indirmenin bile büyüme açısından büyük bir bedeli olacağına dikkat çekti “Yüzde 10’lar üzerinde bu katılaşma şu anda yerleşti. Mayısta TL’deki büyük değer kaybı ancak kısmen geri alınabildi ve enflasyona geçişkenlik üç dört ay gibi bir zaman içinde oluyor. Dolayısıyla önümüzdeki aylarda enflasyon yükselmeye devam edecek” öngörüsünde bulundu ve şunları söyledi: “Enflasyon yüzde 17-18’i bulduktan sonra ekimden itibaren aşağı inmeye başlayabilir, tabii yeni maceralar icat edilmezse, ama yüzde 12’ye indiğinde ne olacak? Bir yıl sonra yüzde 6-7’lere düşeceğine inandırabilecek misiniz? Bunlar enflasyonla ilgili cevapsız sorular. Düşük büyüme ile ödenecek bir bedeli kalıcı bir şekilde nasıl göze alacaklar hele cumhurbaşkanı bu kadar yetki sahibi iken? Çok iyimser değilim.”