Erdoğan'ın, 'savaş çığırtkanlarının, provokatörlerin tuzağına düşmeyeceğiz' yönündeki ifadesi önemli. Ancak aynı konuşmadaki 'Türk ordusunun 'angajman kuralları değişmiştir.
Suriye rejimine ait, sınırlarımıza yaklaşan her askerî unsur, tehdit olarak algılanacaktır' ifadesi diplomasinin yanı sıra
'kontrollü askerî seçeneklerin' de masada olduğunu gözler önüne serdi.
Angajman kuralları ülkeye yönelecek herhangi bir tehdide karşı uygulanacak yaptırımın boyutlarını ve tehdidin niteliğine göre yapılacak karşı askerî müdahaleyi belirliyor. Örnek olarak
Türkiye angajman kuralları gereği, kendi hava sahasını ihlal eden
uçakları uyarıyor, herhangi bir saldırıda bulunmuyor.
İhlal devam ederse, savaş jetleri havalanarak ihlal yapan uçağı ya inişe zorluyor ya da uçağın hava sahamızı terk etmesi sağlanıyor. Eğer ihlali yapan uçak hasmane tavrına devam ederse, ateş etme hakkı bulunuyor. Angajman kurallarında tek istisna nefs-i müdafaa. Yani bir komşu ülkeden üzerinize ateş açılırsa kendinizi korumak için gerekeni yapabiliyorsunuz.
Başbakan Erdoğan'ın
'angajman kuralları değişti' açıklaması ise tamamen yeni bir dönemi işaret ediyor. II. Dünya
Savaşı'nın ardından oluşan çift kutuplu dünyada Türkiye, komşularıyla ilgili genel
savunma planları (GSP) hazırladı.
Askerî literatürde GSP olarak adlandırılan bu planlar zaman içinde revizyona uğradı, taktik ve stratejik olarak değiştirildi. Suriye bugün gösterdiği düşmanca tavrı yıllar önce
Hafız Esed döneminde de göstermişti. Bu tehdide binaen Türkiye'nin bu ülkeye karşı saldırı ve savunma planları hazırdı. Fakat bölgesel barışı zedeleyecek ve Türkiye'nin uzun vadeli çıkarlarına zarar verecek böyle bir adım hiç atılmadı. Sadece
PKK lideri Abdullah Öcalan'ı himaye ettiği dönemde 1999'da Suriye'ye, "Öcalan'ı topraklarından çıkar, yoksa vururuz"
mesajı verildi. Suriye de
terör örgütü liderini ülkesinden yollamak zorunda kaldı.
Bugün ise angajman kurallarının değişmesiyle birlikte Türkiye, Suriye'ye benzer bir mesaj veriyor: "Yaklaşırsan vururum." Erdoğan'ın açıklaması Suriye Hava Kuvvetleri'ne ait herhangi bir uçağın Türk hava sahasını, girmesi halinde vurulacağına işaret ediyor. Yine aynı şekilde kara ve
deniz sınırlarında yapılacak benzer ihlallerde Türkiye'nin anında askerî karşılık vereceği anlaşılıyor.
Diğer yandan Türkiye'nin Suriye'ye karşı herhangi bir saldırıda bulunmaması yıllardır izlenen itidal ve dostluk politikasının uzantısı olarak yorumlanıyor. Zaman'a gelinen süreçle ilgili bilgi veren savunma kaynakları, "İsteseydik aynı gün Suriye'nin
radar ve hava savunma sistemini bombalardık. Sonra da özür dilerdik" ifadelerini kullanıyor. Aynı kaynaklar, Türkiye'nin olası bir savaşta rahatlıkla Suriye'yi etkisiz hale getirebilecek savunma ve saldırı kapasitesine sahip olduğuna dikkat çekiyor.
Bundan sonra yaşanabileceklerle ilgili konuşan bir askerî yetkili, "Türkiye, Suriye'nin herhangi bir ihlal yapmasını da beklemeyebilir. Suriye savaş uçakları kendi hava sahalarını terk edip
Akdeniz üzerinde uçmaya başladığında düşürülebilir. Böyle bir durumda da mukabele-i bilmisil kuralı işler. Yani sizin düşürülen bir jetiniz için iki uçak vurulur. Yine aynı şekilde Suriye'nin hava savunma bataryaları vurulabilir. Fakat bu seçenek daha riskli olduğu için, şu aşamada uygulanmasını beklememek daha gerçekçi olur" diyor. Tabii tüm bu seçenekler senaryoların uygulanması, uluslararası girişimlerden alınacak sonuç ve Suriye'nin bundan sonra izleyeceği politikalarla da yakından ilişkili.