ARİF ASALIOĞLU
Rusya-Ukrayna krizini/savaşını, Batı, Rus ve Ukrayna olmak üzere farklı kaynaklardan takip ediyorum. Genel olarak uluslararası platformlarda çok ciddi bir bilgi uyumsuzluğu var. Çelişkiler ve kendi tarafına yontulmuş abartılar var. Bu tip dezenformasyondan dolayı çok sayıda takip eden, maalesef barış formülünü Ukrayna için bir tür müzakere pozisyonu olarak algılıyor. Fakat şu bir gerçek ki halen ne Kiev ne de Moskova barışa yönelik ya da barışa giden müzakerelere yönelik bir adım atabilmiş değil. İki tarafın da şartları halen uç noktalarda. Özellikle Rusya bu günkü mevcut şartlarda, Batının ve NATO’nun direk karşı ve agresif açıklamalar yaptığı bir dönemde, daha donanımlı ordu, ekonomik istikrar, yeni teknolojik silah üstünlüğü, zırhlı araç sayısı, savaş uçağı ve roket sayısı gibi pozisyonlarda fark atmışken müzakere şartlarından taviz vermeyecektir.
Ukrayna'nın 1991 sınırlarına dönme ve o zaman verilen haklar talebi var. Daha ziyade, ülkenin başlangıç konseptine geri dönmek, bunu adil sonuç görüyor ve o günkü statükonun yeniden sağlanmasını istiyor. Ve uluslararası hukuku yeniden tesis etmek için yalnızca toprak meselesinin çözülmesi değil, aynı zamanda tazminatların da olması gerektiği, sınır dışı edilen sivillerin, çocuklar, savaş esirleri vb. herkesin ülkesine geri dönmesi gerektiği gibi çok madde ekleniyor. Ve bu istekler dünyanın mevcut pragmatik yapısına göre çok ağır. Taraflar arasında bir tür uzlaşma ihtimalini kapatıyor. Aslında gerçek acı tablo birliklerin geri çekilmesi sonrası ortaya çıkacak. Yıkılmış binalar, kişisel haklar, esirlerin geri dönüşü, yerinden edilmiş insanlar, çevresel, kültürel, insani meseleler, binlerce hatta on binlerce başka konuyu içeriyor ve bunların her birinin ayrı ayrı müzakere edilmesi gerekecek. Yani tam sözleşme on yıllarca sürecek.
Küresel gerilimi yıllara taşıyacak düzinelerce konu var
Teklif edilen müzakere maddelerinin çoğu Kremlin için kesinlikle kabul edilir gözükmüyor. (Kiev içinde zaten aynı durum söz konusu). Bu da demek oluyor ki Rusya askeri birliklerini durdurmayacak. Hatta daha önceleri vurguladığımız gibi, Rusya Harkov, Odessa ve Moldova sınırlarına kadar bütün Karadeniz sahillerini hedefe koymuş olabilir. Bu nedenle eğer müzakereler başlarsa, (daha önceki dünya savaşları sonuçlarında olduğu gibi) bence masadaki taraflar daha çok uluslararası güçler olacak. Çünkü lokal başlayan savaş çoktan küresel etkiye dönüşmüş vaziyette.
Paris, Londra, Varşova ve başka başkentlerden gelen açıklamalara göre küresel bir mücadele ve çatışma olduğu bir gerçek. Başka bir husus ise geçen yıl Danimarka'da ve ardından Suudi Arabistan'da yapılan müzakere konulu toplantılarda, küresel bazı ülkelerin doğal olarak barış formülünü kabul etmeye hazır olmadığını göstermiş olması. Yani bir tarafta insanlık ağlarken diğer tarafta bazı ülkeler maalesef çıkar amaçlı yaklaşıyor. Ayrıca nükleer silah bulundurmayla alakalı bu güne kadar yapılan anlaşmalar de facto rafa kalkmış vaziyette. Bu durum bütün insanlığın güvenliğini tehlikeye düşürüyor. Bu konuda NATO’nun açıklamaları ya da farklı istihbarat raporları durumun ciddiyetini ortaya koyuyor.
Halbuki temel istek Rusya-Ukrayna savaşını bir şekilde sona erdirme ihtiyacına yönelikse, onu sona erdirmek için bir şeyler yapılmasının gerekliliği. Çünkü zaman geçtikçe gerilimi artırıcı ve barışın şartlarını ortadan kaldırıcı daha çok unsur devreye giriyor. Avrupa'nın güvenliğinden ve ona yönelik tehditlerden ve buna bağlı olarak Rusya ile ateşkesin daha kanlı bir savaşa ve operasyon alanının genişlemesine dönüşebileceği gerçeğinden bahsediyoruz.
Küresel gerilimi yıllara taşıyacak başka bir husus ise Ukrayna, birçok yönden koşulsuz olarak Rusya'dan ve kaybettiği varlıklardan daha fazlasını almaya ve bunun için Batı'nın desteğine odaklanmış durumda. Sonuçta Ukrayna'nın toparlanmak için yeterli iç kaynağa sahip olmadığı açık. Bu durum Ukrayna'nın, Rusya'nın barış şartlarını kabul edeceği anlamına gelmiyor elbette. Ancak bu şartlar bizi savaşın devam edebileceği gerçeğine doğru giderek daha da itiyor. Bu gelişme ortaya finans sorusunu çıkartıyor. Batılı toplumlar ve politikacılar her zaman Ukrayna'ya gerekli miktarda ve hacimde kaynak bulamayacak. İşte böylesi bir durumda popülist duyguların artmasını ve yeni milliyetçi akımların doğmasını (yada köpürmesini) beklemek gerekiyor.
NATO: Silah üretimini artırın
Rusya ile uzun bir dönem karşı karşıya kalacaklarını belirten NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ittifak üyelerine, savaşın uzun sürme ihtimalini dile getirerek silah üretimini artırın çağrısı yaptı. Avrupa Birliği Dışişleri Bakanı Borrel, Amerikan seçimleri bitmeden bu savaşın bitmeyeceğini ifade etti. Amerikan seçimleri Ukrayna savaşının sonu açısından son derece belirleyici olacak. Bu durumda gösteriyor ki çatışmalar en az bir yıl daha devam edecek. Çünkü Rusya kazanırsa bunun anlamı ABD, İngiltere ve NATO yenilmiş demektir.
Başka bir örnek ise, Litvanya istihbarat servisinin hazırladığı yıllık raporda Rusya'nın askeri reformlara başladığı ve NATO ile çatışmaya hazırlandığını ileri sürmesi. “Ulusal Tehdit Değerlendirmesi" başlığını taşıyan 81 sayfalık raporun Rusya ile ilgili bölümünde, Moskova'nın kapsamlı bir askeri reform başlattığı ve Batı'ya yönelik askeri yeteneklerini kademeli olarak genişlettiği ifade ediliyor.
Batı'nın Rusya'ya yönelik politikası
Neredeyse bir yılı aşkın süredir ekonomik yaptırımlar görüyoruz ve Rusya, Avrupa ile ticaret yapamadığı için büyük kayıplar veriyor. Enerji kaynaklarını Hindistan ve Çin’e satmaya yöneldi. Ve hatta ikinci ülkeler üzerinde daha masraflı olarak Avrupa'ya akıtmaya çalışıyor. Bunu dış ticaret verilerinden anlıyoruz. Ne Hindistan ne de Çin bu kadar büyük miktarda petrol ve petrol ürününe sahip değil. Basitçe indirimli olarak, Rusya'dan satın alıyor, işliyor ve Batı ülkelerine yeniden satıyor. Rusya bu konuda doğal olarak kaybediyor. Birçok teknolojik yeniliğe erişimi engellendi. Böylece Rusya teknolojik gelişmede 10 yıl geriye atılmış oldu. Ve ekonominin, teknolojinin ve teknolojik erişimin stratejik yenilgisinin veya Rusya'nın Batı toplumuna entegrasyonunun bir kenara bırakıldığını görüyoruz.
Bu, Rusya'nın hammadde kaynaklarına ve ekolojisine onarılamaz büyük bir zarardır. Teknoloji işbirliği olmadan, endüstriyel kalkınma işbirliği olmadan Rusya'nın geleceği olmayacağını düşünüyorum. Rusya'nın zayıflaması yakın bölgeye (Orta Asya ve Kafkasya gibi) mali, teknolojik ve güvenlikte diğer güçlü başka moderatörlerin, örneğin Büyük Britanya ve Fransa'nın gelmesine yol açıyor. Böylece Orta Asya'da bu devletler üzerinde kontrol ve nüfuz mücadelesi başlayabilir.
Sonuç olarak, Ukrayna ile Rusya arasında devam eden ve üçüncü yılına giren savaşın hem Rusya’ya hem de küresel etkileri çok büyük oldu. Küresel güvenlik, uluslararası ticaret ve ülke ekonomileri büyük darbe yemiş vaziyette. Temel gıda ürünlerinden enerji tedarikine kadar krizin etkileri halen telafi edilemedi. Uzun bir aradan sonra Batı'da bir çok ülkede enflasyon çift haneli rakamlara yükselerek satın alma gücünü azalttı. Özellikle enerji güvenliği konusunda endişe duyan Avrupa Birliği enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve Rusya'ya olan bağımlılığın azaltılmasına ilişkin adımlar atmaya çalıştı. Özellikle 2022'nin ilk aylarından itibaren hızla artan doğal gaz ve elektrik fiyatları Avrupa başta olmak üzere tüm dünyayı etkiledi.