İstanbul Şehir Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Kentel, toplumun vesayetle mücadeledeki talebinin AKP'ye büyük avantaj sağladığını belirtti. Darbelerle mücadele konusunda geri adım atıldığını kaydeden Prof. Kentel'e göre çok ince bir teknikle AKP, ele geçirildi. Kentel, "AKP Perinçekleşti" görüşünde.
Türkiye'nin önemli akademisyenlerinden, sosyoloji profesörü Ferhat Kentel, askeri vesayetten arınma süreci olarak halka sunulan 'Anayasa Referandumu' için elini taşın altına koyan isimlerden. Kentel, bu bağlamda 'yetmez ama evet' koalisyonu içinde yer aldı. Aynı zamanda, 1128 akademisyenin 'Bu Suça Ortak Olmayacağız' adlı bildirisine imza attığı için soruşturma ve gözaltılara maruz kalmasına tepki olarak yayınlanan bildiride imzası olan 611 akademisyen arasında yer aldı.
Özgür Düşünce'den Hüseyin Keleş ve Mühenna Kahveci'ye röportaj veren Prof. Dr. Ferhat Kentel, 2010 sonrası AKP'yi, bölgede yaşanan çatışmaları, Türkiye'de değişen dengeleri ve akademisyenler bildirisiyle ilgili değerlendirmeler yaptı.
"KÜRT MESELESİNE İZİN VERMEYECEKLER"
Bölgedeki çatışma ortamının 1 Kasım seçimlerinden sonra daha da şiddetlendiğinin ve bunu neye bağladığının sorulması üzerine Ferhat Kentel, "Başkanlık sisteminin tesis edilmesi için bu savaş çok fazla işe yarıyor. Çatışmanın arkasından daha otoriter birtakım yöntemlerin uygulanması için zemin hazırlanıyor aslında." dedi. Bu sadece 'Başkanlık'la açıklanabilir mi? Tabii ki hayır. Belki en kabul edilebilir ya da görünen sebep diyebiliriz. Onun haricinde mesele sadece AKP ve Erdoğan değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin genlerinde taşıdığı çıkar ilişkilerinde, dengelerde, güç ilişkilerinde. O zamana kadar devletin 'kamusal alan' diyerek tahammül edemediği şey, yeni toplumsal kesimlerin iktidar olmasıyla değişime uğradı. Devlet bunu kabul etmek zorunda kaldı. Ama galiba devletin kabul edemeyeceği şeyler var. Devlet, AKP'yi ya da ehlileştirdiği bir İslami hareketi içeri aldı. Bu kesim gayet modernleşti; kapitalistleşti ve devlet ancak öyle içeri aldı. Devletle hemhal oldular. Bir zamanlar Susurluk kazasında birçok kesimden ismin bir arada olması gibi... Devlet aslında böyle bir şey." diye konuştu.
Röportajın önemli satırbaşları şöyle:
"ESEDULLAH TİMLERİ, DEVLETİN ELEMANLARI"
"Bugünün devlet temsilcileri, Susurluk'un kaza yapmamış hali mi? Devlet hep böyledir zaten. Kaza yaparsan sadece daha fazla görünmüş olur. Yani Sur'daki 'Üç hilaller', 'Esedullah Timleri', JÖH'ler kim? Bunlara İslamcı diyecek miyiz? Bunlar devletin yetiştirdiği elemanlar. Devletin kendine göre bir mantığı var ve bu mantığı bugün işletiyor."
"ERGENEKON, DEVLETİN ÖNEMLİ BİR YERİNDE"
"Ergenekon devletin neresinde? Ergenekon veya onun temsil ettiği zihniyet devletin epey önemli bir yerinde. Bunun bir örneği Doğu Perinçek. Perinçek 'AKP bizim olduğumuz yere geldi' derken haklı bir şey söylüyor. Perinçek'in 60'lı yıllardan beri oynadığı bir rol var. Bazen devletin oyunlarını sol içinde oynadı; bir zamanlar da Kürtler içinde oynamıştı. Bugün de Akitvari televizyonlarda boy gösteren bir adam haline geldi."
"DARBE MÜCADELESİNDE GERİ ADIM ATILDI"
"Devlet 2010'a kadar mı izin verdi AKP'ye? Türkiye'de toplumun vesayet rejimine karşı çok ciddi bir talebi vardı. AKP bu mücadelede inanılmaz bir avantaj yakaladı. Kendi dışındaki insanlar sayesinde... Solcu gruplar, 'Yetmez ama evet'çilere küfrederken bir yandan haklılar tabii! AKP tam da 'yetmez ama evet' diyen, darbelere karşı gelen insanlarla meşruiyet alanını genişletti. Sonra ne oldu? Devletin inanılmaz operasyonu bence orada gerçekleşti. Tam da mücadele edemeyeceği bir alanda, darbecilik konusunda geri adım attı. Açıkça darbe yapamazdı, çok ince bir teknikle devlet AKP'yi ele geçirdi. Bugün devlet gibi konuşan bir AKP var."
"'YETMEZ AMA EVET'ÇİLER SÜPÜRÜLDÜ"
"AKP'nin temsil ettiği potansiyel demokratlar zaman içinde elimine oldular, kenara atıldılar ya da içinde kalanlar dönüştü. Anayasanın dönüştürülmesi, vesayetin giderilmesi için çalışanlar, bu dönüşümü zaman içerisinde iktidarını perçinlemek için kullandı. Şimdi burada suçlu ben miyim, Aziz Babuşçu mu? Yani, 'Ben olduğum yerdeyim, değişen AKP' diyorsunuz? Ben inandığım bir şey için elimi taşın altına soktum. Bu benim hatam değil. Aldatılmış gibi de hissetmiyorum. İktidar dili, savaş dili, 'Yetmez ama evet'çileri süpürdü. Bir zamanlar AKP'nin adı 'Yetmez ama evetçi'lerle anılıyordu. Şimdi Doğu Perinçek'le, Yiğit Bulut'la, Sedat Peker'le anılıyor. Demek ki ben aynı yerdeyim ama AKP aynı yerde değil. AKP'yi temsil eden adamlar bunlar."
"PERİNÇEK DEVLETİN DİLİNİ TERCÜME EDİYOR"
"Doğu Perinçek içi boş konuşmuyor? Perinçek'in parti lideri olması, partisinin oy alması falan çok önemli değil. Şöyle örnek vereyim. Batı Avrupa'da ırkçı partiler hep şunu söylediler: 'Biz toplumun yüksek sesle dile getiremediği şeyleri dile getiriyoruz.' Perinçek de bu tür bir dil. Devletin söyleyeceği dili tercüme ediyor. AKP, ulusalcıların bir zaman temsil ettiği şeyi temsil ediyor. AKP daha vicdanlı, adaletli, tüm kimliklere eşit özgürlük vermesi beklenen bir partiydi. Şimdi ne oldu? AKP Doğu Perinçekleşti bir anlamda."
CİHAN